Değerli okurlarım, okuduğunuz edebi girişimizi bir makalemden alıntı yaptım ve umarım beğenirsiniz.
“…Ülkemizin her tarafını gezdim ve özellikle büyük şehirlerdeki fabrikalar dahil, işçilerle iç içe oldum. Onların duruşları, bakışları beni hep derinden yaralamıştır. Bir lokma ekmek için nelere katlanıyorlar bir bilseniz. Özellikle İstanbul’daki işçilerin, çalışanların durumu daha da bir yürekler acısı. Hayatın acımasız sillesi yüzlerinde patlıyor adeta. Sabahın erken saatlerinde sözünü ettiğim yerlerde bulunursanız işçiliğin ne olduğunu çıplak gözle görebilirsiniz.
Fabrikanın sireni yani o bet sesini duyduğunda işinin başında olabilmek için ve belirlenen zaman dilimi içinde evden işe, işten eve gidip geliyorlar o emekçiler. Kendilerine ayrılan bölümlerde, bir diğer bölümlerdekinin ne yaptığını tam olarak bilmeden, parçaları monte ya da demonte etmeye çalışıyorlar. Çok ilginçtir ki, her gün aynı yemeği yiyorlar, pranga mahkumları gibi aynı formayı giyiyorlar. Bunu da önemli bir avantaj olarak değerlendiriyorlar.
Dışarıda boş gezenleri görmek onları mahzunlaştırıyor, ürkütüyor ve hatta korkutuyor. Birbirleriyle fazla konuşamazlar ve fabrika düdüğünü duymadan işlerinin başında olmak zorundalar. Evleri fabrikanın uzağında olanlar ki, büyük bölümü öyle ve onlar cehennem azabını hayattayken yaşıyorlar. Erkenden kalkmak zorunda iki dolmuş değiştirecek ve akşam da öyle yarınlarda…
İşyerlerindeki kazalara mutlaka bir kılıf bulunur. Ya susturulur ya da kader ilahi denilir. Ölen işçilerin aileleri baskı altındadır, o zavallılar dava açmaya korkarlar. Yerin metrelerce altında, her gün ölüm korkusuyla girenlerin sosyal durumları daha da farklı. Patronlar para babaları birbirleriyle anlaşarak haklı bile çıkıyorlar. Bu anlattığım yeni sayılır. Fakat yukarıda anlattıklarım yıllar önceydi. İşçilere bekleme yerleri belirlenerek servisler konmuş…”
Spor sadece ruhu temizlemez. Şayet ruhun temizlenmişse her şeyin buz gibi lekesizdir. Spor için mevsimin fazla önemi yoktur. Arabaları deviren afatta, gök delinmişçesine yağan yağmurda doğal olarak spor yapılamaz.
Spor denilince sadece futbolu düşünmemeliyiz. Diğer spor dalları mevsimlerden etkilenmez. Bildiğiniz gibi kapalı spor salonları ücret karşılığında hizmet vermektedir. Ancak yılın 5-6 ayını karlar altında geçiren illerimizde hayat felce uğramıştır yaşam evlerde devam etmektedir. Bu şekilde de nüfus artmaktadır.
Kayak sporundan söz etmeye çalışıyorum. Bunun kapalı alanları olmuyor nedense. Kayak sporu yapılıyor ama başarılı olduğumuz da söylenemez. Avrupalı fabrikadan çıkıp evine giderken yarınlar hakkında projeler geliştirir ve çoğunu da uygular. Bizler ise, kahvehane aşığıyız ve oralara sık-sık gidip mis gibi havayı teneffüs etmek isteriz. Avrupalıyla aramızdaki fark, gözle gözükür şekilde budur.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA