‘Bakış Açısı’ Üzerine Tezler

0
300

1.Yönü değişmeyen çizginin adına ‘doğru’ deniyor.. Yönü farklı iki doğrunun kesişim noktası da ‘açıyı’ tanımlıyor.. Bakmak işi veya biçimine ‘bakış’ deniyor.. Bakışın doğrusal kesişim yönü de ‘bakış açısını’ tanımlıyor..

2.Olaylar, konular, durumlar, kişiler, nesneler hakkındaki görüşümüzü, bakış açımız belirliyor.. Görüş alanı çerçevelendikçe bakış açısı da daralıyor.. Mesela, kirpiklerimizden kırpışan ışıksal doğrularla, burnumuzun doğrusunun kesiştiği üçgensel ‘dar açılı’ bakışlara ‘şaşı bakış’ deniyor.. Dörtgensel bir alanda ise görüş, köşenin açısıyla sınırlı kalıyor.. Merkezî görüş için köşegenlerin kesişim noktasından bakmak gerekiyor.. Kesişim noktasından baktığımızda ‘dar açılar’ görmek istemiyorsak, alanı her köşesi ‘geniş açılı’ çokgene dönüştürmek gerekiyor.. Bu bağlamda dar açı; ben, dik açı; ben ve sen, geniş açı da ben, sen ve o merkezli bakış oluyor..

3.İnsanın doğal görüş alanını 180 derecelik doğrusal bakış açısı sınırlıyor.. Bu yarım daireli bir bakış oluyor.. Dairenin diğer yarısı doğal görüş alnında olmadığı için bakışa yapay araçlar gerekiyor.. Mesela, taşıtlara konulan ‘dikiz aynası’ 180 dereceden geniş açısal bakışlar sağlıyor.. Mikroskop, Teleskop vb teknolojik bakış görüş alanlarının genişletiyor..

4.Bütün ‘çapsal doğruların’ geçtiği ortak nokta, dairenin merkezini oluşturuyor..  Merkez açısı ise 360 derecelik dairesel bir alanı kapsıyor.. Diğer ifade ile 360 derecelik dairesel alanda bütün ‘çapsal doğrular’ bulunuyor.. Ve fakat görüşler dairesel açılı olsa da ‘kısır bir döngü’ içinde yine yüzeysel/alansal kalıyor..

5.Hacimli görüş için ise derinlikli bakış gerekiyor.. Her yüzeyi dairesel alan olan küresel bakışlardaki üçüncü boyut, görüşlerdeki yükseklikte veya derinlikte açığa çıkıyor.. Hangi yandan veya yönden olursa olsun küresel bakış çemberlerinin bir yarı çapı dünü/geçmişi, diğer yarı çapı da yarını/geleceği kapsıyor.. Yükseklik ya da derinlik de içinde yaşanılan şimdiki zamanı/bugünü içeriyor..

6.Zamanın yönü üzerinde bakışlarımızı yoğunlaştırdığımızda, görüş alanımızdaki değişimin yönü de açılanıyor.. Bu halde değişimin yönünü zaman belirliyor.. Dolayısıyla zamanın değişmesiyle ahkam (hükümler/yargılar/yorumlar da) değişiyor.. Toplumsal bakış pencerelerimizden biri olan bir atasözü bu olguyu “Köprülerin altından çok sular aktı” yargısıyla görünür kılıyor..

7.Bilge Heraklit, su ile zaman arasındaki diyalektik bağı iki bin küsur yıl öncesinde görüyor ve hareket, akış, yürüyüşle oluşan değişimin mutlak olduğunu; “Bir nehirde iki kez yıkanılmaz!” yargısıyla bilinçli bakışın tarihine pencere açıyor.. Bu tarihin bilincini ise, Hegel, “gerçekleşmiş olandan gerçekleşmekte olana ve buradan da gerçekleşecek olana doğru diyalektik geçiş bağlantısı kurmak” görüşüyle, bakış açılarını pencerelerden bahçelere ve oradan da yollara taşıyor.

8.Bu halde tarihsel anlamı tanımlayabilmek için, yaşanan “an”  taneciğinin, an öncesi geçmişle bağlantısını, an sonrası gelecekle ilişkilendirerek zamanın tümlüğüne yerleştirmek gerekiyor.. Çünkü anlamın tanımını, geçmişle  bağlantılı, gelecekle ilişkili bu yerleştirme olgusu içeriyor.. Olguların tarihsel sırası, kendi içinde bir bağlam oluşturuyor.. Dolayısıyla sırasal bağlamdan kopartılmış bir olgunun tarihsel anlamı da kalmıyor..

9.Geçmişle bağlantıyı ‘gelenekçi’ yanımız, gelecekle ilişkiyi ‘yenilikçi’ yönümüz belirliyor ve gelenekçi yanımız yenilikçi yönümüzle sürekli yer değiştiriyor.. Yaşanılan anın, yalnızca geçmişle bağlantılanması ve gelecekle ilişkilendirilmemesi “sonuçta” kalışı tanımlıyor.. Sonuçta kalan ‘gelenek’ kendini geleceğe taşıyamıyor.. Yaşanılan anın, yalnızca gelecekle ilişkilendirilmesi, geçmişle bağlantısının koparılması da yine “sonuçta” kalışı tanımlıyor.. Sonuçta kalan “yenilik” de kendi geleneğini oluşturamıyor..

10.Sonuçta kalışları yorumlayabilmek için, önce açısal dereceleri teorik kayıtlarla şartlandırılmış telkinli bakışları pratikte terk etmek gerekiyor..

11.Pratikte tabii ki kendi pencere, balkon veya bahçelerimizden durup bakarak oluşturduğumuz çeşitli görüşlerimiz/yorumlarımız da bulunuyor.. Ve fakat durup bakmak yetmiyor.. Çünkü teorik yorumlarımızın geçerlik ve gerçekliğini pratikle doğrulayabilmek için ‘yolda olmak’ gerekiyor..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com