Deprem Gerçeği…

0
72

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün gece TV’de Fatih Altaylı’nın “Teke Tek” programı vardı. Prof. İlber Ortaylı ile Prof. Celal Şengör’le Atatürk ve eğitim konusu tartışılıyordu. Reklam arasından faydalanıp kendime bir kahve yapmak için mutfağa gittim. Tam kahvemi yaptım koltuğuma kuruldum ki birden perdeler korku filmindeymiş gibi   dalgalanmaya başladı ardından  koltuğumla   birlikte  ağır ağır bir ileri bir geri gitmeye başladım. Önce hiperaktif olduğumdan çok hızlı hareket edip “pat” diye oturunca başım falan döndü sandım, çünkü derinden gelen bir bulantıda vardı midemde. Avizelere baktım sallanıyorlardı “tamam bu deprem” dedim.  Ve TV’yi kapatmak için uzandım ki   depremin Irak’ta olduğunun bilgisi geldi. TV’yi kapatıp  sallanmanın durmasını bekledim sakince ama kalbimde garip gümbürtülerin ayrımında olarak. Sonra derin bir düşünce aldı beni, biraz öce kendimi koltuğa bırakırken ki hafifliğim yok oldu gitti.

Hiçbir şeyin garantisi yok her an bir şeyler olabilir hiç birimizin garantisi yok, kendimizi en emniyette, en rahat, en güvende hissettiğimiz anda başımıza birçok şey gelebilir! Deprem gerçeği bunu pat diye ve dehşetle hatırlatıyor! Şimdi Irak’ta halk sokaklardadır, tedirgin, korku  ile yıkıntılar arasında! Doğa  hiçbir bombanın yapamayacağını yapmış, kaçmanın olanağı yok. Saraylar, köşkler, hanlar, hamamlar bir anda yok olabiliyor! Ve biz insanlar bu kadar gafiliz işte.  Birbirimizi kırar incitiriz. Hiç ölmeyecekmiş gibi Dünya’nın fatihliğine soyunuruz! Birbirimize bombalar yağdırırız. Çoluk, çocuk, yaşlı, kadın demeden canlara kıyarız. İşin en berbat tarafı, bunun doğru olmadığını biliriz ve söyleriz ancak kendimizi düzeltmek için en ufak bir harekette bulunmayız!

& & & & &

Ve 1’ci İskenderun Kitap Fuarı… İskenderun’da ilk kez düzenlenen İskenderun Kitap Fuarı İskenderun Teknik Üniversitesi’nin Merkez Kampusu’nda açıldı. 19 Kasım’a kadar açık kalacak olan kitap fuarına en çok kitapseverler sevindi. Düşünün binlerce kitap ve yazarları ile buluşmak valla süper bir şey. Bendeniz daha sağlık nedenlerinden dolayı oralara gidemedim ama ilk fırsatta orda olmak için can atıyorum ve kitap  fuarının açılışında emeği geçen herkese çok teşekkürler. Her şey İskenderun için.

Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle hep birlikte kalalım ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

Ben Tanıyorum

Yaşlı bir adama sokakta yürürken araba çarpmış ve yaşlı amca hafif yaralanmış. Etraftakiler hastaneye götürmüşler.Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlanmış; “acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söylemiş…Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.

“Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” demiş. Hemşire “Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz” deyince; Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: “Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor,hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” demiş.

Hemşireler hayretle: “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar. Adam cevaplamış: “Ama ben onun kim olduğunu biliyorum.

& & & & &

Ünlü avukat Petrocelli’nin kaybettiği tek dava… Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu..Futbolcu yakalanmıştı… Ama karısının cesedi ortada yoktu..

Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi… Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu… Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu: “Sayın jüri, müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inanıyorum.. Buna az sonra sizler de inanacaksınız… Neden mi? Bakın, simdi 1’den 10’a kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karısı bu kapıdan içeri girecek.. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10…”

Bütün jüri kapıya döndü… Kimse girmedi içeri.. Avukat bir savunma dehasıydı; öldürücü hamlesini yaptı… “Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz… Çünkü hepiniz içeri girecek diye kapıya baktınız… İşte kararı buna göre vermenizi talep ediyorum…”

Jüri, ünlü futbolcuyu suçlu bulduğunu bildirdi ve dava bu şekilde sonuçlandı… Mahkeme çıkısında avukat, bayan jüri başkanına yaklaştı: “10’a kadar saydığımda siz de diğer üyeler gibi kapıya bakmıştınız… Neden böyle bir karara imza attınız?” “Doğru” dedi jüri başkanı; “Ben de kapıya baktım, ama müvekkiliniz kapıya bakmıyordu!…”

& & & & &

Atatürk’ün Ölümsüz Eseri Nutuk’tan Alıntı

Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım. Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, ‘Türk gençliğine emanet ediyorum.

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Günün Şiiri

Dünyanın Bütün Çiçekleri

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçekleri getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin getirin…ve sonra öleceğim.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,

Kaderleri bana benzeyen,

Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,

Geniş ovalarda kaybolur kokuları…

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,

Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,

Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini

Bacımın suladığı fesleğenleri,

Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,

Avluların pembe entarili hatmisini,

Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.

Aman Isparta güllerini de unutmayın

Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.

Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.

Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,

Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,

Ne güller fışkırır çilelerimden,

Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kopdağına göçen,

Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,

Eğin türkülerinin içine gömün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

En güzellerini saymadım çiçeklerin,

Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.

Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,

Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,

O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.

Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,

Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,

Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.

Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,

Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,

Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,

Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,

Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Okulun duvarı çöktü altında kaldım,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,

Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,

Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,

Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.

Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

Ceyhun Atuf KANSU

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here