Cumhuriyetimiz 100 Yaşında Nice 100’lere…

0
37

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Biz küçükken büyüklerimizden bizim için olağan onlar için olağan dışı bir şeyler istediğimizde “İsrail ile Araplar barıştığında olur” derlerdi. Büyük dünya değişti gibi göründü ama insan ve ilkel davranışları değişmediği gibi vahşeti arttı ve artmaya devam ediyor. Araplar ve İsrail bir türlü barışmadı aksine barışmaya da niyetli görünmüyor. Her saniye bir insanlık suçu işleniyor hep birlikte seyrediyoruz. Çocuklar ölüyor, büyükler bir birine güzel bir şey yapmış gibi sarılarak destek bildiriyor! İnsanın ağzı açık kalıyor artık hiçbir şeye şaşırmayız sanıyorken aslında hiçbir şeye alışmadığımızı ve her saniye bizi yeniden yeni baştan şaşırtacak bir sürü şeyler olduğunun ayrımına vardırıyor bizi dünyanın sevgili sahipleri olduklarını sanan gafiller! Haklı haksız davasına hiç girmeyeceğim, her iki tarafta masum değil; yani ben deniz için kuşkusuz ancak masum çocukların ve kadınların böylesine rahatça hunharca katledilmesi? Olacak şey değil! “Allah hepimizi ıslah etsin” diyorum. Azıcık akıl, azıcıkta vicdan versin, azıcıkta duygudaşlık eklesin, dünyanın en büyük soy kırımına uğramış bir ülke olarak gerçekten İsrail’in azıcık duygudaşlık yapmasını umuyordum ama “bana yapılanın bin mislini yapacağım” diyor. Eh kendi bilir artık vahşet yarışını kazanan olur mu? Şimdiye dek görmedik.

Ve dünya birbirini yemekle uğraşırken biz yüz yaşımıza girmek üzereyiz çok şükür. Evet, Cumhuriyetimiz 100 yaşında. Heyecanımız, sevincimiz buruk, içinde bulunduğumuz yıkımdan dolayı ancak hiçbir şey bu gerçeğin mucizevi etkisine gölge düşürmez. Atalarımızın kanı ile sulanan bu topraklarda umutların güneşten, yoksulluğun imandan, vatan aşkının inançtan beslendiği yoku var eden Mehmetçikler ile her zamankinden daha çok özlenen Atatürk ve silah arkadaşlarının 29 Ekim 1923’te kurduğu Cumhuriyet şimdi 100 yaşında. Bizde bu aşk oldukça cumhuriyetimiz daha nice yüzyıllara varacaktır. Cumhuriyete inanan çocuklar gençler yetiştikçe. O çocuklar çağdaş okullarda, çağdaş, laik fikri hür, vicdanı hür yetiştikçe, cumhuriyet daha nice yüzyıllara damgasını vuracaktır. İşte bize düşen de o çocukları bu bilinçle yetiştirmektir.

Şahsen bendeniz Cumhuriyet çocuğu olarak Cumhuriyet bayramında doğduğum için kendimi her zaman özel hissetmişimdir. Şimdi biraz daha özelim valla ne de olsa 100 yaşından gün alacağım. Çünkü bendeniz cumhuriyetle büyüyenlerdenim. Ve Atatürk, Cumhuriyet idaresi için; “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare şeklidir” demişti..

Cumhuriyet yönetimi bize yakışmıştı çünkü bize olağan üstü değil basit ve çok önemli şeyler öğretilmişti ve hala öyleyiz. Önce bize; kendine sonra insana, doğaya, hayvana ve haklarına saygı, kardeşçe yaşam, elimizdekini paylaşmamız kimsenin malına, canına göz koymamamız, diline, dinine, inancına saygılı olmamız, başımıza bir şey gelirse hakkımızı kendimiz alacağımıza gerekli mercilere başvurmamız gerektiği öğretildi. Bunları toparlarsak insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve hukuk değerlerine saygılı diyebiliriz öğretim şeklimize. Bizler bu değerlerle büyüdük ve Atatürk’ün “Cumhuriyet yönetimi Türk Milletinin karakterine ve adaletine en uygun yönetim şeklidir” demesinin açılımı bu olmalı…

Ve Atatürk; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe çağırdı. Onlara, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dedi.

Ve 29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.

Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet’in ilanı yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.

Cumhuriyet; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir yönetimdir. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet’i korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşın ödevidir.

Ülkemizde Cumhuriyetin Kuruluşu

Osmanlı İmparatorluğu’nda, ikinci Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’na dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.

Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a geldi. Erzurum’da, Sivas’ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa “Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır.” diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa’yı başkan seçti. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.

Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet’in ilanı yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.ve o günden beride Türkiye cumhuriyeti daha büyüyerek, şan ve şerefe bu günlere geldi. Gururluyuz, heyecanlıyız ve son nefesimize dek onun koruyucularız. Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım. unutmayalım maskelerimizi takalım güveni mesafeyi koruyalım.. Bize bu armağanı veren başta Atatürk olmak üzere bütün emeği geçenlere sonsuz teşekkürler.

Ve sevgili okuyucularım, yazımı yazarken korkunç bir patlama sesi ile sarsıldık. Şu ana dek sağlıklı bir bilgi edinemedik. Allah beterinden korusun, geçmiş olsun  sevgili İskenderun. Dilerim can kaybı olmamıştır.

& & & & &

Sevinçliyim ama buruğum evet her yerde kutlamalar için çalışmalar var ancak yeterli değil. Buna rağmen sokaklardaki görüntüler dilerim bütün burukluğumuzu siler!  Ve dilerim çocukların ölmediği hastanelere bombaların düşmediği depremlerde yok olmadığımız eşitlikçi hak ve hukukun üstün olduğu bir dünyada başımızca Cumhuriyet tacı ile.

Ve bize cumhuriyeti armağan eden ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARINI rahmetle anıyor ve sonsuza dek teşekkür ediyoruz.  Cumhuriyet baymamız kutlu ve daim olsun inşallah ve sağlıkla ve sevgiyle  birlik ve berberlikle kalalım  sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Atatürk’ün Ölümsüz Eseri Nutuk’tan Alıntı

Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım. Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.  Bu sonucu, ‘Türk gençliğine emanet ediyorum.

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Günün Şiiri

Cumhuriyet

Bağımsızlık, hürriyet,

Sendedir Cumhuriyet.

Kutluyoruz tüm millet,

Varol sen Cumhuriyet.

Seninle mutlu vatan

Uğrunda dökeriz kan,

Armağansın Ata’dan,

Varol sen Cumhuriyet.

Ulusumu yücelttin,

Uygarlığa yönelttin,

Yurdumu cennet ettin,

Varol sen Cumhuriyet.

Albayrağıma sarıl,

Aydınlat ışıl ışıl,

Kutlasın binlerce yıl,

Varol sen Cumhuriyet.

CUMHURİYET

Biziz bu memleketin,

Kanı, kemiği, eti.

29 Ekim’de

Kurduk CUMHURİYETİ.

29 Ekim’de,

Yine bir ay parladı,

İşte bu parlak ayın,

CUMHURİYET’tir adı.

Cumhuriyet yolların,

En iyisi, en düzü,

Atatürk’ün zekâsı,

Ak etti yüzümüzü.

29 Ekim’de,.

Bütün ışıklar yansın,

Caddeler baştan başa,

Bayraklarla donansın.

Şerefimiz var, yurdun,

Toprağında, taşında.

Dinç CUMHURİYET’imiz,

Bir sonsuzluk yaşında.

Elele tutuşalım,

Hiç değişmez bu niyet.

Yaşasın Türk Milleti,

Yaşasın CUMHURİYET!

CUMHURİYET

Ay yıldızlı al bayraklar,

Her yanda dalgalanıyor.

Süslendi evler, sokaklar.

Renk renk ışıklar yanıyor.

Yıllardan önce bugün,

Cumhuriyet kurdu millet,

Bize büyük Atatürk’ün,

Armağanı CUMHURİYET.

En birinci vazifemiz,

Onun yolunda yürümek.

Canımız gibi koruruz,

CUMHURİYET Türklük demek.

Sevinçle, sağlıkla geçsin,

Sabahımız, akşamımız,

Kutlu olsun hepimize,

CUMHURİYET bayramımız.

CUMHURİYET BAYRAMI VAR!

Albayrağın gölgesinde,

Şen Türküler gür sesinde.

Kahramanlar ülkesinde,

Cumhuriyet bayramı var!

Atatürk Sözleri

-Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.

-Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.

-Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.

-Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir.

-Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.

-Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.

-Ben, manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.

Günün Sözü

Yiğitlik; kolun, bacağın değil, yüreğin, ruhun sağlamlığındadır. Atımızın, silahlarımızın değerinde değil; kendi değerimizdedir.
Montaigne

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here