Baş Edemezsen, Kabullen

0
53

Değerli okurlarım, şu köhne dünyada ömrümüzü aheste-aheste tüketirken ilginç olaylarda yaşarız ya da tanık oluruz. Görelim veya tanık olalım. Hoşa gitmeyenlerini kendimize yakıştıramayız, tıpkı ölüm gibi. Ancak, öyle zamanlar olur ki, biz istemesek de koşullar bizi değişmeye zorlar. Bu gelişme bizi korkutur, elimizde olanları da yitirmekten endişeleniriz. Kolayı nedir biliyor musunuz?

Değişim rüzgarı pencere camlarını kırmadan, kendinize bir iyilik yapın ve ona kapıyı siz açın. Ona evinize zorla girme zevkini tattırmayın. Sanırım en iyisi da bu olmalı. Mantıklı olmakta yarar var. Sevinçler, üzüntüler, kaybetmeler, şanssızlıklar, mutluluk, mutsuzluk uzatmaya gerek yok, hepsi insanlar için. Burada önemli olan bunları olgunlukla karşılayıp çözüm isteyenleri masaya yatırmakta.

Beyin denilen o muhteşem gücü değerlendirecek olursak ve şartlayabilirsek, inanın hayallerimiz gerçekleşebilir. En karmaşık ortamlarda bile, bir çıkış yolu bulunup, sabrımızın ve beyin gücümüzün aşırı şartlanması doğrultusunda yaşamın bizi ödüllendirdiğini çok geçmeden görebiliriz.

Kendi tecrübelerime dayanarak sizlere şunları söylemek istiyorum. Değişimi kucaklamak, olağanüstü yeniliklere yelken açmanızı sağlayabilir. Eğer, olağanüstü hayalleri gözlerinizin önünden eksik etmezseniz, çok isterseniz, en inanılmaz hayallerinin gerçekleşebilir. Allah’ın yanında her şey istenilenden fazla var. Sadece istemeyi bilmek lazım! Bunun için de, yüreğimizde insanlara ve hayvanlara sevgimizi eksik etmeyip, dostça ve samimi olarak yardıma hazır olalım. Yardım için gerilerde kalmayalım.

Yardım amaçlı düşüncelerin çok faydaları vardır. Bazen bir başkasına yardım etmeye çalışırken, varlığından habersiz olduğunuz bir yeteneğinizi keşfedebilirsiniz ve buna göre, en olağanüstü değişimler hayatı saniye-saniye yaşamaktan, yenliklere açık olmaktan doğar.

Yaşamınızda ki kriz dönemlerinin hiç birinde, “Şimdi ne yapacağım?” “Koşulları nasıl değiştirip de bu olumsuzluktan kurtulabilirim?” diye kendinizi yiyip bitirmemelisiniz. Çözüm var, bunları sizler iyi biliyorsunuz. “Baş edemezsin, kabulleneceksin” felsefesinden yola çıkarak, koşulları kabullenip, olasılıklara açık olmak ve değişik bir tavır sergilemek inanın ki sizi sıkıntıdan kurtarır.

İnsanoğlu hiç hata yapmadan yaşamını sürdürebilir mi? Tabi ki hayır! İnsanların yapacağı en büyük hata değişimi denememek olur. Yaptığınız işin, başarılı olup olmadığına çok da fazla kafa yormamalısınız. Sonuca giden yolda emin adımlarla ilerlemelisiniz.

Yaşamınızda, birçok kez başarısızlıkla sonuçlanacağını düşündüğünüz değişiklikler yapsanız bile, kısa süre sonra yaptığın değişikliğin, size umduğunuzdan çok fazla mutlu ettiğini keşfedersiniz. Daha ne olsun?

Bir geçiş dönemindeyseniz, başkalarının aynı olayları daha önce yaşamış olduklarını fark edip, onların değişiminden kendinize pay çıkarabilirsiniz. Değişim kılavuzları, çevrenizde yakından tanıdığınız ya da hiç tanımadığınız ama hikayelerini bildiğiniz kişilerdir.

Yaşamın sizlere bakış açısına duruş göstermelisiniz. Bunu baş edemiyorsanız, bir adım atmaya bile çekiniyorsanız, bazı şeyleri kabulleneceksiniz. Yaşam acımasızsa ki, öyledir. Siz de öyle olacaksınız. Size yumuşak gözüküyorsa, siz de mülayim ve tavizkar gözükeceksiniz. Şiddet kullanmak yok!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Avrupa Yaşlanıyor?

Değerli okurlarım, yaşlanan ve ihtiyarlığa adım atanların konuşurken saçmaladıklarına arada bir tanık oluyoruz. Bu genelde doğru da, anlatacağım konu hiç de öyle değil. Anlatmaya çalışacağım konu, yalnız kalınırsa o ülkeyi ligden düşürecek boyutta.

Batı’da bazı ülkelerde sırıtmaya başlayan ‘Popülizm’ hastalığı, ırk ve de din temelli bir düşmanlık üzerinde yükselmeye çalışıyor ve hızla mesafe kat ediyor. NATO müttefikimiz Hollanda’da yaşanan gelişmeler tam olarak budur ve bu gelişmeler hiçbir şekilde onaylanamaz da, kabul edilemez de…

Ülkemizde de bir popülist politika sorunu olduğu bir gerçek, bu da Avrupa’da düşmanlığı üzerinde yükseliyor. Bu sorun böylesine bir kriz noktasına gelmeden de önlenebilirdi. Ancak, bol keseden atmakla, meydanlarda nutuk çekmekle bu işler düzelmez. ‘Derslerini vereceğiz, özür dileyecekler, yanlarına kar kalmayacak’ Falan! Bu türden yaklaşımlar çözüm olmadığı gibi, olayı sıcak tutar, soğutmaz. Bugüne kadar hiç mi kriz yaşanmadı, hiç mi birileriyle ters düşülmedi? Sonunda bu krizler diplomasiyle aşıldı. Bildiğiniz gibi, kavgadan sonra yapılan barış daima uzu ömürlü olur.

Bu kriz mutlaka aşılmalıdır. Avrupalı “Bizde de seçimler olacak ve bu şekildeki mitingler asayişimizi zorlar” demelerine rağmen, biz kalkıyoruz bir bakanımızı karayoluyla Hollanda’ya gönderiyoruz, ülkemizdeki referandum kampanyasını oraya taşıyarak bu tetiklemiş oluyoruz.

Burada amaç belli olmakla birlikte, yine de siyasi nezaketi, üslubu ön planda tutmamız gerekiyordu. Yobazın biri çıkmış diyor ki; “Hollanda’ya teşekkür ederiz. Bize iki puan kazandırdı.” Demek ki arzu edilen bu! Oysa bu krizin götürüsü oldukça fazladır. Artçı dalgalarla ve endişeyle düşünülmesi gereken konu, önümüzdeki dönemde Avrupa’da yaşayan Türkler ve Müslümanlar açısından hayatı zorlaştırma ihtimalidir. Avrupa’da yaşayan insanlarımızı düşünmek zorundayız. Bu düşüncelerden uzak tutulmamalıdır.

Sadece bununla bitmiyor ki; bu kriz kontrol altına alınmadığı takdirde, bu gidişatın Türkiye ile Batı ile onarılması, giderilmesi çok zor hasarlar verecek olmasıdır. AB ile üyelik müzakereleri, paletleri sökülmüş tank gibi, çökmüş durumda. Zaten AB’ye girmek istiyor muyuz? O birliğe girmek isteyen kim?

Gerçekçi olmamız gerekirse, bilerek ya da bilmeyerek neden olunan krizlerle bir yere varılamaz. Böyle olumsuz yaklaşımlar ne Türkiye’nin, ne de Avrupa’nın çıkarınadır. Üstelik kendi bölgemizde bir belirsizliğin yaşandığı, sınırların çatırdadığı ve IŞİD gibi bir baş belasının herkesin başına musallat olduğu bir dönemde Avrupa perspektifinin tümüyle kaybolması, ülkemizin uluslar arası alandaki manevra yeteneğini önemli ölçüde sınırlayabilir.

Sonuç olarak, bu sofraların yayılmasına yol açabilecek duygusal, sivri sözlerden, fevri adımlardan uzak durmalıdır. Şunu da unutmayalım ki, siyasi nezaketi elden bırakmadığımız sürece, Avrupa’da Hollanda gibi düşünmeyen çok ülkeler var. Doğal olarak onların desteğini alabiliriz. Sivri konuşmamak, kendi içimizde tutarlı olmak suretiyle sınırlarımıza, onurumuza, gururumuza sahip çıkabiliriz. İçimizdeki Hollandalılara da dikkat etmek gerekiyor. Onlar hala çıkar peşindeler. Yine de bu tür olaylar hayırlara vesile olur inşallah!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Kötü Politikacılar

İçinde yaşadığımız çağda; tüm dünya devletlerine az çok musallat olan kötü politikacıların önemli özellikleri nedir diye soruyorlar bana! Sevgiyi ve bilgiyi hor görmek, sevmeden sever gibi, bilmeden bilir gibi bir gecede değişir gibi görünmek değil mi? Gerçekçi politika dedikleri yol, gerçekleri balçıkla sıvayıp, dostluğun sadece sahtesini yürütmek değil mi? Onlar için bilim de dostluk da gereğinde başvurulan ve ancak politikanın buyruğu altında işe yarayan silahlardır. Herkes politikacılardan çok çekiyor. Nohut-kömür de olmasa yüzlerine bile bakılmaz.

Politikacıların unuttuğu çok şeyler var. Örneğin eşitlik olmadan özgürlük bir şey ifade etmeyeceği gibi, insanların birbirlerini ezmesine de yol açar. Ekonomide girişimci özgürlüğün oluşturduğu işlevler git gide zenginleşirken, çalışan işçiler fakirleşmektedir. O nedenle özgürlük tüm insanlar tüm insanlar için değil, giderek zenginleşen ve diğerlerini sömüren insanlar için geçerlidir. Çünkü başkalarının kendisine zarar vermeyeceğini bilen insanın özgür olmama gibi bir korkusu olamaz. Sizce de öyle değil mi?

Günün Sözü

Şiiri, Yazan Kişi Okumalıdır!

Öcal’dan İnciler

Yazılan Şiirler Duygu Yumağıdır

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here