Gözü kanlı ‘uzaktan kumandalı’ çılgın katiller, meğer kırk yıl boyunca; önce gece gündüz durup dinlenmeden devletin altını oymuş, sonra da devletin altını üstüne getirmek için yıllardır fırsat kollamışlar. “Besle kargayı, oysun gözünü” misali, nankörlük ve ihanet etsin, devleti ve milleti sırtından hançerlesin, kötülük üstüne kötülük yapsın diye tıka basa iyice beslenmişler!
Meğer koynumuzda zehirli yılan beslemişiz… Düşmanı dışarılarda ararken, meğer yanı başımızda iç içe ve üst üste istiflenmiş, ‘15 Temmuz’un gelişini iple çekerek beklemeye koyulmuşlar.
Hangi taşı kaldırsanız kaldırın, mutlaka karşınıza vatanına acımasızca ihanet eden hep bu ‘darbe çetesi’ çıkıyor. Devlet kurumlarını kendi aralarında baştanbaşa parselleyip paylaşmış, ahtapot gibi dört bir koldan çepeçevre sarıp sarmalamış, içten içe kemirmişler…
Bukalemun suratlılar, zor koşullar altında bin bir emekle kurulan ‘yüz yıllık’ Cumhuriyetimizin demokrasi geleneğini, değer ve kazanımlarını oldubittiye getirip bir gecede yok etmeye kalkışmışlar. Ortaçağ karanlığının örümcek kafalıları, 21. yüzyılın koşullarına ters düşen, geçerliliğini yitirmiş “ilkel bir düzeni” tekrar kurmanın hayaliyle kirli planlarını hayata geçirmeye koyulmuşlar.
Yaklaşık yüzyıl önce Anadolu’nun karış-karış işgaline ve bölünmesine zemin hazırlayan “SEVR” dayatmasını tekrar canlandırıp, her santimetrekaresi şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış vatan toprağını, kul köle oldukları dışarıdaki ‘işbirlikçi efendilerine’ altın tepside peşkeş çekmeye hazırlık yapmışlar.
Devletin kurumlarında görücü usulü “seçmece ve ayıklamaca” yöntemlerle kadrolaşan bu ihanet şebekesi, kurdukları “pusu, tuzak ve akıl almaz tezgâhlarla” emperyalistlerin uçaklığını yapmayı bile bir görev olarak saymışlar.
Yanlış hesap artık Bağdat’tan değil, Ankara, İstanbul ve Marmaris’ten, en önemlisi de bütün Türkiye’den dönmeye başladı. Ülkemizin üzerine çöken ve her tarafını kaplayan “15 Temmuz Kara bulutları” milletin ortak direnişiyle, kısa sürede dağıtıldı, temizlendi. Demokrasinin o ışıldayan aydınlığı tekrar yurdun dört bir yanına yayıldı. Milletimiz, tarihi ve zorlu bir sınavdan, demokrasi sınavından alnının akıyla başarıyla geçmiştir.
FETÖ’cülerin hazırladıkları “darbe mayası” tutmadı, yirmi dört saat geçmeden koktu ve bozuldu. Demokrasiye, yani halkın iradesine göz koyup, sarkıntılık girişiminde bulunan “darbe sapıkları”nın tekrar kirli oyun ve entrikalar peşinde koşuşturduklarını duyuyoruz. Milletten yedikleri sert yumruktan, uğradıkları hizmetten ders çıkarmayacakları anlaşılıyor. Ama biz, millet olarak rehavete kapılmadan topyekûn her an uyanık ve hazırlıklı olmalıyız. Unutmayalım, “Su uyur, FETÖ uyumaz!”
