Değerli okurlarım, belli bir saatten sonra koşmanın bir külfet olduğunu söylememe gerek var mı? Ayrıca koşmanın bir sürü formalitesi olduğu gibi özerlikle ortamı da söz konusu! Menüsküs olup futboldan kısmen uzaklaştıktan sonra uzun yıllar koşmak beni rahatsız etmedi. Daha müsait ortam bulma zorunluluğu hasıl oldu.
Bildiğiniz gibi, şehir içinde bir sakıncası olmayabilir ama çevrenin kuşkulu bakışları rahatsız edici olabilir. Ne derler? “Bu adam neden koşuyor? Bir suç mu işledi?” Kaldı ki eşofmanla bile bu sporu icra etseniz yine de rahatsız edici oluyor. Sabah erken ya da akşam geç vakit de olsa sorun yine değişmiyor.
Aşk ile yürüyelim arkadaşlar!
Koşmakla beraber yürümeye de bayılırım. Bu sporu çok severim. Bir rotam bir hedefim olmaksızın bu yürüme eylemine bayılıyorum. O kadar yolu yürüdükten sonra, geriye dönmeyi düşünmem. ‘Bu kadar yolu yürüyen, dönmeyi de elbet başarabilir’ derim.
Yürümek şu ana kadar bana hiçbir problem yaratmadı. Çünkü kafamdaki çözüm bekleyen sorunlara, yürürken çözüm bulmaya çalışırım. Ve bulurum da… Bazıları şöyle düşünür. Yürüme hadisesine spor olarak bakanlar arasında gereksiz serzenişlerde bulunanlar da olmuyor değil. Onlara göre yürüyüş, açık havada, ormanlık bölgelerde yapılmalı. ‘Belli bir rotan olmazsa bu işi boşuna yapıyorsun’ demeye getiriyorlar.
Azıcık doğruluğu olmasına rağmen, bu düşüncelerin hiçbirisine katılmıyor, sıkıcı, nafile, zırva bir yaklaşım olarak kabul ediyorum. Bu konuda hiç kimsenin önerisinin, ikazını kabul edemem. Neden mi? sağlık benim, ayak benim, rota benim, hedef de benim. Buna kimse karışamaz ve ben de izin vermem. Açık havaymış, hikaye!
Yıllarca önce yalnız koşarken, özenenler ve benimle beraber koşanlar olmadı değil! Onlara teşekkür ederim. Nedense fazla dayanamadılar. O dönemde belli bir hedefim vardı ve 20 km. koşuyordum. Bu işi hafife alanlar benimle en fazla 500-600 metre koşabilirler. Her zaman olduğu gibi bu işi tek başıma yapıyorum. Öneririm!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA