Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Gazipaşa’dan kucak dolusu selam ve sevgiler. Gazipaşa hep aynı, değişen bir şey yok diyeceğim ama evimizin önündeki bizim çocuklarla yaşıt devasa ağaçlara kıydılar ağaç kesen kafa kesenler!? Şimdi önümüzde deniz ve güneşten parlayan seralar tehdit edercesine boylu boyunca uzanıyor, siyah gözlüklerinizi takmasanız güneşten gözleriniz bir müddet sonra görmeyebilir. Herkesin derdi bir mavi parçası, yeşille, maviyi birleştirecek hiçbir şeye tahammülleri yok.
Ağaçlar onların nerdeyse ağızlarının içine girecek, denizle aralarına giriyormuş efendim! Balkondan denizi net göremiyorlarmış. Böyle bir bahane olabilir mi Allah aşkınıza? Biz -kökü kurumuştur- türünden bahanelerle onları temize çıkarmaya çalışalım onlar “deniz manzarası” desin! Valla ölür müsün öldürür müsün durumlarındayız? Ve hava dün acayip kızgındı en az bizim kadar yeri göğü bir birine kattı! Çünkü aynı anda 2 Temmuz Madımak cehenneminin de yıl dönümü.
Zaman durmuş gibi; sanki bu günmüş gibi net ve acı verici her şey, hava kızgın, öfkeli en az bizim kadar; gerici ve yobazların masum insanları diri diri yaktıkları zamanı o da unutmamış. Tarih ve insanlık onları lanetle anacak. Ancak şehitlerimizin mekanı cennet olmuştur çoktan. Dün bu yüzden kimse ne denize ne de havuza girebildi.
Ve geldiğimizden beri nerdeyse sıkıntıdan boğulacağız, bu ağaçlar kesilirken kimse ses çıkarmaz mı, itiraz etmez mi kardeşim ya hepiniz mi baş kesensiniz? İçimden avaz avaz bağırıp yeri göğü inleterek ağlamak geliyor valla. Nedir bu insan kılıklıların birbirinden alıp veremediği, nedir sıkıntıları, bu kadar acizler mi, hınçlarını masumlardan, ağaçlardan, hayvanlardan, çocuklardan çıkarıyorlar. Hangi din, hangi inanç bunları onlara hoş gösterebilir ki? Yani devam etsem valla hızımı almayacağım en iyisi konumuza dönelim.
Konumuz bu hafta tabi ki rahmetle, minnetle, sevgiyle, saygıyla andığımız büyük Türk Atatürk’ün “şahsi davam” dediği Hatay’ın ana Vatan’a ilhakı.
İçinde bulunduğumuz zaman geleceğimiz için çok önemli, ne kadar onu iyi analiz edebilirsek, ne kadar geçmişimize sahip çıkarsak, geleceğimizi o kadar doğru yönlendirebiliriz diye düşünüyorum. 5 Temmuz İskenderun’un ana vatana ilhakını kutladığımız bu haftayı çocuklarımıza tarihi gerçekleri anlatarak bilgilendirmek çok doğru ve yerinde olur. Birçok kişi kulak dolusu, kalıplaşmış bilgilerle bu günleri kutluyor ayrımındayım. Ve aslında ayrımına vardık ki aslında geçmişimiz hakkında pek bir şeylerde bilmiyormuşuz ya da eksik ya da yanlış biliyormuşuz…
Her yıl festivaller düzenlenir ancak ne için düzenlendiği birkaç kelime ile anlatılır oysa bu duruma gelmek için neler yaşamış dedelerimiz, babalarımız, yakın bir zamanda. Ancak hiç kimse yaşadığı tarihi, geleceğe taşımak için sayfalara dökmemiş belgelere sahip çıkmamış. Çıkanlarda doyurucu bilgi yok aslında ya da bendenizin düşündüğü gibi değil. Neyse… Bizim çocuklarımıza verebileceğimiz bundan çok olmalı.
Ve sevgili okuyucularım bildiklerimden, duyduklarımdan değil ancak ansiklopedik bilgi vermek istediğimden azıcık araştırdım ve ana hatları ile 5 Temmuz’u kısa ve öz anlatmak istedim.
İşte ansiklopedik bilgiler kaynak vikipediya…
& & & & &
Hatay Cumhuriyeti (Arapça: لواء الإسكندرونة Liva’ul İskenderune – İskenderun Tugayı) günümüzde Türkiye Cumhuriyeti‘ne bağlı Hatay ilinde 7 Eylül 1938 ile 29 Haziran 1939 tarihleri arasında kurulan devlettir. 29 Haziran 1939 günü Türkiye‘ye katılmıştır.
1937‘de Milletler Cemiyeti kararıyla Hatay sorununun çözümü için kurulmuştur. Cumhuriyet’in kuruluşu Hatay Millet Meclisi’nin 2 Eylül 1938 tarihli kararıyla ilan edilmiştir. Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen seçilmiştir. Devletin resmi dili Türkçe, ikinci dili ise Fransızca olmuştu ancak Arapça eğitim veren okullar Arapça eğitime devam edeceklerdi. Taslakta içişlerinde bağımsız, dış ilişkiler, mali ilişkiler ve gümrükler açısından Suriye‘ye bağlı olması düşünülmüş, toprak bütünlüğünün Fransa ve Türkiye tarafından güvence altına alınmasına karar verilmişti.
Bütün karar ve yürütme organları Türk nüfusunun yönetiminde olan Hatay Cumhuriyeti’nin statü gereği Suriye‘ye olan bağımlılığı sorun yaratıyordu. Bu nedenle, aşama aşama gerçekleştirilen değişikliklerle Türkiye Cumhuriyeti‘ne bağlanmaya doğru giden Hatay, II. Dünya Savaşı‘nın yaklaşması nedeniyle Fransa‘nın da ısrarcı olamamasından ve Fransa‘nın Türkiye ile savaşmayı göze alamamasından yararlanarak 29 Haziran 1939‘da Meclisinin aldığı karar doğrultusunda Türkiye‘ye katıldı.
Ancak Atatürk “ her zaman vatana ilhakı bekleyen Hatay için “Hatay benim davam” diyerek hasta hali ile bu konuda bizzat çalışmış ve bizim soyadımız gibi birçok soyadı olmayan lakapla anılan insanlara soyadı vermiştir. Bu konuda ayrıca guruluyuz. Ve neye sahip olduğumuzun ayrımındayız ve asla unutmazcağız unutturmayacağız. Çocuklarımız bastıkları toprakların altında yatan canların inlemelerini değil sevinçlerini duyacaklardır dilerim.
Bize 5 Temmuz’u hediye eden başta büyük Türk Atatürk ve emeği geçen herkesi rahmetle, minnetle anarak en içten dileklerimle kutluyorum, nice kutlamalar, birlik ve beraberlilikle diyorum. Sağlık ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım ayrımsız gayrımsız… Yase
|
Günün Şiiri
Gel Seninle Resim Yapalım
Gel seninle resim yapalım.
Bir yüz çizelim ince,
Küçük nezleli bir burun
Ve gözler zeytin iriliğinde.
Sonra bir gelincik, ince bir boyun,
Soyulmuş bademden daha ak bir ten,
Öyle bir yüz ki seher vakti
Mutluluk estirsin güneş doğarken
Ve saçlar çizelim, bulutlar,
Türküler, masallar gibi,
Hepsinin üstüne sonra
Kocaman bir insan yüreği.
Öyle bir yürek ki sevgiyle
Arkadaşlıkla, mutlulukla dolsun,
İsterse ondan sonra
Bütün şairler ölsün.
Cahit KÜLEBİ
Ölümlü İnsanlar İçin
Hepiniz öleceksiniz!
Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan!
Ruhlarınız koyup kaçacak sizi!
Topraklara gömüleceksiniz.
Kurtlar, böcekler, solucanlar
Sevinçle saldıracak üstünüze.
Elleriniz bomboş kalacak,
Kimse bakmayacak resminize.
Sevilmiş kadınların hayali
Dumanlar gibi dağılacak;
Faydaydı, şöhretti, merhametti
Semtinize uğramayacak.
Gözleriniz yok artık!
Dünyamızı göremeyeceksiniz!
Okşamak, gülmek, konuşmak
Yok olmuş bir selde yüzeceksiniz,
Yavaş yavaş çürüyeceksiniz.
Cahit KÜLEBİ
Günün Fıkrası
Yapışmayan Pul
İlkel bir kabile devletinde, milli eğitimi ele geçiren mum yüzlü bir bakan buyurmuş: “-Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bakanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak. Bir süre sonra görülmüş ki, pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.”
,Bakan küplere binmiş ve yetkiliyi çağırıp sormuş; “Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?”
“Sürdük efendim” demiş yetkili ve eklemiş; “Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun ön yüzüne tükürmesi…”
Günün Sözü
İnsanlar başaklara benzer. İçleri boşken başları havadadır; doldukça eğilir.
Montaigne