Kaytardım Bu Sabah

0
117

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah, dünya bana dar geliyor! Elim kolum bağlı yüreğimse firarda! Bilgisayarım kucağımda, aklımdan geçenler parmaklarımın ucunda. Yazsam sayfalar dolacak ama büyük bir olasılıkla  kaderim değişecek? Elim kolum bağlanıyor kaderimi değiştirmek istemiyorum bu aralar. Ama aklımdan geçenlere de mani olamıyorum, parmaklarım hazır uçmaya. Oh ya aniden  hiç hesapta olmayan bir şey oldu. Yazım yetişemeyecek ben şu aradan bir kaytarayım bari. Güzel iki öykü var ama dağarcığımda   beğeneceğinizi umuyorum. Ve şimdi  sağlık ve sevgiyle kalalım her zaman hep birlikte el ele diyorum. Yase

& & & & &

İnsan ve Dünya

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü.

Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi sonra düşündü: “-Ohh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.”

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve “baba haritayı düzelttim,artık sinemaya gidebiliriz ” dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hala hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu cevabı verdi: “Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti.”

& & & & &

Kurdele

New York’ta yasayan bir öğretmen, lise son sınıfındaki öğrencilerinin “diğer insanlardan farklı özelliklerini” vurgulayarak onurlandırmaya karar vermiştir. California del mar’dan helice bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırdı.ilk önce öğrencilere sınıf ve kendisi için ne kadar özel olduklarını belirtti. Sonra her birine üzerinde altın harflerle “siz çok önemlisiniz” yazılı birer mavi kurdele verdi. Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine üçer tane daha kurdele verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada devam ettirmelerini istedi. Öğrenciler, daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tespit edecek ve bir hafta boyunca sınıfa bilgi vereceklerdi.

Çocuklardan biri, gelecekteki kariyer çalışmaları için kendisine yardımcı olan yakınlarındaki bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış, adamın yakasına mavi kurdeleyi iliştirmişti. Ardından, iki tane daha kurdele vermiş ve sınıfça bu konuda bir projemiz var. Sizden onurlandırmanız için birini bulmanızı istiyoruz. Onurlandırdığınız insanlara ekstra kurdele de verin. Böylece onlarda bu projenin devam etmesi için başkalarını bulabilirler. Daha sonra, lütfen bana ne olduğu konusunda bilgi verin” diye rica etti.

O gün üst yönetici, suratsız biri olarak bilinen patronunun yanına gitmeye karar verdi. Patronun odasına girdi ve onun iş dünyasında bir deha olduğundan ötürü” onu takdir edip örnek aldığını söyledi. Bu mavi kurdeleyi yakasına takması için izin verip vermeyeceğini sordu? Şaşkına dönen patron; “tabi ki” teklinde cevap verdi.

Yönetici de mavi kurdele’ yi, patronun tam kalbinin üstüne, ceketine iliştirdi. Ekstra kurdeleyi verirken de; “bana bir iyilik yapar mısınız?… Siz de bu kurdeleyi onurlandırmak istediğiniz birine verir misiniz?… Bunu bana veren çocuk, okulda bir proje yaptıklarını söyledi. Bu kabul görme töreninin devam etmesi gerekiyormuş. Böylece “bunun, insanları nasıl etkilediğini belirleyeceklermiş…” dedi…

yase-baba ve oğul

O gece patron evine geldiğinde, on dört yaşındaki oğlunun yanına oturdu. “bugün inanılmaz bir şey oldu dedi. “ofisteydim. Üst düzey yöneticilerimden biri içeri geldi, bana hayran olduğunu söyleyip, “iş dünyasında bu kadar başarılı olduğum için göğsüme bu kurdeleyi iliştirdi… Bir hayal etmeğe çalış… Benim bir dahi olduğumu düşünüyor. “siz çok önemlisiniz” yazılı bu kurdeleyi tam göğsümün üstüne taktı.bana ekstra bir kurdele verdi ve onurlandıracak başka birini bulmamı istedi. Arabayla eve gelirken, bu mavi kurdeleyle kimi onurlandırabileceğimi düşündüm ve aklıma sen geldin…

Ben “seni” onurlandırmak istiyorum. Günlerim aşırı yorucu geçiyor. Eve gelince sana pek ilgi gösteremiyorum. Bazen derslerden aldığın notları beğenmeyince veya odanı toparlamayınca sana bağırıp çağırıyorum… Oysa bu gece bir

Şekilde buraya oturup, sana benim için ne kadar farklı ve özel olduğunu söylemek istedim. Annen gibi sen de benim hayatımdaki en önemli insansın. Sen mükemmel bir çocuksun. “seni seviyorum” diye devam etti…

Şaşkına dönen çocuk simdi ağlamaya başlamıştı. Bütün vücudu titriyordu… Başını kaldırdı, gözleri yaş içinde olarak babasına baktı ve: “yarın intihar edecektim” baba, dedi… “baba, ben senin… Çünkü ben senin… Beni hiç sevmediğini… Beni hiç önemsemediğini düşünüyordum… Ama artık her şey çok farklı… Sen baba, şu an… Oğlunun hayatını kurtardın!…

Günün Şiiri

Bütün Erkekler Ölür

Çünkü gök sıkıntıyla ağar

rüzgâr buruşur, bir yaprak düşer

ve kaçıyordur solgun mavilikte

maviler ve al geyikler.

İşte altın ve kara akıntılar:

analar, yitirilmiş resimlik

yoksulluk, o korkunç kadın.

Susun, tümünün anıldığı gündür,

kara yağmur ve ebem kuşağı

usulca bütün erkekler ölür.

Kıpırdamasın insandan gelen sesler

kamyonlar devrilir dağ yolunda.

Rehincide kalan bir gümüş saat

emanetçide unutulan bavul,

geçip giden gök taşlarıdır

havadan ve selüloit mavilikten.

Ey mermeri bozuk yalnızlık,

sanki kutsal bir avdır suskuda

ve bir yakut parıltısıdır artık.

Çünkü gök kanla ağıyordur,

soluk soluğa atan bir damar

kalbinde hırçın denizin

ve toprağın nabzında,

unutulmak gibi bir şahdamar.

Ürperir aynı rüzgârla

darağacı, çarmıh ve çiçek,

sussun yatakların fısıltısı

avuçlarda parıldayan kehribar:

ekmekli, zincirli ve başları eğik

kadınların erkekleri geçiyordur.

Ve üzgün deltası kısacık ömürlerin

bir albüm, bir şarkı, bir çocuk.

Hangi doldurulmuş hüznün yakutu

çocukluk defterlerince soluk,

ki savaş alanlarında parıldar

bütün koruluklardır ay ışığı,

ey ulaşılmayan dayanak aşklar

elleri kanatan kesici ağıt.

Hep unutuştur akılda kalan,

sıçrayan, yenilen ve ölen geyikler,

derdin eksilmediği kalem ve kağıt.

Kısa ve kesin bir sözdür erkekler,

İspanya’da “Non Pasaran”,

kızaran kilise çanları

katedrallere çöken gölgelik

İtalya’da “Mamma Mia”

işte avuçların dünyayı duyduğu kayalar,

sarkık bir bıyık Meksika’da, “Viva”

Nehirler kurur, susar aşk

ve en katı sözdür erkekler

kıraç ve yoksul Anadolu’da.

Büyük ve yeniktir erkekler,

söz dinlemez serüvenci çocuk

su şırıltısında sayıklayan hasta,

ve deli bir sevgilidir sabaha kadar

bulgulu, korkunç ve utançla.

Yararsız bütün leylak ağaçları,

hiç bilmiyor erkekler

doğan ve ölen çocukların hüznünü,

çünkü daha önceden ölürler.

Çünkü gök ağıyordur kanla,

hep yenik yıldızlar vardır,

anı defteri, kum saati, savaş alanı,

bir yüz

işte o kandır.

Ey ışığını dağıtan kristal

ölümsüzlük, ele geçirilmeyen gömü,

ayışığı denizle kendini sürdürür,

işte her şey geçip gitmede,

usulca bütün erkekler ölür.

Ahmet OKTAY

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here