Çok Özledik Şöyle İçten Gülmeyi…

0
120

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Hayatımızın akışı normal gibi görünse de aslında ipin ucunu kaçırdık. Okullar açıldı bin bir sıkıntı ve dert ile okul servis araçlarından tutunda ki daha dün okullar açılalı üç gün olmuşken okul servis aracı kaza yapıyor İstanbul’da onlarca yaralı öğrenci var. Kapasitesinin üzerinde öğrenci alanlar ve suç dosyaları kabarık olanlar da cabası. Yeterli denetim yapılmamış belli ki bütün bunların üzerine öğrencilerin tıkış tıkış sınıflarda bazılarının tabure üzerinde oturarak ders yapmaya çalışması…  Çocuklarını dayatılan değildi, eski okullarına yollamak isteyen ailelerin isyanı ve tabi ki okul masrafları?

Veliler masraftan vazgeçti, kredi kartı şu bu derken hallediyor da güvenlik sorunu ne olacak! Aileler çocuklarını okul kapılarında bekliyor artık. Gerçi her zaman bekleyenler vardı ama şimdi çok çok arttı. Çünkü ne okullarda ne de sokaklarda güven kalmadı. İşin en kötü tarafı gelecek için umut da yok. Okul bitti ne olacak? Ya yurt dışına çıkacaksınız ya da kapı kapı iş dileneceksiniz ne olursa o da olmayacak eğer bacaklarınızda güç kalmışsa kaldırım mühendisi olabilirsiniz… Üniversiteli kaldırım mühendisi… Valla her şey güllük gülistanlıkmış gibi konuşanları anlamıyorum acaba onlar nasıl bakıyorlar? Toplum keskin bıçakla ikiye ayrıldı, yoksullar ve zenginler, orta sınıf diye bir şey kalmadı. Ve hızla yoksullaşmaya devam ediyoruz.

Biz yoksullaşırken bazıları da bizi acayip şaşırtıyor yani Sayın Arınç… Hayret edilecek şekilde doğruları dile getiriyor bu günlerde yani ne yalan söyleyeyim “bağırsaklarımızı temizliyoruz” dediği günlerde tv’yi kapattırdım son olarak aldığı maaşı eleştirenlere söylediği sözler baya bir sıkıcıydı. Ama şimdi attığı tivit yüzünden 9 yıl ceza alan sayın Canan Kaftancıoğlu’nun arkasında duruyor hayret edilecek bir şekilde ardından HDP’li Ahmet Türk hakkında söyledikleri? Valla aforoz edilmeyi göze alarak böylesine cesurca doğruları dile getirmesi garip bir şey (aslında her vicdan sahibin yapması gerek şey?) Ama bir o kadarda güzel ve biz aslında olması gereken şeylere seviniyoruz içinde bulunduğumuz duruma bakar mısınız?

Ve anneler eylemlerini sürdürüyor. Bizde onlara destek veriyoruz ancak onların üzerinden politika üretmeden. Empati yapan bütün anneler gibi.

Ve 30 belediye başkanının Cumhurbaşkanlığı külliyesindeki buluşmanın sonuçları, umutları baya bir canlandırdı. Dilerim bu hava hep böyle essin.

O kadar özledik ki kavgasız, gürültüsüz, huzurlu bir yaşamı ve şöyle gönlümüzce gülmeyi artık kırıntılarla yetinmek istemiyoruz…

Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım, ayrımsız, gayrımsız hep birlikte… Yase

& & & & &

Hayvanların Dilini Öğrenen Adam

Kurtların, kuşların dilinden anlayan Musa aleyhisselama bir adam gelip yalvarır: “Ne olur ey Allah’ın nebisi bana da hayvanların dilini öğret de ben de konuştuklarından anlayayım.”

Musa aleyhisselam izin vermez: “Olmaz” der. Sen onların konuştuklarını dinlersen sabredemezsin. Arkasındaki hikmetleri düşünemezsin.”

Ne var ki adam ısrar eder. Musa aleyhisselam da adama ev bekçiliği eden köpekle kümes hayvanlarının dilini öğretir.

Sevinçle evine gelen adam çöplükteki köpekle horozun konuşmalarını dinlemeye başlar. Bir ara köpekten şu sözleri duyar: “Horoz kardeş, sen arpayla da buğdayla karnını doyurabilirsin. Biraz ötedeki taneleri yesen de ekmek kırıntılarını bana bıraksan olmaz mı, benim karnım çok aç.”

Horoz şu cevabı verir: “Sabret köpek kardeş, yarın buraya ağanın bu ölen eşeğini getirip bırakacaklar, bolca et yer, karnını iyice doyurursun.”

Bunu duyan ağa hemen koşar ahırdaki eşeği alıp pazarda satar. Kendi kendine söylenerek döner: “İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa eşek elimde ölecekti.”

Ertesi gün yine kulak kabartır çöplükteki seslere. Köpek sitem etmektedir horoza: “Hani ağanın eşeği ölecekti de ben de bolca et yiyecektim ya?”

Horoz cevap verir: “Ağanın eşeği öldü ölmesine de, satın alan zavallının elinde öldü. Ağa açıkgözlülük edip eşeği sattı. Ama üzülme, bu sefer ağanın atı ölecek. Buraya getirip bırakacaklar, bolca et yer karnını doyurursun.”

Ağa yine hızla kalkar, ahıra gidip atı alarak pazara götürüp satar. Dönerken de yine söylenir: “İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa at da elimde ölecekti. Gelip yine merakla kulak misafiri olur. “

Bu sefer köpek daha yüksek sesle sitem ediyor: “Horoz kardeş, beni yine aldattın. Hani ağanın atı ölecekti ya?”

“Ağanın atı öldü ölmesine de, sattığı zavallının elinde öldü. Üzülme, bu sefer daha büyük bir ziyafete konacağız hep birlikte.”

Köpek inanmaz; “Hadi hadi yine beni aldatıyorsun.”

Horoz kesin cevap verir: “Hayır, aldatma falan yok. Bu sefer ağanın kendisi ölecek, malına gelecek olan bu defa kendi canına gelecek. Arkasından yemekler yapılıp etler pişirilecek, artanını da bizlere dökecekler, ye yiyebildiğin kadar. Ağa bunu duyunca şaşırır, sağa sola koşuşturmaya başlar, yok mu beni satın alacak biri, diye söylenir. Derken gece hastalanan ağa sabaha çıkmaz ölür. Arkasından yapılan yemek, pişirilen etlerden artanlar çöplüğe dökülür, uzun zaman hayvanlar ziyafete konmuş olurlar.”

Bu sırada horoz söylenir: “İnsanlar, “canıma gelecek olan malıma gelsin” diyebilselerdi de hileye başvurmasalardı. Bunda da bir hayır vardır, diye düşünselerdi. Bunu diyemiyorlar maalesef. Sonra da mallarına gelen canlarına gelince pişmanlık fayda vermiyor…” MESNEVİDEN

Günün Şiiri

Umut Bir Kuşun Kanadında

Amansız sıkar karanlık

Üzerine üzerine gelir bulutlar.

Sarar seni çaresizlik

Ne uzaktan ne yakından

Duyulmaz çığlıkların.

İçinde çalkalanır isyanların.

Hayallerinin dışında yasarsın.

Rol çalıp başkalarından

Başkalarını oynarsın.

Ben kimdim?

Sorusu belirir de

Dökülemez… dudaklarından

Kırılır!

Kırılır!

İçinde kalır,

Amansızlığın gözlerindedir.

Okunamaz, yazılamaz, anlatılamaz.

Ufalana ufalana siner.

Her acı her fırtına kendi koyunda diner..

Zaman süzülür avuçlarımızdan

Ardımıza yığılır.

Ve umut bir kuşun kanadında çırpını

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Dört Yapraklı Yonca

Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Oynamamız bundandır.
Kara toprakla binlerce yıl.

Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Bundandır sevmemiz
kiraz ağaçlarını.

Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Kardeşliğimiz bundandır
Mavi sularla binlerce yıl.

Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse
Bundandır inanmamamız
Kocaman bombalara.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Bu Eller Miydi?

Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.

Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.

Kaybolmus o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken…

Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan!

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Günün Sözü

İyi insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen adamdır.
Konfüçyüs

Konuşmaya değer insanlarla konuşmazsan insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri yitirirsin. Sen öyle biri ol ki ne insanları, ne de kelimeleri yitir.
Konfüçyüs

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here