Darmadağınık Durumlar

0
40

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bendenizi sorsanız aksi ve huzursuzum, azıcıkta depresyonda gibi. Neden mi? Arka arkaya gelen şehit haberleri, depremler, çığ felaketi, uçak kazası… Valla felaketlerle geldi yeni yıl. Ve içimizi darmadağın etti, evlere ateşler düşürdü. Çığ düştü, Allah sabır versin kalanlara, Allah rahmet etsin hayatını kaybedenlere?

Ve İskenderun’da yağmur altında açıldı 1. Kitap Fuarı. Buna rağmen ilgi iyiydi. Bendeniz ayın 14-15 ve 16’sında fuarda olacağım, bütün okuyucularımı bekliyorum söyleşmek, dertleşmek ve tanışmak için. Ve bu arada sergi hazırlığı içindeyim ve yoğun olarak çalışıyorum. Aldığım olumlu, güzel yorumlarla, gerçekten enerjim tazelenirken vıcık-vıcık yalakalık, boş konuşmalar, nerdeyse elle tutulacak kadar yoğunlaşan ayrım gayrımdan fenalık bastı ruhuma, bu sabah ya da bu haftanın başından beri öyleydi de bugün son noktasındayım zahir?

Ve şiirden tabi ondanda içime fenalık bastı. Keşke kimse şiir yazmasa diye düşünüyorum. Ya da yazsın ama kendine saklasın. Valla gına geldi üzerime artık elime bir tek şiir kitabı almayacağım. Yani kendimi, ihanet etmiş gibi hissediyorum Nazım Hikmet’e, Cemal Süreyya’ya, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’na, Ahmet Haşim’e… Yani bütün iyi niyetimi takınarak artık yeni isimlere yer vermek istedim hayatımda. Ve bu yüzden her yeni şiir kitabını alıp inceledim, bir tanesini okuyup diğerlerini bırakmadım, olur ya üçüncü şiir çok güzeldir, yüreğime işler diye hepsine baktım. Ve sonunda kendimden nefret ettim, neden zamanımı harcadım, uykusuz kaldım. Yani hemen herkes şiir yazar ancak şiir yazmak öyle yazdım oldu ile bitmiyor ki? Şair, “bana yağmuru anlatma, yağdır!” demiş. Victor Hugo çokta doğru söylemiş. Evet, şair yağmuru yağdırabilmeli. Yoksa kendine saklasın yazdıklarını.

Bu ne celal, bu ne şiddet, okumazsın olur biter mi diyorsunuz? Hayır, olup bitmez. Çocuklarımızı düşünüyorum, gençlerimizi düşünüyorum. Ve o çocukların kitaplarını önce ben okuyorum, ondan sonra çocuklara veriyorum ancak onlar nasıl kitaplar olacak şey değil, onları alıp yenilerini veriyorum ama kaç kişiye yapabilirim bunu? Diğerleri ne yapacak? Bizim önümüzdeki örnekler o kadar güzeldi ki, biz bu yüzden şiir yazmadık! Ancak şimdi şiir o kadar şiir olmaktan çıktı ki, çocuklarımız onlara bakarak şiir yazmaya başladı ve kalite ve şiirsellik denilen o mucize kaçtı gitti.

Tabi ki bütün yeni çıkanlar öyle değil tabi ki yağmur yağdırmasa, gök gürleten de var ancak onlar bir elin parmakları kadar neredeyse!

Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım, ayrımsız, gayrımsız… Yase

& & & & &

Bilge ile Köpek

Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatini çeker. Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır. Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer. O anda bilge düşünür: -Benim bundan öğrendiğim şu oldu,der. -Bir insanın istekleri ile arasındaki engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir. Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür. Asıl öğrendiği şey, insanın bir bilge bile olsa bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur. Bu yüzden ne varsa paylaş, senden de öğrenilecek bir şeyler vardır diğer insanlar için…

& & & & &

Çocuk ve Sevgi

Adam yorgun argın eve döndüğünde beş yaşındaki oğlunu kapının önünde kendisini beklerken buldu. Çocuk babasına, saatte ne kadar para kazandığını sordu. Zaten yorgun gelen adam, oğluna “Bu senin işin değil” diyerek karşılık verdi. Çocuk dayattı: “Babacığım lütfen bilmek istiyorum” dedi. Adam, “Bu kadar çok bilmek istiyorsan söyleyeyim” dedi, “saatte 20 dolar kazanıyorum.” Bunun üzerine çocuk, babasından bir istekte bulundu: “Peki Babacığım, bana 10 dolar borç verir misin?” dedi.

Adam, daha çok sinirlendi: “Benim senin saçma oyuncaklarına ya da benzeri şeylerine ayıracak param yok” dedi. “Hadi derhal odana git ve kapını kapat.” Çocuk sessizce odasına çıkıp, kapısını kapattıktan sonra, adam sinirli sinirli düşünmeye başladı: “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?” dedi kendi kedine. Aradan bir saat geçmiş, adam biraz daha sakinleşmişti. Çocuğuna, parayı neden istediğini bile sormadığı geldi aklına. Yukarıya, çocuğun odasına çıktı ve yatağında uzanan Çocuğuna, uyuyup uyumadığı sordu. “Hayır uyumuyorum” diye yanıtladı çocuk.

Adam, çocuğundan özür diledi: “Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim, yorgundum” dedi. Ve elindeki parayı uzattı: “Al bakalım istediğin 10 doları.” Çocuk sevinçle haykırdı: “Teşekkürler Babacığım” dedi ve yastığının altında sakladığı buruşuk paraları çıkardı, elindeki parayla birleştirdi, tümünü tane tane saymaya başladı. Oğlunun yastık altından para çıkarıp saydığını gören adam, yine sinirlendi: “Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?” diye bağırdı, “benim senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak zamanım yok.” Çocuk, babasının bağırmasına aldırmadı bile: “Fakat yeterince param yoktu ki… Ancak simdi tamamlayabildim” dedi ve elindeki paraların tümünü babasına uzattı. “İşte sana 20 dolar, Babacığım” dedi, “simdi bir saatini alabilir miyim?”

baba ve çocuk ile ilgili görsel sonucu

& & & & &

Nazlı

Nihayet Arsuz minibüsü geldi. Güneş başını eğerek araca girdi, selam vererek kendine oturacak yer buldu. Pencereden dışarı baktı, trafik tıkış tıkıştı. Bindiği minibüs trafiğe girmeden ara yola saptı Güneş, “bir sürü yeni yol yapıldı, kavşaklar, battı çıktı dedikleri yollar, sözde trafik rahatlayacak valla trafik şimdi eskisinden de bozuk!” diye düşündü. Tam o sırada arkadan bir el omzuna dokununca aniden döndü. Kıbrıs’ta aynı sınıfta okuduğu kız arkadaşını görünce sevinçle; “A sende burada mısın ne zaman geldin?”

“Dün geldim yarın dönüyorum” dedi kız cıvıl cıvıl bir sesle. “Senden ne haber?”

“İyidir ya  işte bende yakında gideceğim”  dedi “Belki yarın belki yarından sonra?”

Güneş kızla konuşmak için arkaya dönmüştü. Bu arada herkes onları dinliyordu. “Annen rahatsızmış geçmiş olsun”

“Evet, teşekkür ederim tedavisi iyi gidiyor çok şükür” dedi.

Kız aynı cıvıltılı sesle “Zaman bulursam annemle görmeye geleceğiz anneni” dedi.  Sonra hemen ekledi.  “Bazı ihtiyaçlarım için İskenderun’a gitmiştim geç kaldım annem merak etmiştir şimdi.” Güneş aniden ürperdi.   Nazlı’nın annesi de şimdi Nazlı’yı ne kadar merak ediyordur kim bilir!

Kız konuşmaya devam ediyordu omzunun üzerinden “Yarın gidersen birlikte gidelim olur mu?”

“Efendim” dedi Güneş; daldığı düşüncelerden kopmakta zorlanarak. “Yarın gitmeyi düşünürsen birlikte gidelim diyordum”

“Olur tabi ben seni ararım birlikte gideriz.”

Güneş aslında sevinmişti kızı gördüğüne, çünkü çocukluk arkadaşı ve her zaman sırdaşıydı, içinde bulunduğu durumu ondan başkasına anlatamazdı ve şu anda anlatmaya, paylaşmaya çok ihtiyacı vardı; “Bir ara konuşalım olur mu?” dedi.

Kız mesajı almış gibi “Tabi ne zaman istersen yarından önce tabi ya da yarın birlikte gidersek!”

“Bakarız” dedi Güneş önüne dönerek. Arkası Yarın

Günün Şiiri

Ay Karanlık

Maviye,

Maviye çalar gözlerin,

Yangın mavisine

Rüzgarda asi,

Körsem

Senden gayrısına yoksam

Bozuksam

Can benim, düş benim,

Ellere nesi?

 

Hadi gel,

Ay karanlık…

İtten aç

Yılandan çıplak,

Vurgun ve belâ

Gelip durmuşsam kapına

Var mı ki doymazlığım?

İlle de ille

Sevmelerim,

Sevmelerim gibisi

Oturmuş yazıcılar

Fermanım yazar

 

N’olur gel,

Ay karanlık…

Dört yanım puşt zulası,

Dost yüzlü,

Dost gülücüklü

Cıgaramdan yanar.

Alnım öperler,

Suskun, hayın, çıyansı.

Dört yanım puşt zulası,

Dönerim dönerim çıkmaz.

En leylim gecede ölesim tutmuş

Etme gel,

Ay karanlık…

Ahmet ARİF

Günün Fıkrası

Bir gün adamın iş yerine topal bir dilenci gelmiş. Kendini acındırıp para istemiş. Adam her ne kadar dilencilere karşı ön yargılı olsa da adama acıyıp bir miktar para vermiş. Tam dilenci gidecekken adam nasihat etmeyi ihmal etmemiş: “Bak, her şeye rağmen haline şükretmelisin. Belki ayağın topal olabilir ama kör de olabilirdin.” Bunun üzerine dilenci cevap vermiş: “Yok abi onu da denedim. O işte fazla para yok. 50 TL diye 5 TL’ları yutturuyorlar hep…”

Günün Sözü

Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
Mevlana

Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman.
Pablo Neruda

Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek.
Özdemir Asaf

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here