Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dünyada her gün insanlar birbirini en acımasız şekilde yok etmeye devam ediyor. Savaşlarda insanlık dramları yaşanıyor, insanlık suçları işleniyor, herkes herkese savaş koşulları içinde, yapmadığını bırakmıyor, bütün dünya devletlerinin tarihinde yaşanmış savaş suçları varken Fransa, Almanya ve diğer soykırım yalanını kabul eden ülkeler, sanki sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi soykırım yapıldığını kabul ettirmeye çalışıyorlar. Savaş zamanı kuşkusuz istenmeyen şeyler oluyor. Biz yaptık onlar yaptı. Tabi olmamasını tercih ediyoruz. Ancak Dünya o kadar ikiyüzlü o kadar gaddar ve kötü ki, sürekli ara bozmak, huzursuzluk yaratmak için uğraşır durur. Nerede huzur varsa orayı karıştırmak için elinden geleni yapar. Ve insanların bu yüzden ülkelerinden yerlerinden yurtlarından kaçış hikâyeleri ile büyüdük. İstemeden de olsa bu tür olaylara tanık olduk ve hala tanıklık yapmaktayız. Ülkelerinden, kendilerini ateşe verenlerin ülkesine kaçmak isterken denizlerde kaybolan, esir tüccarların eline düşenler, tecavüze uğrayanlar, pazarlarda satılanlar. Dünyanın gözü önündeyken hala 100 yıl öncesi savaşta karşılıklı olarak yaşanmış olaylar, meclislerde oylanıyor. Siz yüz yıl öncekileri bırakın da şimdi yaptığınız şeylere bakın. Tencere yüzün kara seninki bende kara durumlarındasınız. Hayır, halklar dost, devletler neden dertli anlamadık gitti.
Sanki kendi derdimiz bize yetmiyormuş gibi. Her gün en az beş şehit haberi geliyor, PKK örgütünün içinde insanlık suçları işleniyor. Teslim olan bir PKK’lı kadınların anlattıkları tüyler ürpertici. Ve her gün tüyler ürpertici olaylar yaşanıyor ülkenin her tarafında taciz ömrümüzde de olmadığı kadar arttı; otogarda evin önünde sokakta, okulda otobüste. İnsanlar çocuklarını sokağa çıkarmaktan korkuyor artık.
Ve Ramazan ayı geldi; hoş geldi; İslam Âlemi bugün oruç. “Allah kabul etsin” diyoruz. Merak ediyorum; Allah adını anarak insanların kafasını uçuranlar oruç tutar mı acaba? Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım her zaman ayrımsız gayrımsız hep birlikte, bütün dünyanın yalan dolanına inat. Yase
Ve bugün, Ahmed Arif’in ölüm yıldönümü dolayısı ile bugün onun şiirlerini okuyalım. Rahmetle anıyoruz.
& & & & &
Atina’da önemli bir tartışma yapılırken kürsüye Demostenes çıkar, ancak dinleyiciler sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Demostenes, “Bir hikâye anlatıp ineceğim” der ve anlatmaya başlar: “Uzun zaman önceydi, bir delikanlı Atina’dan Megara’ya gitmek için bir eşek kiralamıştı. Eşeğini kiraya veren adamın da Megara’da işi vardı, beraber yola düştüler. Konuşa konuşa giderlerken öğle sıcağı bastırdı, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için bir su başına çöktüler. Ama ortalıkta hiç gölgelik yoktu ve eşeğin sahibi yemeğini alıp eşeğinin gölgesine sığındı. Eşeği kiralayan genç buna içerledi, ‘Sen çekil gölgede ben oturacağım’ dedi. Beriki itiraz etti: ‘Ben oturacağım, çünkü eşek benim.’ Delikanlı Ama ben eşeği kiraladım’ deyince, eşeğin sahibinden ‘Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil’ cevabını aldı ve aralarında kavga çıktı.”
Hikâyenin tam burasında Demostenes kürsüden iner yürümeye başlar. Dinleyiciler, “Sonunda ne oldu, sonunu anlat” diye bağrışmaya başlayınca Demostenes kürsüye döner: “Sizin için çok önemli bir konuda bir şeyler anlatmaya çalıştım, dinlemediniz. Şimdi ise eşeğin gölgesini merak ediyorsunuz. Ne fikrimi söyleyeceğim ne de eşeğin gölgesine ne olduğunu…”
Kürsüden iner, yürür gider.
Günün Şiiri
Akşam Erken İner Mahpushaneye
Akşam erken iner mahpushaneye.
Ejderha olsan kar etmez.
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun.
Kar etmez, inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.
Akşam erken iner mahpushaneye.
İner, yedi kol demiri,
Yedi kapıya.
Birden, ağlamaklı olur bahçe.
Karşıda, duvar dibinde,
Üç dal gece sefası,
Üç kök hercai menekşe…
Aynı korkunç sevdadadır
Gökte bulut, dalda kaysı.
Başlar koymağa hapislik.
Karanlık can sıkıntısı…
“Kürdün Gelini”ni söyler maltada biri,
Bense volta’dayım ranza dibinde
Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
Gülünç, acemi, çocuksu…
Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Hiçbiri olmaz halbuki,
Geçer süngüler namluya.
Başlar gece devriyesi jandarmaların…
Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cigaram,
Bir duman alırım, dolu,
Bir duman, kendimi öldüresiye,
Biliyorum, “sen de mi?” diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya…
Ay Karanlık
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem, Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel, Ay karanlık…
İtten aç, Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N’olur gel, Ay karanlık…
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel, Ay karanlık…
Ahmed ARİF
Günün Şiiri
Seni Saklayacağım
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya…
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım…
Anlayacaksın.
Özdemir ASAF
Aşk
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Özdemir ASAF
Günün Fıkrası
Temel Oruç Tutunca
Dini bütün Temel, Ramazan günü Sultan Ahmet meydanında aç susuz sabırsızlıkla biran önce iftar vaktinin gelmesini beklemektedir. Güneş tepede, Temel’in dilini damağını kurutmaktadır. Derken bir turist kafilesi gelir içlerinden birkaçı oradaki satıcılardan irice bir karpuz alır ve Temel’in gözü önünde şapır şupur yemeye başlarlar. Bir süre sonra bizimki yerinden kalkar usulca yanlarına yaklaşır ve kulaklarına eğilerek, “Uy, dininizun kıymetini pilesinuz ha!”
Mevlana Sözleri
Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.
Ey Müslüman, edep nedir diye sorarsan bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine katlanmaktır.
Sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri iki görme! Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör!