Derin Bir Soluk Almak Lazım Bazen

0
45

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Gazipaşa’da havalar serin poyraz var. Gölge üşütüyor, güneş yakıyor. Daha tatil moduna girmedik. Site yavaş yavaş doluyor oy kullanmak için İstanbul’a gidenler öbek-öbek dönmeye başladı tabi bizimkilerde. Ve ev birden curcunaya döndü. Birkaç gün havaya ve eve alışma süresini geçirmek zorunda kaldık şimdi etraf sakin huzurlu. Eğer balkonun önündeki ağaç dursaydı daha çok mutlu olacaktık. Bu saate ne güzel kuşlar oradan bize serenat yapıyor olacaklardı!

Ve belki dün kardeşimle yürüyüş yaparken köy yoluna “illa kaldırım yapacam” deyip ağaçları kesenlerin yarattığı yıkıntılar yüzünden kardeşim düşüp yara bere almasaydı, gözlükleri kırılmasaydı, beli ve ayakları zarar görmeseydi. Bu yüzden şimdi hastaneye gitmek için araç bekliyor da olmayacaktık. Kime kızacaksınız bilemiyorsunuz. Valla sükûnet biraz da huzur istiyor yani.

Ve bu yüzden derin bir soluk almak istiyoruz ve bir soluk al diyoruz şöyle ta içinden…

& & & & &

Bir Soluk Al

Bir soluk al yaşamdan, ta ciğerlerine kadar çek nefesini, nasıl bir güzelliğe sebep olacaklarını o nefeslerin, anla. O nefesle, neler görebildiğine bir bakabilsen. Adet haline gelmiş bakışlarını o bakışların ardına bir çevirebilsen. Yaprağı tek görüp, yeşili ayırıp, fark edemediğini; o yaprağın oluşundaki dalları, kökleri, bilemediğini göremediğini, perde ardında olanları sezemediğini ne zaman anlayacaksın?

Bir soluk al mutluluktan; mutluluk donuk, anlık fotoğraflarda değil; mutluluk, mutluluk oyunu oynamak da değil, onu yüreğinde, gözlerinde, içinde seyretmektir. Hiç sabahın ilk ışıklarıyla çiçeklerin üstündeki buğulu damlaları seyrettin mi? Ya toprağın ilk yağmura kavuştuğundaki saldığı kokuyu, o kokudaki vuslat sevincini duyamayan sen, içinde mutluluğu nasıl yakalayabileceksin? Aslında, ne kadar doğayla bir olduğunu, toprağında, suyunda senden olduğunu, o vuslatı senin yaşamanın gerekliliğini hiç düşünmedin mi?

Aklını o soluklarda tekrar al kullan. Hiçbir şeyi anlamamışa benziyorsun. Saklıyorsun bir hazine gibi mutluluk kapısının kilidini. Aç onu. Vurma kilit. Yağma et. Göreceksin ki, fazlasıyla geriye dönecek. Gönül mahzeninde sakladığın, icap ederse kullanırım dediğin ve kendi belirlediğin mutlulukları yerlere, üstüne dök ve kendini de çevreni de tutuştur. Işık saç, bütün renkleri kullan.

Zamana bak, binlerce yıl geriye, binlerce yıl ileriye bakabilirsen ve baktığın yerde de kendinin olduğunu bilebilirsen… Zaaflarınla, hilelerinle, iyiliklerinle, güzelliklerinle, yoğunluğunla korkma. Örnek al.

Derin bir soluk al tekrar, bak, o cesareti göster. Tanımla kendini inancın; sınırsız, şüphesiz, özgür, bütün güçlükleri yenecek kapasitede olmalı korkak değil Kendini mutsuz sevgisiz bırakırsan ancak, karşındaki de mutsuz sevgisiz kalır. Aşılarsın ona beyninden geçen olumsuzlukları.

Derin bir soluk al ciğerlerine çek bütün havayı tek bir nefeslikmiş tek bir nefesin kalmış gibi. Ve sinirlenme, hiçbir yerden küçük rüzgarlar hissedilmez ama dağlardaki karlar görünür… O da sistemin ruhunun gösterisidir. İnsanın küçüklüğünün, büyüklüğünün göstergesidir. Ruhundaki yaralarla giyinme; ömrünü, mutluluğu, üstüne. Elbiselerin kirlenmesin, yaşamın lekelerle dolmasın, temizle onları sevgi antiseptiğiyle. İyileşsinler, temelden sil onları…

Yaşamla alay edilmez, o hep galiptir, yaşamla dost olmaya bak. Kendine tanrılar efendiler yaratma. Özel tanrıların yerine, bir doğaya baksana. Yarattığın tanrıların; tabiatının, huylarının, hırslarının neticesi olduğunu anlayacaksın. Sonuçta tek başınasın kalabalıklar arasında. Diyebilirsen; kendi dünyandan çıkıp hakiki dünyaya, merhaba de… Karanlıkla yaşama.

Derin bir soluk al.

Sevgiyi sana kimse bağışlayamaz. Yaşamını da asla geri veremezler. Sevgi, hayatla arandaki gerçek bağ, gerçek ilişkidir. Başka ağlara takılma. Yaşam mucizesini solukla. Var oluş hakkını kullan dünya planındaki. Cesaretle öfkesiz kuşkusuz basiretini özünü kalkan yap savun kendini, soluklarını kuvvetlice alarak. Kendini, mutluluğunu kemirtme etrafa. Bir çınarın kuvvetle tutunduğu gibi doğaya; sen de yaşama tutun sevinçle. O öyle bir mucize ki asla inkar edilemez.

Soluklan derin derin.

İçinden bak, gözbebeklerinle bak. Yaşamla işbirliği yap, barış imzala. Bak kuşlar yine aynı ötüyorlar. Kimi baş şişirdiğini düşünür kimi serenat yaptığını, kimi de çiçeklere olan aşkını. Sen sonuncuyu bul kulaklarınla. Kuş yuvasındaki minik kuş yavruları gibi teslimiyetle yaşama sarıl. Verilenleri kabul et. Ömür anne seni besler. Yeter ki sen ağzını aç, iste.

Yaşam bir şiirdir. Sen insanca bestele onu. Besten buram-buram sevgi, insan koksun. Bilmeseler de fark eder yürekler sevgi tınısını. Bahar bahçelerinin kokusunu…

Derin bir soluk al.

Her an yeniden başla sevgiye, sevince; yaşadığını hisset güneşte, suda. Onlar yaşarsan var, görürsen var. Hepsi de soluklarında. Neticede yaşam ilk aldığın solukla son verdiğin soluk arasında. Bu iki soluk arasında insan insanca bakmalı, insanca yaşamalı, insanca kokmalı, bütün ritimleri. Müziği yaşamına sokmalı.

Derin bir soluk al sabahları,

Yaşama atıl cesurca. Olumsuzlukların; olumlu olayların habercisi olduğunu, gerçeğe giden yol olduğunu bil. Ruh kabızlığının sıkıntısını çekme. O zaman mutluluk hırsızı olursun. Coşkuyla yaşamın kucağına atıl, onu beşik olarak kabul et. İnsanlığı yetiştiren bir beşik… Yaşamın çığlıklarını duymazsan, çağrısını doğadan algılayamazsan, tek yere, tek yöne takılırsan, çözebilir misin yaşamın gizemlerini? Bir bütünün parçasısın, bu bütünde sen varsın… Bu bütüne, tümel akla erişmeye çalış.

Bir soluk al…

Derince… İçinden yaşamaya bak, dışına özünü vur…

Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle, kalalım hep birlikte ayrımsız, gayrımsız… Yase

Günün Şiiri

Bir Yerde Ölüm Güzel Oluyor

İnsan bir kere ölüyor ne fena

Bu düzeni değiştirmeli

Bir kere yaşamalı; çok çok ölmeli

En büyük kederler bizim için

Bizim için karşılıksız sevgiler

Kör kuyular, çıkmaz sokaklar bizim için

Dünyaya nasıl gelmişiz sormayın

Saygı değer annelerimiz incinmesin

Her yerim ayrı ayrı ölmeli

Yoksa ölüm yok bana dünyada

Bir kurşun beynime girsin

Bir bıçak kalbime saplansın

Kızgın bir demir dağlasın gözlerimi

Sonra gelsin bir manga asker

Sert bir komut; bir yaylım ateş

Bırak kim bağlarsa bağlasın gözlerimi.

Çok düşündüm bilek damarlarımı kesmeyi

Rönesans öncesi devirlerden kalma zehir içmeyi

Ve düşmeyi yüksek kulelerden mermerler üstüne

Ayaklarıma taş bağlayıp denizler altında ölmeyi

Yine de ölmedim görüyorsun, ölmedim

O asağılık hesaplar, küçük korkular bırakmadı beni

Belki de sen bırakmadın, bilmiyorum

Bıraksaydın çoktan unutmuş olacaktın

Halbuki şimdi benden kaçman da zor

Anlıyorum beni sevmen de zor

Dedim ya bir yere kadar yaşamak güzel

Ama bir yerde ölüm güzel oluyor.

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Tanrı Bile Ağlar

Ne zaman seni düşünsem yalnızlığım aklıma gelir

Bir ürperti gibi derinden derine duyarım çaresizliğimi

Nedir bu gürültüler derim, top patlamaları

Nedir bu şakaklarımda zonklayan ağrı

İçimden dalga dalga boşanan gözyaşları ne

Bu hangi nehir ki uzayıp gider alabildiğine

Nedir bu ümitsizlik dolu bu kahır dolu yaşlar

Bu denizler altında kopup gelen fırtına

Bu bir çağlayan gibi uğultulu yaşlar

Oysa zamandır ilerleyen imkansızlıklar içinde

Başlangıcı olmayan bir sondur yaklaştığım

Bu ipince nehir nereye gidiyor bilen var mı

Ağlatan ne beni

O doyamadığım dakikalar mı

Düşen aksi mi gözlerime o bal rengi gözlerin

Ki içimde çalkantısıyla hıçkırır denizlerin

Sorarım; bu ağlamak ne kadar, nereye kadar

O zaman rüzgar durur, fırtına diner ansızın

Kapanır yorgun gözlerim bir gece başlar

Ve karanlık uykularla sürer ağlama saatleri

Uyanınca bir ıslak şafaktır gördüğüm

Bir büyük resimdir gökyüzü seyrederim

Yine Özleminle yanıp tutuşur göz bebeklerim

Duyarım vurgularını başımda çaresizliğin

Ben ağlayacak adam değildim bir kadın için

Beni perişan edecek ne vardı bu kadar

Bir de “Erkekler ağlamaz” diyorsun

Tanrılığından utanmasa

Tanrı bile ağlar.

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Günün Fıkrası

Bir gece.. Genç kız evine biraz üzgün dönmüştü… Annesine, “Bir saat önce Kemal evlenme teklif etti” dedi… Annesi ; “Peki neden böyle üzgün duruyorsun o zaman?” diye sordu… “Kemal ateist olduğunu itiraf etti. Cehennemin varlığını bile inkar ediyor”… Annesi cevap verdi… “Sen yine de evlen kızım… İkimizin arasında kalsın… Nasıl olsa kısa zamanda yanıldığını ispatlarız biz ona”.

Günün Sözü

Sırtından vurana kızma, ona güvenip arkanı dönen sensin…
Arkandan konuşana da darılma, onu insan yerine koyan yine sensin…
Charles Bukowski

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here