Yavuz Sultan Selim halifeliği Abbasilerden aldığında Arap ulemaları gücenmesin diyerek bin dolayında Arap âlimini ülkeye getirmiş, onlara araziler vererek devletin en üst kademesinde görevlendirmiştir.
- Osmanlı hanedanı kendini hâkim sınıf olarak görür, yönettiği Türklere mahkûm gözüyle bakardı. Türk’e sürekli “Eşek Türk” Türk köylerine resmi biri geldiği zaman, Osmanlı geliyor diye herkes kaçardı. Türkler arasında Kızılbaşlığın meydana çıkışı bile bu ayrılıkla açıklanabilir. (Türkolog Ziya Gökalp-Türkçülüğün Esasları-sayfa 12)
- Türk sözcüğü Anadolu köylüleri için ve üstelik onları aşağılamak için küfür yerine kullanıldı. Irki bir anlam taşımayıp sadece cahil köylüleri aşağılamak için söyleniyordu. (Modern Türkiye’nin Tarihi isimli eser-Bernard Lewis)
- Hepimiz bize çocukluğumuzdan beri empoze edilen tarih öğretimiyle de Osmanlının torunu olmakla gurur duyarız. Peki, Osmanlı da Türk olmakla gurur duyuyor muydu? Bu sorunun kesin cevabı Osmanlı’nın kendini Türk olarak nitelendirmediği, hatta “Türk” kelimesinin Osmanlı için bir aşağılama terimi olmasıdır. Osmanlılar için Türk’ün sözlük anlamı idrak-ı bil hak yani anlayış yoksunu cahil idi. Eğer merak edenler Osmanlı belgelerini incelerse bunun şahidi olur.
- Osmanlı devletinin gerileme dönemine kadar son Türk soylu sadrazamı Çandarlı Halil Paşa O da devşirme kökenli vezirlerin etkisi ile Fatih Sultan Mehmet tarafından boğdurulmuştur. Böylece Osmanlı devletinde başta sadrazamlık olmak üzere üst düzey yönetimi, Türk kökenlilerin elinden çıkıp devşirmeleri eline geçmiştir.
- Osmanlı devletini yöneten devşirmelerin büyük çoğunluğu Türkleri sürekli olarak aşağılamışlar, ellerine güç geçtiğinde asıp keserek, malını, canını, ırz ve namuslarını ellerinden alarak yapmadıklarını bırakmamışlardır.
- Hırvat kökenli ‘devşirme sadrazam’ Kuyucu Murat Paşa, Güneydoğu Anadolu’da 70 bin Kızılbaş Alevi Türkmen’i öldürmüş ya da diri-diri kuyulara doldurmuştur. Aman dileyen Anadolu insanına kuyucunun yanıtı “Vurun şu pis Türk’ün başını” olmuştur. (Vural Savaş’ın Milliyetçilik neden şimdi adlı kitap için yazdığı makaleden)
Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurarak Osmanlı saltanatına son vermiş, Türk insanını padişah kulluğundan kurtararak, yurttaş, vatandaş yapmış, kendi kendini idare etme özgürlüğüne kavuşturmuştur. O nedenle Türk insanı Atatürk’e ne kadar dua etse azdır.
Gelelim günümüze… Recep Tayyip Erdoğan “Kimse bize Türklükle ve Türkçülükle gelmesin…” Sanki Osmanlı zamanını yaşıyoruz. “Her türlü milliyetçiliği ayaklarım altına aldım” sözünü yıllar önce sarf etti. Ulu Tanrı Mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim’i Zuhurat Suresi 13. Ayetinde “Sizleri kavim-kavim yarattık. Birbirinizi daha iyi tanıyasınız ve sevesiniz diye” buyurmaktadır. Erdoğan yukarıdaki söylemiyle bu ayeti de ayakları altına almıştır. Bu ifadeler Tanrı’ya isyandır.
Maalesef kendisini milliyetçi olarak nitelendiren iktidarın küçük ortağı MHP’de bu sözlerine rağmen Erdoğan’ın en yakın destekçisi…
Biz Türk vatandaşları hastanelerden aylarca randevu alamazken, sığınmacılar randevuya ihtiyaç duymadan muayene ve tedavi olabiliyor, üstelik ilaç paralarını da biz ödüyoruz.
Açlık sınırının 24 bin, yoksulluk sınırının 78 bin lira olduğu bir ortamda emekli 14 bin liraya mahkûm edilmiş, asgari ücretli 22 bin lirayla sürünmektedir. Ev kiraları 15 bin liradan başlamaktadır. İnsanlar temel gıda maddelerine ulaşamamakta, büyüme çağındaki çocukları sabah kahvaltı yapmadan okula gitmekte, akşam aldığı yetersiz gıda ile yatmaktadır. Pazarlar bomboş. Sebze ve meyve ateş pahası… Ama beyler saraylarında saltanatlarından taviz vermeden yaşamaya devam etmekteler.
Erdoğan’ın yaşadığı onlarca saray yetmedi, Kıbrıs Cumhurbaşkanı için de 5,5 milyar lira harcanarak bir külliye yapıldı. Birçok ülkeye cami yapılıyor, bu fakir milletin parasıyla. Birçok ülkeye maddi yardım yapılıyor, Türk insanı açlıkla boğuşurken… Muhteremin umurunda değil.
Türk insanı aklını başına almalı, gözlerini açmalı, gerçekleri görmeli… Bu ceberrut iktidarı defetmenin zamanı çoktan geldi ve geçmektedir!
