Yurdum Benim Şahdamarım

0
617

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah şiir okumak var dağarcığımda. Yurdum benim şahdamarım diyen Ahmet Arif’le başlamak istiyorum.

Yurdum Benim Şahdamarım

Engereğin dişlerine işledim,

Ağu dişlerine / Oluklu, çentik…

Ve vurgun,

Gözleri bir çift cehennem

Burnuna kan tütmüş

Pars bıyığına…

Dağın pulat yüreğine işledim,

Şimşeğin masmavi usturasına

Sevdanı usul-usul

Sevdanı mısra-mısra

Lo ben seni hapislerde sevmişim,

Ben seni sürgünlerde.

Yurdum benim şahdamarım…

 

Yücende buzul / Ve kar,

Maviş dağ tavşanları

Gün vuranda alaran

Zemheri yılanları

Ve yahut bir hışımla

Öyle çakılan

Sonsuzluğun yakışığı kartallar.

… … …

Başım gözüm üstünesin

Suskum, avazım üstüne…

Adından başka silah

Yazgından başka günah

Daha yazmamış

Hiçbir gizli dosyada

Hiçbir açık kitapta.

Ahmed ARİF

En Yüksek Kulenin Türküsü

Sevdalar çağı dönsün, / Dönsün geri gelsin

Ah nasıl dayandım nasıl da / Unutamam artık dünyada,

Nice korkular kaygılardı / Uçup gitti göklere.

Bir belâlı susuzluk / Karartıyor damarlarımı.

 

Sevdalar çağı dönsün, / Dönsün geri gelsin.

 

Bir çayır gibi tıpkı / Unutulmuş bir kıyıda,

Karamukların, gülüklerin / Boyatıp çiçek açtığı,

O yabanıl uğultusunda / Korkunç pis sineklerin.

 

Sevdalar çağı dönsün, / Dönsün geri gelsin.

Arthur RIMBAUD

Bulut mu Olsam

Denizin üstünde ala bulut / yüzünde gümüş gemi

içinde sarı balık / dibinde mavi yosun

kıyıda bir çıplak adam / durmuş düşünür.

 

Bulut mu olsam, / gemi mi yoksa?

Balık mı olsam, / yosun mu yoksa? ..

Ne o, ne o, ne o.

Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

Nazım HİKMET

Başsağlığı

Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda

Acılar unutulduktan sonra

Dönmeliyim.

 

Ölümlerin karşısında şaşırıyorum

Ne desem ki

Düşünüyorum.

 

Kalanları ağlıyor gidenin

Benim gözlerim kuru

Herkes bana bakıyor, biliyorum

İçlerinden geçenleri.

 

Başsağlığı dilemek

Garibime gidiyor

Ölen öldü, sen yaşa

Küçültmeye benziyor.

 

Beni böyle kitaplar mı yaptı ne

Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben

Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum.

 

Ben canavar ruhlu muyum

Bir ölü evinde tek söz söylenmeden

Put gibi duruyorum

 

kimse anlamaz derdimi

Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda

Bir yakınım öldü mü.

Behçet NECATİGİL

Anneler

Dal  bir gün dedi ki tomurcuğuna:

-Tenimde bir yara işler gibisin

Titrerim rüzgarlar keder vermesin.

 

Anneler beşikten der çocuğuna:

– Acını görmesin gözüm alemde

Teselli demeksin bana son demde.

Bütün ümitleri yel alır gider

Tomurcuk açılır, sel alır gider

Anneler büyütür, el alır gider

Ben Sen O

O, yalnız ağaran tanyerini görüyor

ben, geceyi de

Sen, yalnız geceyi görüyorsun,

ben ağaran tanyerini de.

Nazım HİKMET

Ve sevgili okuyuculularım şimdilik sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım… Yase

Günün Şiiri

Şiirin ve Yüreğin Tarihini Yazmayı Deneyenlere

Trabzanlara yaslanıp şarkı söylüyor bir kadın

anlayamadığım tuhaf bir dille ve ivmeyle.

Kuru yapraklar savruluyor ıssız yamaçlara yukarı

Tan sökümü öpüşüyor şehir surlarıyla ansızın.

 

Ayaz mı, yoksa ilkyaz mı içimi acıtan böyle;

nedendir şu mememin altındaki anlamsız ağrı?

Kırgın, minareye tırmanan bir müezzin gibi dalgın

yürüyorum gece yarılarının geç hüznüyle.

 

Âh, nerede göğü martılarla dolu limanı aşkın

nerede gençliğimi evlâd edinen mahir tanrı?

Bir kadın şarkı söylüyor devşirip rüzgârı

farkında olmadan mülteci yalnızlığıma alnını dayayıp.

 

Sokaklar bomboş, terkedilmiş tüm mahalle;

tedirginlik sinmiş evlere o keşiş yüzüyle.

Azizeler koşarak çıkıyor merdivenlerini eski manastırın,

avlusunda yuvarlanışını duyuyorum bakır çanının.

 

Ufka bir yıldız akıyor kirpiklerim düğümleniyor

şakaklarıma sıvaşan ışının külleriyle.

İlâhiler yankılanıyor aklımda, dualar okunuyor;

ümmed hıncıyla yüreğime gömüyor hançeri bâtın.

 

Bir kadın şarkı söylüyor yaralı sesiyle,

sesime kazıyorum kadını Türk dili Fars dili Arap diliyle.

Kitapların balkonundan başka bir şey değilse cennet

ummanında bencileyin bir muamma var elbet.

 

Kayalar yuvarlanıyor, çirişotları gürültüyle büyüyor;

bir cırcırböceği önüme düşüyor omzunda liriyle.

Yağmur başlıyor birden, org melekleri uçuşuyor;

ellerime dokunuyor sevda remilli bir cinayet!

 

Sular aydınlanıyor giderek, epriyor kutsal yangın;

keder, örtüyor günün üzerini imam cübbesiyle.

İnanla ve hicrânla şarkı söylüyor bir kadın

telleri birer birer kırılıyor inleyen kemanının.

 

Yollar puslanıyor, ikona kuşları palazlanıyor,

mermer kaldırımlar buğulanıyor çiy taneleriyle.

Perdeler çekilmiş, kapılar sürgülü, bahçe duvarları yıkık,

soluk alışı duyuluyor fidanlıktaki sarnıcın.

 

Yürüyorum nehir boyunca dudaklarımda bir ıslık,

sanki alınyazım beni çağırıyor kuğuran sesiyle.

İsa mı diriliyor? Yoksa Golgotha o yana mı devriliyor;

birden cümle mumları sönüyor göksel mihrabımın!

 

Samanyoluna yaslanıp şarkı söylüyor bir kadın

dul bir sevinçle ve gücenik sevgiyle.

Ay doğuyor, ümidin yıkık kuleleri doğruluyor;

mayın tarlalarına dönüşüyor acının sınır.

 

Bir pembe bulut oluyor zafer, eğilip yüzünü yalıyor

âşık meydanlarında terk edilen yüce sabrın.

Bir kadın şarkı söylüyor devşirip rüzgârı

rüzgârlı uçurumlardan yalnızlığıma alnını dayayıp.

 

Şiirinin ve yüreğinin tarihini yazmayı deneyenleriyle

hayat böyle güleç iken ağlamak gerçekten ayıp!

Hüseyin FERHAD

Günün Sözü

Büyük fikirleri düşünenler büyük hatalar yaparlar.

Martin HEİDEGGER

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here