Avcı, Kurt, Tilki ve İyilik

0
315

Avcılar bir kurdu fena halde sıkıştırmışlar. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü def edememektedir. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: “Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler…”

Çuvalın Ağzını Bağlar

Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü “görmedim” der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar.

“Çok teşekkür ederim” der kurt, “Bana büyük bir iyilik yaptın!” “Önemli değil” der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar.

“Bir dakika” diye seslenir kurt: “Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok…”

Senin İyiliğini Unuttum

Köylü şaşırır: “Olur mu, ben senin hayatını kurtardım…”

“Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur” der kurt. “Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım.”

Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler. Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. “Ne vefası” der kısrak, “Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya koydu…”

Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar. “Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim” der köpek ve devam eder: “Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur…”

Birine Daha Soralım

Kurt köylüye döner, “İşte gördün” der. Köylü de son bir çabayla; “Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye” diye cevap verir. Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki, hep nefret ettiği Kurt’a bir oyun oynayacağı için keyiflenir.

“Her şeyi anladım da” der tilki “Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?” Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: “Gözümle görmeden inanmam…”

İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar. Köylü eline bir taş alır ve “Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık” diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner; “Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın” der. Tilki de; “Benim için bir zevkti” diye cevap verir.

O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: “Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş” der…

Hayatın Olumlu Yanlarını Seçmek

Diğer bir konuya geçiyoruz…

Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.

Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep… “Bomba gibiyim!” Jerry bir doğal motivasyoncuydu… Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse, Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.

Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni… Bir gün Jerry’ye gittim. Anlayamıyorum dedim. Nasıl olur da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun?.. Nasıl başarıyorsun bunu?

Her sabah kalktığımda kendi kendime ‘…Jerry bugün iki seçimin var. Havan ya iyi olacak, ya kötü…’ derim. Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda gene iki seçimim var: ‘Kurban olmak ya da ders almak…’

Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var. ‘Şikâyetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek…’ Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim.

Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani? “Evet…Kolay” dedi Jerry… Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin… Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!..

Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar görmedim ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.

Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp, Jerry’yi delik deşik etmişler. Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.

“İyileşeceksin. Merak Etme” Dediler…

Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. “Nasılsın?” diye sorduğumda, “Bomba gibiyim” dedi, Bomba gibi. Olay sırasında neler hissettin Jerry dedim. Yerde yatarken, iki seçimim var diye düşündüm. Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü… Ben yaşamayı seçtim.

Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi?!.. Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep iyileşeceksin merak etme dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözler bana; Bana adam ölmüş diyordu. Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten…

Ne yaptın? diye merakla sordum. Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu. Evet diye yanıt verdim. Var!.. Doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var !..

Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım. “Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil!!..”

Jerry, sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana yeni ders oldu.

Her gün, hayatımızı dolu-dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu…

Bu yazıyı okudunuz. Şimdi iki seçiminiz var:

1-Unutup gitmek. 2-Kesip saklamak, fotokopisini çıkarıp, dostlarınıza dağıtmak…

Ben, ikincisini seçip bunu sizlerle paylaşmayı tercih ettim.
Francie Baltazar-Schartz

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here