Bazen Nasrettin Hocanın Fıkrası Gibi…

0
139

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Kendimi Nasrettin hocanın fıkrasında ki gibi hissediyorum bu günlerde. Dikkat ettim bu son günlerde sürekli kendimi böyle hissediyormuşum.

Fıkrayı bilirsiniz defalarca yazmışlığım vardır. Hoca yüzüğünü kaybetmiş bahçede harıl harıl arıyor. Yoldan geçenler sormuşlar “kolay gelsin hoca ne arıyorsun böyle” Hoca hiç başını kaldırmadan “eşimden hatıra olan yüzüğümü arıyorum” demiş. “nerede kaybettin” “içerde düşürdüm ama dışarısı aydınlık olduğu için dışarıda arıyorum“ demiş.

Ve işte bu günlerde bendenizde dahil olmak üzere hepimiz kendi iç sorunlarımızı kendimizin dışında arıyoruz. Kaç gündür gezi notları ile kendimi gündemden uzak tutmaya çalışıyorum ve öyle olduğumu sanıyordum. Oysa sorunlar olduğu yerde duruyor ve çözüm bekliyor.

Bakıyorum da 16 Nisan sonrasında CHP’de de durum aynı. Sorun içerde ama onlar dışarıda arıyor. Önce  sayın Selin Sayek Böke başladı, ardından sayın  Fikri Sağlar, doğrusu sarf ettiği  sözleri anlamakta çok zorlanıyorum. Fikri Sağlar her zaman takdir ettiğim bir isim gerçekten sayın Kılıçdaroğlu’nu tek adam olarak niteliyorsa neden bunu direk ona söylemiyor? Sayın Baykal zaten  kimlere çalışıyor bilemiyorum. Zaten bilmekte istemiyorum. Zaten de Referandum süresince sanki sayın Kılıçdaroğlu oylanıyormuş gibi  sürekli onun üzerinden politika yürüttüler. Gerçek olaydan sapıp ona taktılar bu da yetmiyormuş gibi parti içinden  Muharrem İnce ve Gürsel Tekin’in davranışları da bir acayip. Allah aşkına ne yapmak istiyorlar bunlar. Kendi hesabıma Sayın Kılıçdaroğlu’nun referandum boyunca takındığı sakin ve sağduyulu hali olabilecek bir sürü olumsuzluğun önünü kesti. Referandum sonrası sokağa dökmediyse taraftarlarını bu kesinlikle bir koruma ve kollama hareketi idi yine sağduyu ile alınmış bir karardı diye düşünüyorum.

Doğrusu içerde başka dışarıda başka konuşmak olacak şey değil. Yazık ediyorlar Ata’nın partisine. Ve gerçekten onlara oy verenlere saygısızlık diye niteliyorum bu tür davranışları.

Dilerim sorunları ne olursa olsun kendi aralarında çözme yoluna giderler, kişisel hırslar ya da fikir ayrılıkları ile partiyi çökertmeye kimsenin hakkı yoktur. Özelikle de içerde ayrı dışarıda ayrı açıklamalarla partiye ve kendilerine daha çok zarar vermesinler.

Zaten sokaktaki sıradan halkın sıkıntıları başlarından aşkın, gençler işsizlikten bunalımda, zamlar ve her saniye bozulan ekonomiden soluk almakta zorlanıyorlar en azından güvendikleri bir dal olsun istiyorlar. Maşallah hiç kusura bakmayın ama siz de partiyi babanızınız malıymış gibi kullanıyorsunuz sanki kimseye karşı bir sorumluğunuz yokmuş gibi. Ve başta bendeniz olmak üzere başka arayışlara girmek üzereyiz.

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım ayrımsız gayrımsız sağduyulu… Yase

& & & & &

Çatlak Kova

Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş.

çatlak kova hikayesinin konusu ile ilgili görsel sonucu

İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. “Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.”

“Neden?…” diye sormuş sucu.

“Niye utanç duyuyorsun?”

Kova cevap vermiş: “Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.”

Sucu şöyle demiş. ”Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.”

Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş. “Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi?… Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.”

Hepimizin kendimize özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız. Allah’ın büyük planında hiçbir şey ziyan edilmez. Kusurlarınızdan korkmayın. Onları sahiplenin. Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz. Unutmayın yalnız ölü balıklar akıntı doğrultusunda yüzer…

& & & & &

Ayakkabı Pazarlamacısı

(Hayata bakış açımız, davranışlarımızı etkiler. İyimserler, başarılı ve mutlu olurlar…)

Ayakkabı üretip pazarlayan bir şirket, yıllar önce, Pazar araştırması yapmaları için Afrika’ya iki elemanını göndermiş. Birinci eleman, pazar araştırmasını yaptıktan sonra kendisini gönderen patrona bir rapor sunmuş ve demiş ki: “Afrika’da bizim için hiçbir fırsat yok. Çünkü orada hiç kimse ayakkabı giymiyor.”

Aynı yere birkaç ay sonra giden ikinci eleman da pazar araştırmasını yapmış, dönüşte patronuna bir rapor sunmuş ve demiş ki: “Afrika’da bizim için olağanüstü fırsatlar var. Çünkü orada hiç kimse ayakkabı giymiyor.”

& & & & &

Kayıkçının Küreği

(Başarıya ulaşmak için inanç ve çalışma gerekir…)

Bir kayıkçı varmış. İşi, yolcuları kayığı ile nehrin bir tarafından diğer tarafına geçirmekmiş. Adamın kayığının küreklerinin birinde inanç diğerinde çalışmak yazıyormuş. Bu sözleri küreklere niçin yazdığını soranlara: “Nehirden geçmek için her iki küreğe de ihtiyacım var. Çalışmaksızın inanç, inanç olmadan da çalışmak bir işe yaramaz. Bunlardan birinin eksikliği tek kürekle kayığı yürütmeye çalışmak gibidir. O da kendi etrafında döner. Hedefe asla ulaşamaz.

Başarıya ulaşmak için bunların ikisine de ihtiyacımız vardır. Yoksa olduğumuz yerde döner dururuz. Hedefe bir türlü ulaşmayız” demiş.

Günün Şiiri

Bir Çiçek

Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,

Bir yanlışı düzeltircesine açmış;

Gelmiş ta ağzımın kenarında

Konuşur durur.

 

Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,

Güverteleri uçtan uca orman;

Aldım çiçeğimi şurama bastım,

Bastım ki yalnızlığımmış.

 

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Cemal Süreya

Biliyorum Sana Giden…

Biliyorum sana giden yollar kapalı

Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni

 

Ne kadar yakından ve arada uçurum;

İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

 

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm

Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

 

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım

Ben artık adam olmam bu derde düşeli

 

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya

Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

 

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi

Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

 

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;

Hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki

 

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor

Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

 

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;

Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

 

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım

Bu böyle pek de kolay değil gerçi…

 

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;

Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

 

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,

Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

 

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,

Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

 

Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu

Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.

Cemal Süreya

Günün Fıkrası

Veli efendi hipodromuna giden Temel, atlar start alır almaz favorisi olan atı elinde dürbün ile takip ederek bir yandan da -Aslanum benum be nasıl da fırtına gibi gidey diyerek atını övmeye başlar. Gerçekten de Temel’in atı en öndedir. Etraftakiler gıpta ile Temel’e bakarlar, Temel durumdan memnun ve dört köşe olmuştur. Fakat bir süre sonra atlar teker teker Temel’in atına yetişip geçmeye başlarlar. Derken Temel’in atı en sonuncu duruma düşer. Temel etrafın alaylı bakışlarına aldırış etmeden tezahürata devam eder.

-Uy aslanım benum ya bak nasıl da hepsini önine katti getiriy 🙂

Günün Sözü

Bilgi insani şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır. Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.

Balzac

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here