Enflasyon ve Yoksullaşma

0
80

Yoksullaşan işçinin tepki gösterme eğilimi yükselir. Eğer yoksullaşma fazlaysa ve ayrıca tepki gösterildiğinde büyük bir baskıyla karşılaşılmayacağına inanılıyorsa, işçi eylemleri yaygınlaşır. Yoksullaşmanın bir biçimi, işçinin parasal ücretinin düşürülmesidir. İkinci biçim, parasal ücret düşmezken ve hatta artarken, yükselen fiyatlarla ücretin satın alma gücünün azaltılmasıdır. Parasal ücretler artarken gerçek ücretler düşer. Gerçek ücretlerin ne kadar düştüğünü belirlemek son derece kolaydır.

Diyelim tüketici fiyatları bir yıl içinde yüzde 30 oranında arttı.

İşçinin parasal ücretini 1.3’e bölerseniz, satın alma gücünün nasıl değiştiğini bulabilirsiniz. Örneğin, bir işçi 1603 lira asgari ücret alıyor olsun. Yüzde 30’luk enflasyonla bu ücret satın alma gücü olarak 1233 liraya düşer. Diğer bir deyişle, 100 liralık satın alma gücü 77 liraya geriler.

İşçiler, enflasyon oranının düşük olduğu dönemlerde genellikle sessizdir. Enflasyon oranı yükseldikçe işçilerin eylem eğilimi yükselir. Şimdi böyle bir dönem yaşıyoruz. Türkiye’de resmi verilere göre günümüzde 19.6 milyon ücretli var. Bu kişilerin yaklaşık 3.0 milyonu memur ve sözleşmeli personel. Geriye kalan yaklaşık 16,6 milyon kişi, özel sektörde veya kamu sektöründe bir iş sözleşmesi ile “işçi” statüsünde çalıştırılıyor.

Bu yaklaşık 16.6 milyonluk kitlenin ancak yaklaşık 1 milyonu sendikaların imzaladığı toplu iş sözleşmelerinden yararlanabiliyor. Bu toplu iş sözleşmelerinin epeyce bir bölümünde, işçiler enflasyona karşı korunmuş durumda. Ancak bu işçiler için de bir tehlike var. Eğer ücret zamları yılda bir veriliyorsa, işçinin ücreti bir yıl boyunca sürekli olarak satınalma gücünü yitiriyor; bu kayıplar ancak bir sonraki yılın başında telafi ediliyor.

Diğer taraftan, enflasyon oranının çok yükselmesiyle bu işçilere yapılacak zamların tehlikeye girmesi de söz konusu. 1994 yılında Başbakan Tansu Çiller, kamu kesiminde imzalanmış toplusözleşmelerin dördüncü dilim zamlarını vermemek istemişti. Ancak büyük eylemlerle, bu zamlar gecikmeli olarak alınabilmişti. Enflasyon oranının artmasıyla, bazı işyerlerinde işverenler, işçi çıkartma tehdidini kullanarak, toplusözleşme zamlarını uygulamama veya kısmen uygulama çabasına girebilirler. İşin komik yanı, birçok işyerindeki işçinin, enflasyon oranının yükselmesinden memnun olması… Enflasyon oranı yükselince ücretlere yapılacak zam da artıyor. Yüksek oranlı enflasyonla zam oranının yükselmesine sevinen işçi sayısı, inanın, az değil.

Asgari ücretli işçiler ise büyük sıkıntı yaşayacak. Asgari ücret yılbaşında 1603 lira olarak belirlendi. Bu paranın satın alma gücü hızla azalıyor. Bu yıl tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 25 olursa, yılbaşında 1603 lira olan asgari ücretin satın alma gücü 1282 liraya gerilemiş olacak. İşçiler ücretlerinin yüzde 20’sini yitirecek.

Bir de kamu sektöründe kadroya geçirildiği için bayram yapan yaklaşık 800 bin işçi var. Bu işçilerden belediye şirketlerine aktarılanlar 30 Haziran 2020, diğer kamu kuruluşlarına aktarılanlar ise 31 Ekim 2020 tarihine kadar toplusözleşmeden yararlanamayacak ve o tarihe kadar bu işçilere altı ayda bir yalnızca yüzde 4 oranında bir zam yapılacak. Yapılacak zamda bir önceki dönemde gerçekleşmiş olan enflasyon kesinlikle dikkate alınmayacak. Asgari ücrete 2019 yılı başında ne kadar zam yapılacağı belli değil; ancak kadroya alınan taşeron işçilerinin kaderi 2020 sonuna kadar belirlenmiş durumda. Bu işçiler çok ciddi bir yoksullaşma yaşayacak.

Sadık KARAKAŞ

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here