Çanakkale Ruhu ile Yaşmaya Devam

0
260

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? 18 Mart Çanakkale zaferi ve şehitleri anma etkinlikleri devam ediyor.  Bu etkinliklerde duygular her zamankinden çok ve değişik biçimde sel oldu taşıyor. Kolay değil Çanakkale zaferi bir ulusun ulus olabilmesi için verilen olağan üstü, efsanevi bir mücadelenin kanla canla kazanıldığı bir zafer. Eğer bu zafer kazanılmasaydı ilk başta düşman donanması, daha 1915’in Mart ayında İstanbul’a girerek Osmanlı İmparatorluğu’nu çökertebilecekti.

Yani bu zafer şimdiki varlığımızın temel noktası. Bu zaferle dünyaya, genç yaşlı, çoluk çocuk, kadın erkek, etnik  köken, ayrımcılık gayrımcılık olmadan nasıl birlik ve beraberlik içinde  olduğumuzu gösterdik. İman gücü ile nasıl mucizeler yaratılabilirmiş onu gösterdik. Ama şimdi bu topraklar üzerinde oyunlar oynanıyor ne yazık ki.

“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin yattığı yerdir” diyen Necmettin Onan bu dizeleri öylesine söylememiş. Düşün ki, diye işaret etmiş bu  tümsek haşr olan kan, kemik, etin yaptığı  amansız, çetin Bir harbin sonunda bütün milletin hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Hürriyet için verilen bedel atalarımızın canları kanları. Ve biz bir tek an olsun durup düşünürsek, attığımız adımların altında yatanları ve eğilip dinlersek nefeslerini duyabiliriz. Ve toprak bize armağan edilmiş! Ve bu toprak için hala ve durmadan Mehmetçiklerin kanı ve canı toprağa girmekte! Ve biz bunun  şimdi ne demek olduğunu iyice bilmek zorundayız. Ve değerlerimize, toprağımıza, ilkelerimize, özgürlüğümüze canımız pahası sahip çıkmalıyız.

Çanakkale zaferi  bize bir kurtarıcı armağan etti. Mustafa Kemal diye bir dâhiyi.  Bütün dünyanın onun önünde saygıyla durduğu, sonsuza dek adının ve eserinin yaşamaya devam edeceği bir dahi. Ve biz şimdilerde bu dâhinin ne kadar ayrımındayız?

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım Anayasanın 18. Maddesinin değişikliğini oylayacağımız günlere az kala liderler hızlarını kesmeden çalışıyorlar. Valla hep özenmişimdir enerjilerine. Günde üç beş yerde konuşma ve maşallah saatlerce. Hafta sonu İskenderun’da  bir konuk konuşmacı vardı. Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu “Geleceğim için hayır” adlı konferansa ADD’nin davetlisi olarak. Gönül isterdi ki sayın Feyzioğlu daha geniş bir alanda, daha geniş bir kitleye hitap etsin. Dün hava günlük güneşlikti, insanlar sokaklara dökülmüştü sahilde adım atacak yer yoktu. Hala konunun ayrımında olmayan  genç yaşlı insanlar var. Doğru ve düzenli bir bilgilendirme toplantısı  her zaman çok yararlı olabilirdi diye düşünüyorum.

Nihayet bir seçim ortamındayız ve herkesin kendine göre bir fikri var, hepsine saygımız sonsuz. Ancak bilgisiz fikir olmamalı diye düşünüyorum. Neden hayır, neden evet demek gerekiyor herkes iyice bilmeli, bu bir parti ya da kişi meselesi değil.  Bu geleceğimizi ilgilendiren bir konu ve konuya yabancı kalma lüksümüz olmamalı.

Ve sevgili okuyucularım her halükarda her işte bir hayır var diye düşünüyorum. Sağlık ve sevgiyle kalalım, hiç eskimeyen Çanakkale ruhu ile ayrımsız gayrımsız hep birlikte. Yase

& & & & &

BAYRAK

Mustafa Kemal’in Ruşen Eşref’e anlattığı meşhur bir Çanakkale hâtırası vardır. Düşmanın mevki kazandığını fark eden Mustafa Kemal Bey, emrindeki askere hitaben, “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir.” emrini verir. Emri harfiyyen yerine getiren 57. Alay, Mustafa Kemâl’in has tâbiriyle “kâmilen şehid” olur. 57. Alay’ın sancağı Avustralya’nın Melbourne şehrindeki müzede sergilenmekteymiş bugün; altındaki levhada ise şu bilgi yer almaktaymış.

“Bu alay sancağı Gelibolu savaş alanından getirilmiştir ama tutsak edilememiştir, çünkü Türk ordusunun milli geleneklerine göre bir alayın sancağı, alayın sonuncu eri ölmeden teslim edilemez. Bu sancak, sonuncu muhafızının da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk Alay Sancağı’nı selamlamadan geçmeyiniz.”

İŞTE 57. ALAYIN HİKAYESİ.. BİZİM ATALARIMIZ BÖYLE KURDULAR BU VATANI… İŞTE BAYRAĞA VE SANCAĞA OLAN SAYGI BUDUR…

& & & & &

İşte şehitlerin başucundaki bayrak: 90 yıl önce Çanakkale’de savaşan Avustralyalı bir subayın, şehit olan askerlerimizin başucundan alarak ülkesine götürdüğü şehitlerin kanına bulanmış bayrak, hayırsever bir Türk işadamının çabalarıyla vatanına döndü.

YIL 1915… Çanakkale’de savaşan Avustralyalı bir subay, şehit olan askerlerimizin başucunda duran Türk Bayrağı’nı alıp ülkesine götürdü.

18 Mart 2005

Yıllarca evinde sakladı. Ölünce bayrak torunlarına kaldı. Onlar da bayrağı bir Amerikalıya verdi. O bayrak ki, rengini bir milletin kanından almıştı… O bayrak ki, şehit kanlarına bulanmıştı. Ama, Amerikalının bundan haberi yoktu. Bayrağı internette satışa çıkardı. Bunu öğrenen Türk işadamı Necmettin Özçelik, kıyasıya bir açık artırmanın ardından bayrağı aldı. Manevi değeri çok daha fazla olduğu için ne kadar para ödediğini açıklamayan Özçelik, bayrağı bir yıl bankadaki kasasında korudu. Daha sonra günışığına çıkardı. Rahmi Koç Müzesi’ndeki sergiye koydu. Bayrak sergiden sonra Genelkurmay’a teslim edilecek. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır…

Günün Şiiri

Bir Yolcuya

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

 

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda

Gördüğün bir tümsek, Anadolu’nda,

İstiklâl uğrunda, namus yolunda

Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

 

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmed’in düşmanı boğduğu sele

Mübarek kanını kattığı yerdir.

 

Düşün ki, haşr olan kan, kemik, etin

Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin

Bir harbin sonunda bütün milletin

Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Necmettin Halil ONAN

Ey Yolcu

Gitme, ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:

Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım:

Ne yapıp ye’simi kahreyleyeyim, bilmem ki?

Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!..

Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan,

Yatıyor şimdi… Nasıl yerlere geçmez insan?

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

Mehmet Akif ERSOY

Çanakkale Destanı

Yıl 1915
18’indeyiz Martın.
Kendine gel biraz!
Pek tekin değildi Çanakkale’nin suyu,
Geçilmez bu boğaz…
Geçilmez bu boğaz…
Bizi
Ne topun yıldırır,
Ne kurşunun.
Çünkü artık
Başladı cengimiz.
Er meydanında bulunmaz dengimiz…
Sen misin Mustafa Kemal’im ileri diyen?
İşte fırladık siperden.
Sırtına yüklenmiş kahraman
Seyit 276 kiloluk mermiyi,
Koşuyor bataryasına ateşler içinden.
Bu mermi denizlere gömecek Elizabet’i Buvet’i…
Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,
Denizler yanıyor,
Dağlar yanıyor.
Zafer bizimdir artık
Düşman zırhlıları batıyor…
Türk’üm,
Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.
Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.
Kimimiz gazi.
Hiç değişmez bu yazı.
Dünyada her yer geçilir belki
Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı…

Fahri ERSAVAŞ

Günün Sözü

Bastığın Yerleri “Toprak” Diyerek Geçme Tanı

Düşün Altındaki Binlece Kefensiz Yatanı,

Sen Şehit Oğlusun Yazıktır İncitme Atanı

Verme, Dünyaları Alsanda, Bu Cennet Vatanı.

Mehmet Akif ERSOY

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here