18 Mart Çanakkale Ruhu

0
89

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Bu yıl kocaman dünyayı istilası altına alan korona hanımın yani bir başka savaşın (sağlık savaşı) korkusu altında olmamıza rağmen coşkulu bir Çanakkale ruhu içindeyiz. Ve dilerim ki bu ruhu aratmasın bize yaratan dünyada ve ülkemizde barış içinde yaşayalım sağlıkla sevgiyle saygıyla yeni bir kurtuluş savaşı vermek zorunda kalmayalım hiçbir zaman.

Ve Vatan toprakları istila altında iken Kurtuluş Savaşı verdiğimiz yılları bir gözden geçirsek yurtta ve dünyada barışın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlayabiliriz.

Ülkemiz dört bir taraftan düşman çizmeleri ile ezilmeye başlamıştı ve Çanakkale Boğazı’nı denizden aşıp İstanbul’a girmeyi planlayan ve bunun için uğraşan İtilaf Devletleri,  vardı.  ancak onları ve planlarını gerçekleştirmekten 25 Nisan 1915’ten başlayarak 8-9 Ocak 1918, Vatan topraklarımızı canları pahasına savunan ve “Çanakkale Geçilmez” dedirten, vatanın bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğü söz konusu olduğunda karşısında hiçbir gücün duramayacağını bir millet vardı ve bu milletin Mustafa Kemal Paşası vardı.

İtilaf devletlerine Çanakkale boğazının geçilmeyeceğini gösteren… Ancak onlar vazgeçmemiş emellerinden “denizden olmasa karadan diyerek” Çanakkale kara savaşlarına başlamışlar. Ancak orada da karışlarında da Mustafa Kemal paşa vardı. Türk Ulusu ve dünya onu, yani İstanbul’u kurtaran Anafartalar kahramanını ilk kez bu kadar yakından Çanakkale’de tanımıştı. 19 Mayıs 1919’da O, Samsun’a çıktığı Gün Suriye ve Filistin cephelerinden terhis olarak Anadolu’ya dönen Türk halkı

O’nu böylece tanırken, O da Conkbayırı’nın,  Kocaçimen’in kan deryası can pazarında ulusunun, “bu benim kahraman komutanımdır” diyerek O’nun etrafında kenetlenmesi ile İstiklal Savaşı’na katılmıştır.

Ve Mustafa Kemal paşa Türk askerinin asıl cevherini yakından tanıyınca girişeceği Bağımsızlık Savaşını kesin zaferle sonuçlandıracağı kanaatini daha o zamandan edinmişti.

18 Mart zaferi çok önemli bir zaferdir eğer bu zafer kazanılmasaydı ilk başta düşman donanması, daha1915’in Mart ayında İstanbul’a girerek Osmanlı İmparatorluğu’nu çökertebilecekti.

Birinci Dünya Savaşında Çarlık Rusya’sı en kısa yoldan müttefiklerinin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, muhtemelen Ekim 1917 Bolşevik İhtilali de olmayabilecekti. Bu durumda Almanya’nın yenilgisi hızlanacak ve 1.Dünya Savaşı belki de 1915’te sona erecekti.

Ve sevgili okuyucularım Çanakkale savaşları 4 yıl sürmüş bu dört yıl içinde, üç imparatorluğun (Osmanlı, Çarlık ve Avusturya/Macaristan İmparatorlukları) tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur. Gelibolu Yarımadası’nda düşmana kesin darbeler vurarak onları yenilgiye uğratan Alb. Mustafa Kemal’in Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlatmıştır.

Ve sevgili okuyucularım, Allah bize o günleri yalnızca hayırlısı ile anımsatsın hiçbir zaman kurtuluş savaşı vermek zorunda kalmayalım bir daha diyorum. Ve dünyanın tanıdığı bizim eşsiz liderimiz Atatürk’ümüzü ve silah arkadaşlarını saygıyla sevgiyle içimizde yaşatmaya devam ediyoruz. Sağlık ve sevgiyle kalalım ayrımsız gayrım sız her zaman. Yase

Günün Şiiri

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tahaşşüt ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı

Dedirir-yırtıc1, his yoksulu, sırtlan kümesi

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer

Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Osrtralya’ylaberaber bakıyorsun ; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.

Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…

Hani taunadazuldür bu rezil istila…

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarcadurup karşısına;

Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,

Maske yırtılmasahalabize affetti o yüz …

Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonramel’undaki tahribe müvekkel esbab,

Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vadilere, sancak sağanak.

Saçıyor zırha bürünmüş de namert eller,

Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş daaçık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten dahasık, gülle yağan mermiler…

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal’amı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrınaram?

Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;

“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuhedagövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…

O, rukü olmasa, dünyayaeğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, yaRab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdada inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhidi…

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe ”desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvaradayetmez o kitab…

Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;

Ruhumun vayhini duysam dageçirsem taşına;

Sonragök kubbeyi alsam da, ridanamıyle;

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarlaaçık türbene çatsam datavan;

Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;

Uzanırken, qece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi tafecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi icmaline ettin hayran…

Sen ki, İslam’1 kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın… Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklalar, seni almaz bu cihat…

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana kucağını  açmış duruyor Peygamber.

& & & &

Tan yeri kızılca ağarırken uzakta

Düşman pusudaydı hain bir tuzakta

Gel gör ki tüm Mehmetçikler ayakta

Can vermeye hazırdılar bu eşsiz vatana.

***

Düşman saldırırken arsızca Conkbayırı’na

Mehmetçikte şahlandı kalktı hücuma

Mermiler saplanırken her bir vücuda

Hissetmiyordu acıyı, koşarken Allah’a

***

Mehmetçik düşerken bir bir toprağa

Burdan geçiş yok diyordu tüm cihana

Yakışmazdı esaretlik yüce Türk halkına

Yakışanı yapıyordu o eşsiz ecdadına.

***

Korku yok, ölüm çok şehitler diyarında

Bütün Anadolu gelmiş hep bir araya

Tek bir vücut, bir ruhtular ilahi manada

Çanakkale’yi geçilmez kılarken düşmanına.

ÇANAKKALE SAVAŞI

Gülmeyiniz ey düşmanlar,

Çanakkale geçilemez.

Bekler nice kahramanlar,

Çanakkale geçilemez.

***

Filo, filoyadayansa,

Yerler bombaile yansa,

Siperler kanaboyansa,

Çanakkale geçilemez.

***

On Sekiz Mart Zaferi’ni,

Herkes tanır Türk erini,

Ölür de vermez yerini,

Çanakkale geçilemez.

***

Türk’ün göğsü, Türk’ün kolu,

İman ile kuvvet dolu,

Aslan yurdu Gelibolu,

Çanakkale geçilemez.

***

Akan kanlar dönse sele,

Conkbayır’ı geçmez ele,

Dünyakopup gelse bile,

Çanakkale geçilemez.

***

Birçok milletin askeri,

Yenilerek kaçtı geri,

Anladılar Türk’ün yeri

Çanakkale geçilemez.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here