Hayal Değil Umutlar

0
60

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınsınız bu sabah? Okullar kapandı, sokağımız sessizliğe büründü. Artık ne bir araç gürültüsü ne bir trafik sıkışıklığı… Hüzünlenirim, öğrenciliğimden beri, tatilin ilk gününde… Aslında ben deniz çok sesliliği, kalabalığı hatta kargaşayı severmişim kendimden habersiz ki bütün bunlar kesilince yoğun bir hüzün çöker üzerime. Yani bu sabah artık resmi olarak tatilin ilk günü… Apartmandaki çocuklar yine sabahtan balkon korkuluklarına dayanmışlardı rengarenk.

Şimdi çıkıp bu gürültücü ve de demir parmaklıklar ardındaki sevgili çocuklara karne hediyesi  olarak  kitap alacağım. Dönüşümlü olarak okumalarını ve paylaşmalarını önereceğim. En güzel hediye bence kitaptır çünkü. Her kitap yeni bir dünya demektir. Yaşlarına göre seçeceğim tabi kitapları en büyüklerine “Bülbülü öldürmek” adlı kitabı alacağım. Ondan küçüğüne “Küçük prens” ve daha küçüklere renkli resimli çocuk kitapları alacağım öyle kolay okunabilir olanlarından çünkü onlar daha gerçekten yeni başladılar okula.

Ve hepsine ortak okumaları için birkaç klasik kitap alacağım. Bizim merdivenler uygun, aynı bizim çocukluğumuzda olduğu gibi onlarda orayı derslik olarak kullanabilirler. Posta kutularına da kitaplarını koyabilirler. Hadi şimdi bir sahaflara kadar uzanayım bari ve dönüp kurabiye yapayım bu kurabiye canavarı çocuklara ve tabi kendime çünkü bende bir canavarım bu konuda. Ve bir kurabiye öyküsü olsun o zaman devamında.

Hepimizin kurabiye canavarı olduğumuzu biliyorum peki ama hırsızlık nasıl oluyormuş ve sonuçları nelermiş birlikte görelim.

Kurabiye Hırsızı

Bir gece kadının biri bekliyordu havaalanında. Daha epeyce zaman vardı. Uçağın kalkmasına. Havaalanındaki dükkandan, bir kitap ve bir paket kurabiye alıp, buldu kendisine oturacak bir yer.

Kendisini kitabına öyle kaptırmıştı ki, yine de yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde. Aralarında duran paketten birer birer kurabiye aldığını gördü, ne kadar görmezden gelse de. Bir taraftan kitabını okuyup, bir taraftan kurabiyesini yerken, Gözü saatteydi, “kurabiye hırsızı” yavaş-yavaş tüketirken kurabiyelerini.

Kulağı saatin tik-taklarındaydı ama yine de engelleyemiyordu tik tak lar sinirlenmesini. Düşünüyordu kendi kendine, “Kibar bir insan olmasaydım, Morartırdım şu adamın gözlerini!”

Her kurabiyeye uzandığında, adam da uzatıyordu elini. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca “Bakalım şimdi ne yapacak?” dedi kendi kendine.  Adam, yüzünde asabi bir gülümsemeyle… Uzandı son kurabiyeye ve böldü kurabiyeyi ikiye. Kurabiyenin Yarısını atarken ağzına, verdi diğer yarısını kadına.

Kadın kapar gibi aldı kurabiyeyi adamın elinden ve “Aman Tanrım, ne cüretkar ve ne kaba bir adam, Üstelik bir teşekkür bile etmiyor!” Anımsamıyordu bu kadar sinirlendiğini hayatında, uçağının kalkacağı anons edilince bir iç çekti rahatlamayla.

Topladı eşyalarını ve yürüdü çıkış kapısına, dönüp bakmadı bile “kurabiye hırsızı”na. Uçağa bindi ve oturdu rahat koltuğuna, Sonra uzandı, bitmek üzere olan kitabına. Çantasına elini uzatınca, gözleri açıldı şaşkınlıkla. Duruyordu gözlerinin önünde bir paket kurabiye! Çaresizlik içinde inledi, “Bunlar benim kurabiyelerimse eğer; Ötekiler de onundu ve paylaştı benimle her bir kurabiyesini!”

Özür dilemek için çok geç kaldığını anladı üzüntüyle, Kaba ve cüretkar olan,”kurabiye hırsızı” kendisiydi işte. Evet; belki her birimizin başından geçiyor farkında olmadan böyle bir olay.

Ama nedense bir kere olsun kendimize dönüp bakmak gelmiyor aklımıza. Baktığımızda ise her birimizin aslında bir kurabiye hırsızı olduğunu görüyoruz. Tabi ki her şey bitmiş değil aslında, bir kere daha dönüp kendimize baktığımızda… Bir kere daha kendimize dönüp bakmak…!

& & & & &

Ekrem İmamoğlu canlı yayında şu an onu izliyorum.  İki TV kanalı dışında bu yayını veren yok. Eşitlik, adetle, hak, hukuk diye çırpınırken ortadaki durum bu. Ama kim takar? Ne kızıyor, ne sitem ediyor ne de gönderme var. Eğer yeniden görevine dönerse İstanbul için yapacaklarını anlatıyor ve çok güzel şeyler söylüyor, onları toparlayıp sonra sayfamdan paylaşmak istiyorum. Çünkü Hatay ve bütün belediyelerin örnek alabileceği zor olmayan plan ve projeler bunlar. Yani bendeniz bunları dinlerken bile doğrusu heyecanlanıyorum. Ve şimdi ben deniz dinlemeye devam ederken sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum sevgili okuyucularım sıcak ve de çok sıcak İstanbul’dan ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

Allah’ım! Konuş Benimle!

Bir gün, bir adam ellerini açıp yalvardı: “Allah’ım! Konuş benimle!” Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde en son şarkısını söylüyordu. Ama adam çayırkuşuna hiç kulak vermedi ve yakarmaya devam etti: “Allah’ım! Benimle konuş!”

Az sonra hava aniden kapandı, gök gürültüsü ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı. Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi, yakarmaya devam etti: “Allah’ım! Seni görmeme izin ver!”

O böyle yalvarırken, sağanak yağmur sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını adamın evine kadar taşımaya başlamıştı. Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi. Her gün gördüğü bir şey değil miydi bu? Yalvarmaya devam etti adam: “Bana bir mucize göster Allah’ım!”

Böyle yalvarırken, yakınlardaki evlerden birinden yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına ama o bunu da fark etmedi. Üzüntüsünden ağladı, ağladı… “Cevap ver bana Allah’ım! Burada olduğunu bilmemi sağla!”

Tam o an, bir kelebek gelip adamın koluna konmuştu. Ama görmemekte, duymamakta ve bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle kelebeği iteleyip kovdu. Sonra da: “Allah’ım! Neden, neden bana bir cevap vermiyorsun?” diye ağlayıp, yakınmaya devam etti… Ravindre K.

Günün Şiiri
Koşma
Bir daha o fırsat geçer mi ele,
Dün gördüm bu günde göresim geldi.,
Gülüşü o kadar hoştu ki hele,
Lebinden goncalar düresim geldi.

Hem küçük hem güzel hem utangaçtı,
Gözleri gözümden daima kaçtı.
Saçları ne güzel ne ipek saçtı.
Öpüp okşayarak öresim geldi.

Yüzü benziyordu bahar ayına,
Kaşları can yakan aşkın yayına,
Hasretle kapanıp hak-ı payına
Yüzümü, gözümü süresim geldi.
Yusuf Ziya ORTAÇ

Gecenin Kanayan Yerinden
gece yarısı bir el dokunuyor soluğuma
bir aşkın kan damlası karışıyor yağmura
kitaplardan yüreğime dolan gelincikler
güneşli papatyaları seyreyleyen turnalar
bir yelkenli açılıyor alnımın çatısına.
sizlerin gençliğini taşıdım kanımda
ey güzel çocuklar sesime ses katanlar
şimdi renklerle savruluyorum ardınızdan
adlarınızı unutmadım/yüzünüz silinmiyor aklımdan.
sevincim bir çığlık gibi savruluyor dünyaya
kelebek kanatları/kuş sesleri dökülüyor gömleğime
bir nehir akıyordu gecenin sessizliğine
bütün güneşler kayıp gitmişti ellerimden
her ölüm bir şiiri büyütüyordu dilimde.
çok şey anlatıyordu gecenin yüzü
yağmurlu bir kasım karanlığını geçerek
korkuyu yenen bir aşkın seveniydim
bir gül yaprağıydım rüzgârda.
güzelliğiniz kazılıyor gençliğin mavi ufkuna
yarama tuz basarak geçiyorum günleri
bir ses yankılansa yüreğimi örseleyen
bir fotoğraf dökülse yüzünde solgun çiçekler
göğsümden havalanır martı sürüleri.
şimdi karlar yağar yüzüne dünyanın
istasyonların uykusunu yitirmiş derinliğine
şafakla yırtılan gecenin kanayan bir yerine.
Ahmet ÖZER

Çalabın Aşkı Benim
Bağrımı Baş Eyledi
Aldı Benim Gönlümü
Sırrımı Faş Eyledi.
Hergiz Gitmez Gönülden
Hiç Eksik Olmaz Dilden
Çalap Kendi Nurunu
Gözüme Tuş Eyledi.
Yunus Emre

Beni Bende Demem, Bende Değilim
Bir Ben Vardır Bende, Benden İçeri.
Nereye Bakar İsem Dopdolusun
Seni Nereye Koyam Benden İçeri.
Yunus Emre

Ey Aşk Delisi Olan,
Ne Kaldın Perakende
O Seni Deli Kılan Gene Sendedir Sende
Yunus Emre

Günün Fıkrası

Temel Banka Soymuş

Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş, son celsede hakim delil yetersizliğinden Temel’in tahliyesine karar vermiş. Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime;  “Uy cözünü sevdigumun hacim beyi, yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu?”

Günün Sözü

Can vilayetlerinde gökler vardır ki bunlar bu dünyanın göklerine hakimdirler.
Mevlana

Sözcüklerin Gücünü Anlamadan İnsanların Gücünü Anlayamazsınız.
Cofucus

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here