Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Çoktan beri şiirle şarkıyla başlamıyor sabahlar artık. Bu sabah yine neler olacak, kaç eve ateş düşecek, kaç kişiden tehdit dolu mesajlar alacağız korkusu hakim uykularımıza ve yeni başlayan güne. Yaşamın rengi bu yüzden siyaha çalan gri gibi? Gri bendenizin rengi değil! Gri yerine siyahı tercih ederim doğrusu…
Kadife gibi yumuşak, hüzün gibi… Bütün renklerin onda yok olup onda var olduğu. “Leyla” gibi! Bir susuz yolcu gibi ateşten kırmızı bendenizin rengi bu sabah… Hüzün giymiş yumuşacık sıcak hırkasını. Bekliyor kapının ardında. Leyla’dan kopmuş ona sarılmamı bekliyor kıskanç bir sevgili gibi.
Ayrılıkların bu sabah yıl dönümü.
Ayrılıkların rengi gri değil. Siyah değil. Ateş kırmızısı.
Ateşten kızaran bir gül gibi kırmızı…
Orada hüzün yok. Çıplak yalın kırmızı bir acı var.
Ulu orta yasaksız, yalansız hiç utanmadan yaşanan.
Ve bu sabah, kırmızı! Güneşten kızaran gül gibi ayrılıkların rengi gönlümde büyüyen. Zamana çentik atmam hiç ama onlar ezelden çentikliymiş gibi yoluma çıkarlar zaman kitabını elime almadan. Ve ayrılıklar kırmızı güneşten kızaran gül gibi bugün? Ve madem bugün yolum üzerinde ayrılıklar o zaman şiir okumak lazım olmaz.
& & & & &
Çoban Çeşmesi
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
“Göynünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi…”
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu…
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi…
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Nasıl bir Leyla ki bu, bu dizeleri yazdıran ve bizi burada buluşturan? Mekânın cennet olsun usta. Ve sevgili okuyucularım hayat bu bazen kızaran gül renginde olur bazen gri, bazen siyah ama rengi ne olursa olsun yaşam devam ediyor. Bize düşen sağlık ve sevgiyle, birlik ve beraberlikle kalmak ki ezmesin bizi yok etmesin zaman. Yase
Kötülüğü Ört de, İyiliği Öv
Ey görünmez ruhu şarabın
Kendini tanıtacak bir adın yoksa,
“şeytan” diyelim sana.
Parmağınız ağarmaya görsün
Ağrıya boğar bütün sağlam uzuvlarınızı
Tanrı bana yardım etsin
Kötülüklerden kötülük değil,
Ders çıkartmayı öğretsin.
& & & & &
Sone
Çökünce artık kaşlarına bir kırk yılı kışın,
Derin derin çukurlar açar o güzel çehre:
Sonra gençken giydiklerine değişir bakışın,
Günahın, sendeler tutunur soysuz bir değere.
O zaman sorarlar: ‘Nerde o güzelliğin dupduru,
El üstünde tutuğun günler nerede ışıldar?’
De ki:‘Kendi içine çöktü gözümün çukuru
Lüzumsuzca bir övgüdür, duyduğum bütün ar;
Güzel olabildiğincedir yapılan iltifat.’
Cevaplarsın:’Çocuğumdur adillerin adili,
Bahanemi kabul görüp eder bana hep dikkat. ‘
Güzelliğini benden almasıdır buna delili!
Yineler o her eskidiğinde dört yanını,
Soğuğu duyunca görürsün o ılık kanını.
William Shakespeare
Balık Ağzı
Bu bir kılıçbalığının öyküsü
Yazılmasa da olurdu
Ama bizi yeni sulara götürecek akıntı durdu
Uskumrunun arkasından gidiyorduk
Sürünün içinde ben de vardım
Sırtımda bir zıpkın yarası
Mutlu olmasına mutluydum
Nedense gitmiyordu kulağımdan
Bir türlü o “ağ var” sesleri
Denizkızı girmiş düşünceme
Ben iflah olmam
Dalyanları birbirine katmak orkinosların harcı
Dolanınca ağa çok geçmeden küserim
Bir çocuk bile çeker sandala beni
Bu kadar ağır olmasam
Beni böyle koşturan yaşama sevinci
Kanal boyunca bir o yana bir bu yana
Siz yok musunuz siz derya kuzuları
Kestim kılıcımla karanlığını dibin
Yakamoz içinde bıraktım suları
Ah ayaz gecelerde olur ne olursa
Sırtımda bir zıpkın yarası
Alın beni mor kuşaklı bir takaya götürün
İri gözlerimde keder
Kılıcımda hüzün
Satın beni satın beni
Rakı için
Halim Şefik GÜZELSON
Otopsi
-Orhan Veli’ye ağıt-
Morgda açılınca kafatası
Doktor beyler beyin gördüler
İndirince tenkafesine neşteri
Doktor beyler yürek gördüler
Yürekte ne gördüler dersiniz
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler
Bir de dost gördüler
Ama bu işte doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar
Çok geç kaldılar
Halim Şefik GÜZELSON
Günün Şiiri
Bir Şiirin İzini Sürmek
Ustaca başlamıştık aşka
Bir yanımızda genç ağaçlar
Bir yanımızda alkış kokan elleriyle insanlar
Biraz daha arasaydık
Kendi başına üşüyen o ağustosu da bulurduk
Senin fal kandırmayan avuçların var
Senin kırmızı şaraba alışkın dudakların
Ve kapılardan önce vardığın insanlar
Benimse üşüyen ellerin için sadece cebim
Seni birgün sokak lambaları ürkek toplanınca necatibey’e
Kapı aralığı gözlere sahip insanlar olsa da yanında
Haritalara sığmadığı için unutulan o ırmağa götüreceğim
Seni bir gün ucuz eşyaların satıldığı bir pazarda
Kargaşaya alışık olmayan gözlerinle
Seni bir gün yağmurda yalnız gezinirken
Kısacık saçlarından tutup dudaklarından öpeceğim
Şeker tadında bir hüzün bırakarak gidiyorsun
Çünkü alışkanlıklarına yetecek büyüklükte bir evin
Ve dudaklarında bir başkasının dudak izleri var
Bu şehrin beklenmedik yerlerine trafik lambaları konmuş
Seni aramaya kalkışsam
Kaldırımlar insanlar
Caddeleri arabalar kaplar
Seni ihtiyar ve saati olan adamlara
Ya da bakirelik çılgınlığına tutulmuş kadınlara sorsam
Karanlığı geçince az ötede gördüklerini söyleyeceklerdi
Çünkü onlar sadece büyük kavşakları
Eski sinemaları
Bir de randevularına erken girmeyi bilirler
Çınarlar yapraklarını döküyor dökme isteğinden
Kumrular sokağında sıradan bir kadın aşktan söz ediyor
Sözcükleri eski bir alışkanlık bildiğinden
Omzumda bir el azar azar büyüyor
Ne gitmeleri biliyorum ne kalmaları
Gecede şiirin izini sürüyorum
Artık hüznü ustaca yaşamanın zamanı
Yasin EROL
Günün Fıkrası
Yeni yazarlardan biri Bernard Shaw’a: “-Üstadım, duyduğuma göre bir yazarın beynini kuvvetlendirmesi için bol bol balık yemesi lazımmış. Siz ne diyorsunuz bu işe?”
Shaw, cevap vermiş: “-Mektubunuzu başından sonuna kadar dikkatle okudum. Size her gün bir balina yemenizi tavsiye ederim.”
Günün Sözü
Ayrılmanın gökteki yıldızlar kadar çeşidi vardır.
Gönlümüz bize aklımızdan daha yakındır.
GOETHE