Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah şiir okumak var dağarcığımda. Yurdum benim şahdamarım diyen Ahmet Arif’le başlamak istiyorum.
Yurdum Benim Şahdamarım
Engereğin dişlerine işledim,
Ağu dişlerine / Oluklu, çentik…
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına…
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul-usul
Sevdanı mısra-mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim şahdamarım…
Yücende buzul / Ve kar,
Maviş dağ tavşanları
Gün vuranda alaran
Zemheri yılanları
Ve yahut bir hışımla
Öyle çakılan
Sonsuzluğun yakışığı kartallar.
… … …
Başım gözüm üstünesin
Suskum, avazım üstüne…
Adından başka silah
Yazgından başka günah
Daha yazmamış
Hiçbir gizli dosyada
Hiçbir açık kitapta.
Ahmed ARİF
En Yüksek Kulenin Türküsü
Sevdalar çağı dönsün, / Dönsün geri gelsin
Ah nasıl dayandım nasıl da / Unutamam artık dünyada,
Nice korkular kaygılardı / Uçup gitti göklere.
Bir belâlı susuzluk / Karartıyor damarlarımı.
Sevdalar çağı dönsün, / Dönsün geri gelsin.
Bir çayır gibi tıpkı / Unutulmuş bir kıyıda,
Karamukların, gülüklerin / Boyatıp çiçek açtığı,
O yabanıl uğultusunda / Korkunç pis sineklerin.
Sevdalar çağı dönsün, / Dönsün geri gelsin.
Arthur RIMBAUD

Bulut mu Olsam
Denizin üstünde ala bulut / yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık / dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam / durmuş düşünür.
Bulut mu olsam, / gemi mi yoksa?
Balık mı olsam, / yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
Nazım HİKMET
Başsağlığı
Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
Acılar unutulduktan sonra
Dönmeliyim.
Ölümlerin karşısında şaşırıyorum
Ne desem ki
Düşünüyorum.
Kalanları ağlıyor gidenin
Benim gözlerim kuru
Herkes bana bakıyor, biliyorum
İçlerinden geçenleri.
Başsağlığı dilemek
Garibime gidiyor
Ölen öldü, sen yaşa
Küçültmeye benziyor.
Beni böyle kitaplar mı yaptı ne
Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben
Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum.
Ben canavar ruhlu muyum
Bir ölü evinde tek söz söylenmeden
Put gibi duruyorum
kimse anlamaz derdimi
Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
Bir yakınım öldü mü.
Behçet NECATİGİL
Anneler
Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
-Tenimde bir yara işler gibisin
Titrerim rüzgarlar keder vermesin.
Anneler beşikten der çocuğuna:
– Acını görmesin gözüm alemde
Teselli demeksin bana son demde.
Bütün ümitleri yel alır gider
Tomurcuk açılır, sel alır gider
Anneler büyütür, el alır gider
Ben Sen O
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de.
Nazım HİKMET
Ve sevgili okuyuculularım şimdilik sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım… Yase
Günün Şiiri
Şiirin ve Yüreğin Tarihini Yazmayı Deneyenlere
Trabzanlara yaslanıp şarkı söylüyor bir kadın
anlayamadığım tuhaf bir dille ve ivmeyle.
Kuru yapraklar savruluyor ıssız yamaçlara yukarı
Tan sökümü öpüşüyor şehir surlarıyla ansızın.
Ayaz mı, yoksa ilkyaz mı içimi acıtan böyle;
nedendir şu mememin altındaki anlamsız ağrı?
Kırgın, minareye tırmanan bir müezzin gibi dalgın
yürüyorum gece yarılarının geç hüznüyle.
Âh, nerede göğü martılarla dolu limanı aşkın
nerede gençliğimi evlâd edinen mahir tanrı?
Bir kadın şarkı söylüyor devşirip rüzgârı
farkında olmadan mülteci yalnızlığıma alnını dayayıp.
Sokaklar bomboş, terkedilmiş tüm mahalle;
tedirginlik sinmiş evlere o keşiş yüzüyle.
Azizeler koşarak çıkıyor merdivenlerini eski manastırın,
avlusunda yuvarlanışını duyuyorum bakır çanının.
Ufka bir yıldız akıyor kirpiklerim düğümleniyor
şakaklarıma sıvaşan ışının külleriyle.
İlâhiler yankılanıyor aklımda, dualar okunuyor;
ümmed hıncıyla yüreğime gömüyor hançeri bâtın.
Bir kadın şarkı söylüyor yaralı sesiyle,
sesime kazıyorum kadını Türk dili Fars dili Arap diliyle.
Kitapların balkonundan başka bir şey değilse cennet
ummanında bencileyin bir muamma var elbet.
Kayalar yuvarlanıyor, çirişotları gürültüyle büyüyor;
bir cırcırböceği önüme düşüyor omzunda liriyle.
Yağmur başlıyor birden, org melekleri uçuşuyor;
ellerime dokunuyor sevda remilli bir cinayet!
Sular aydınlanıyor giderek, epriyor kutsal yangın;
keder, örtüyor günün üzerini imam cübbesiyle.
İnanla ve hicrânla şarkı söylüyor bir kadın
telleri birer birer kırılıyor inleyen kemanının.
Yollar puslanıyor, ikona kuşları palazlanıyor,
mermer kaldırımlar buğulanıyor çiy taneleriyle.
Perdeler çekilmiş, kapılar sürgülü, bahçe duvarları yıkık,
soluk alışı duyuluyor fidanlıktaki sarnıcın.
Yürüyorum nehir boyunca dudaklarımda bir ıslık,
sanki alınyazım beni çağırıyor kuğuran sesiyle.
İsa mı diriliyor? Yoksa Golgotha o yana mı devriliyor;
birden cümle mumları sönüyor göksel mihrabımın!
Samanyoluna yaslanıp şarkı söylüyor bir kadın
dul bir sevinçle ve gücenik sevgiyle.
Ay doğuyor, ümidin yıkık kuleleri doğruluyor;
mayın tarlalarına dönüşüyor acının sınır.
Bir pembe bulut oluyor zafer, eğilip yüzünü yalıyor
âşık meydanlarında terk edilen yüce sabrın.
Bir kadın şarkı söylüyor devşirip rüzgârı
rüzgârlı uçurumlardan yalnızlığıma alnını dayayıp.
Şiirinin ve yüreğinin tarihini yazmayı deneyenleriyle
hayat böyle güleç iken ağlamak gerçekten ayıp!
Hüseyin FERHAD
Günün Sözü
Büyük fikirleri düşünenler büyük hatalar yaparlar.
Martin HEİDEGGER




