Alzheimer

0
63

Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Dün 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’ymüş. Ne kötü bir hastalık şu Alzheimer değil mi? Hepimizde unutkanlık, dalgınlık var ama unutkanlıkla başlayan bu hastalığın ileri evreleri çok fena… Tüm hastalıklar kötüdür ama insanın beynini kaybetmesi dolayısıyla kendini kaybetmesi en kötüsü galiba… Biraz araştırdım. Alzheimer nedir diye? Beraber okuyalım…

& & & & &

Alzheimer hastalığı, günlük yaşamsal aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulma ile karakterize, nöropsikiyatrik semptomların ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalıktır. Demansın en sık görülen tipidir. Bu hastalığı ilk olarak Alois Alzheimer tanımlamıştır.

Erken semptomlardan biri hafıza kaybıdır. Bu hafıza kaybı, geçmiş hafızanın korunduğu, hastalığın ilerlemesi ile birlikte sıklıkla telaffuz edilmeye başlanan küçük unutkanlıkların başlaması şeklindedir. Bozukluğun ilerlemesi ile bilişsel (kognitif) yeteneklerdeki kayıp, frontal ve temporal lob işlevleri ile ilişkili, dil alanlarında işlev kaybı (afazi), beceri gerektiren hareketlerde işlev kaybı (apraksi) ve tanıma fonksiyonlarında bozulmaya doğru uzanım göstermeye başlar.

Altta yatan patolojik sürecin yansıması olarak beyinde limbik sistem ile frontal ve temporal loblar arasındaki bağlantılarda kopmalar olur. Patolojik süreç temporoparietal korteksin yoğun bir şekilde tutulduğu fakat frontal lobu da etkileyen amiloid plak ve nörofibriler yumaklarla karakterize inflamatuvar cevabın birlikteliğinde nöron kaybı ve atrofisini içerir.

Sebebi

Hastalığın kesin nedeni bilinememektedir. Alzheimer vakalarının %1-5’inin sebebinin Genetik faktörler olduğu bulunmuştur. Erken başlangıçlı Alzheimer hastaları ve az sayıdaki ailesel vakalarda üç farklı gende dominant mutasyon tespit edilmiştir. Daha sık görülen geç başlangıçlı Alzheimer hastalarında ApoE’nin duyarlılık genlerinden biri olduğu gösterilmiştir.

Hastalığın sebebine ilişkin birkaç hipotez vardır. Bu hipotezlerden birine göre hastalığın sebebi prionlardır. Bu hipoteze göre alzheimer hastalığına sebep olan bu prionlar ameliyat aletleri, kan nakli ya da diş tedavisi yoluyla insandan insana geçebilir.

yase-alzheimer

& & & & &

Kurabiye Hırsızı

Bir gece kadının biri bekliyordu havaalanında. Daha epeyce zaman vardı, uçağın kalkmasına.  Havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket kurabiye alıp, buldu kendisine oturacak bir yer.

Kendisini kitabına öyle kaptırmıştı ki, yine de yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde aralarında duran paketten birer birer kurabiye aldığını gördü, ne kadar görmezden gelse de.

Bir taraftan kitabını okuyup, bir taraftan kurabiyesini yerken, gözü saatteydi, ‘kurabiye hırsızı’ yavaş yavaş tüketirken kurabiyelerini. Kulağı saatin tik taklarındaydı ama yine de engelleyemiyordu tik taklar sinirlenmesini. Düşünüyordu kendi kendine, ‘Kibar bir insan olmasaydım, morartırdım şu adamın gözlerini!’

Her kurabiyeye uzandığında, adam da uzatıyordu elini. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca
‘Bakalım şimdi ne yapacak?’ dedi kendi kendine. Adam, yüzünde asabi bir gülümsemeyle uzandı son kurabiyeye ve böldü kurabiyeyi ikiye.

Yarısını kurabiyenin atarken ağzına, verdi diğer yarıyı kadına. Kadın kapar gibi aldı kurabiyeyi adamın elinden ve “Aman Allah’ım, ne cüretkar ve ne kaba bir adam, üstelik bir teşekkür bile etmiyor!”

Anımsamıyordu bu kadar sinirlendiğini hayatında, uçağının kalkacağı anons edilince bir iç çekti rahatlamayla. Topladı eşyalarını ve yürüdü çıkış kapısına, dönüp bakmadı bile ‘kurabiye hırsızı’na. Uçağa bindi ve oturdu rahat koltuğuna, sonra uzandı, bitmek üzere olan kitabına.

Çantasına elini uzatınca, gözleri açıldı şaşkınlıkla. Duruyordu gözlerinin önünde bir paket kurabiye!  Çaresizlik içinde inledi, ‘Bunlar benim kurabiyelerimse eğer; ötekiler de onundu ve paylaştı benimle her bir kurabiyesini!’

Özür dilemek için çok geç kaldığını anladı üzüntüyle, kaba ve cüretkar olan, kurabiye hırsızı kendisiydi işte.

Günün Şiiri

Aşka Övgü

Bu aydın gecede öyle mutluyum ki;

Sonsuz bir hazzın yatağında saadetin

Kaç kelime konuşulur bilmem, şamdanlar altında,

Ama bir boğuşmadır başlar ışıklar kararınca

Şimdi üzerime geliyor çıplak göğüsleriyle,

Bir yanda sereserpe geceliği;

Uyuyan gözkapaklarıma dayıyor dudaklarını,

Aralık ağzından duyuyorum “uyuşuk” dediğini,

Ne kadar kucaklaştık, ne kadar değişti kollarımız.

Kimbilir kaç defa birleşti dudaklarımız.

“Sakın dönmesin Venüs’ün aydınlığı karanlıklara,

Gözlerimle buluruz biz aşkı yoksa…

Helen’i çırılçıplak kaçırmadı mı Paris, Menelaus’un koynundan,

Endymion’un çıplak bedeni değil mi Diana’yı kafesleyen.”

-Ya işte böyle bu hikâye, başlayıp biten.

Kaderlerimiz birleşirken, bir yanda aşkla dolduruyorduk

gözlerimizi

Özlenen bir gece geliyordu üstümüze

Ve ışıklar diyorduk bir daha dönmesin

Tanrılar zincire vursunlar ikimizi

Ki günışığı artık çözemesin.

Şaşarım aşkın çılgınlığını zamana bağlayanlara

Yağız atlar sürüp gidecek güneş,

Toprak buğday arpadan,

Sular yürüyecek çeşmelere

Balıklar kuru derelerde yüzecek

Yüceliği bilininceye değin aşkın.

Varken elimizde bir fırsat, durdurmayın meyvasını hayatın.

Bakarsın kuruyan çiçeklerin yaprakları düşer.

Ve saplarından sepet örerler,

Bugün geniş havasını alıyoruz aşkların

Yarın bizi de kapatacak kader.

Gerçi bütün sevgini veriyorsan da

Gene de az veriyorsun sayılır.

Bu acılarımı değiştirmem mümkün değil.

Onunla sona erecek ömrüm,

Ama böyle geceler yaşatsak bana her daim

Yıllar boyunca uzar gider yaşamam.

Birçok geceler sürsem böyle

Tanrı olurum ben de zaman içinde.

Ezra POUND-Çeviri: M. T. KARAMUSTAFAOĞLU

Günün Fıkrası

Uğursuz Kadın

Cafer komadadır. Yanında ise karısı… Cafer’in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar: “İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın…” Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi… “Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın”

Günün Sözü

Bir filozof söyledikleri ya da yazdıklarıyla tanınmamalı, nasıl yaşadığıyla, hatta yürüyüşüyle tanınmalıdır.

Friedrich Nietzsche

Delilik, kişide seyrek görülür; ancak gruplar, partiler, uluslar, çağlar için bir kural halindedir.

Friedrich Nietzsche

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here