1 Eylül Dünya Barış (!) Günü

1
93

1 Eylül Dünya Barış Günüydü. Dünyaya uğrayıp teğet bile geçmeden bir “barış” günü daha sessiz sedasız ve sönük olarak geldi geçti…
İlk kavga ve huzursuzluk, Adem ile Havva’dan bize kalan kötü bir miras… Ademoğulları Kabil ile Habil arasında başlayan çekişme ve kardeşlik kavgası, günümüze kadar devam etmekte ve bu kötü alışkanlığın daha da ilerleyerek devam edeceği aşikar. “Dinlenmek yok, savaşa devam!” geleneğinin çıtası gittikçe yükseliyor.
İnsanlık tarihi, savaş maceralarıyla dopdoludur. 6 bin yıldır durmaksızın süren savaşlar ortalığı yakıp yıkıyor. Her devirde savaş yaşanmıştır. Barış ve huzurlu dönemler, yok denecek kadar azdır. Dünyanın dört bir tarafında “huzursuzluk, katliam ve savaş çığlıkları” bir an olsun dinmiyor. Ortalık toz duman, gücü yeten yetene…
“Bencillik, doyumsuzluk ya da üstünlük kazanmak…” çabaları savaşları körükleyen nedenler arasında yer almaktadır. Bireysel, toplumsal, bölgesel ve evrensel uzlaşmazlıklar barışa büyük darbeler vurmakta, barıştan giderek uzaklaşılmaktadır. Hâlbuki barış öyle narin bir kavram ki, bir “uzlaşma” sanatıdır…
Savaşa doymak bilmeyen insanoğluna, sanki huzur ve rahatlık batıyor, bu dünyaya sırf savaşmak için geldiğini sanıyor… Savaşların maddi ve manevi maliyeti giderilemeyecek kadar yüksektir. Ölüm ve sakat kalmanın dışında açlık, yokluk, salgın hastalık ve çevre felaketleri zemin oluşturmaktadır. Canlı cansız her şey yok olmaya yüz tutuyor…
Siyah ve beyaz nasıl taban tabana zıt iki renk ise, savaş ile barış da aynen öyledir. Birbirleriyle hiç uyuşamaz ve geçinemezler. İki ezeli rakip gibidirler. Kalıcı barış nasıl tesis edilir? Hemen-hemen imkânsız, sonuçsuz ve umutsuz bir vaka… Savaşlar her an ve her yerde dünyanın tepesinde karabulutlar gibi dolaşıyor, “üstelik son kullanma tarihi” de yoktur.
Savaş “bağımlılığı” sarıp sarmalamış dünyayı. Günübirlik geçici tedavilerle hastalığın önüne geçilemeyeceği bilindiği halde, felaketlere katlanmak daha ağır basıyor… Barıştan söz etmez hale geldik. Çıkar çatışmaları, savaşları özendirip körüklüyor. Çünkü kimse hakkına razı olmuyor. “Güçlü daima haklıdır!” düzeni tıkır-tıkır işliyor…
Barış, üvey evlat muamelesi görürken, savaşa ayrıcalık tanınarak şımartılıyor ve teşvik ediliyor. Dünyada tam anlamıyla kesintisiz barış, huzur, eşitlik ve adalet kavramlarına öncelik verilseydi, “1 Eylül Dünya Barış Günü” etkinliklerine ihtiyaç kalmazdı. Çok yazık! Dünya, savaşların üstünlük kazanmasıyla elden gidiyor.

1 YORUM

  1. ah semir bey herkes böyle düşünseydi dediğiniz gibi ne savaş ne barış kelimelerini bilirdik, bu ortamda ise o kelimelerden başka bişey çıkmıyor ağzımızdan..elinize sağlık.

hikmet için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Please enter your comment!
Please enter your name here