Ağırlığı Yere Bırakın

0
46

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah?  Güzel bir sabah nemli ve güneşli; Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorduk havalar üzerine, yağmurdan şikâyetçiydi. “Aaa” dedim “Olur mu hiç yağmurdan şikayet?” “Tabi sen esnaf değilsin bilmezsin” dedi. “Neden yağmurda insanlar sokağa çıkmaz mı?” “Çıkmazlar” dedi. “Çünkü İskenderun’da insanlar güneş enerjisi ile çalışıyor” Çok sevdim bu sözü dakikalarca güldüm ve şimdi gülümsüyorum yazarken.

“Evet, güneş çıksın hemen sokaklara dökülürler yağmurda kapanırlar eve” dedi. “Ve biz esnaflar bu yüzden yağmurdan çokta hoşnut olmayız onu sevdiğimiz halde” diye ekledi. Ne denir? Haklılar tabi, ancak kendimi bencil algıladım yağmuru sevdiğim için. Oysa İstanbul’da ve yurdun birçok ilçesinde, ilinde kışlar çok zor geçer ve insanlar hiç evlerine kapanmazlar, yani yaşlı insanlar, bebekler bile sokaklarda. Ama biz “yazın, sıcak, kışın yağmur” der evlerimizden dışarı çıkmayız.  Ancak bendeniz güneş enerjisi ile çalışanlara inat yağmurun sakinleştiren, ruhumu dinlendiren enerjisi ile çalıştığımdan yine içime dek ıslanarak yürüdüm sahilde geçenlerde.

Ve bu sabah “İskenderun’da insanlar güneş enerjisi ile çalışıyor” diyen arkadaşımı yalancı çıkarmadı insanlar. Herkes sokakta, bir hareketlik bir koşturma “nereye gidiyoruz hep birlikte” diye sorasım geliyor da. Korkuyorum! Ve şimdilik sevgili okuyucularım  sağlık ve sevgiyle kalalım  ayrımsız gayrımsız hep birlikte her zaman demek istiyorum.

Ve hayatın ağırlıklarını yere bırakın elinizden geliyorsa. Ve ben inanıyorum ki,  bir tek minnacık şifre gerekiyor hayatın ağırlığını atabilmek için örneğin bir “günaydın”, örneğin minik bir gülümseme, örneğin bir koku, örneğin bir zerre karınca kadar bile olmayan herhangi bir şey ne olduğu önemli değil.

Sizi yeniden hayata tutunmaya davet eder. Bu yüzden her zaman açık olsun gözleriniz ve bedeniniz uyarılara, sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Bardağı  Yere Bırakın…

Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı. Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu: “Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?”

“50gm! 100gm! 125gm!”  diye öğrenciler yanıtladı.

“Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem” dedi profesör, “ama, benim sorum şu ki: Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?”

“Hiçbir şey…” diye yanıtladı öğrenciler.

“Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?” diye sordu profesör bu kez…

“Kolunuz ağrımaya başlardı efendim” diye öğrencilerden biri yanıtladı.

“Haklısın, peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu?”

“Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı, batar vs gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye gitmek zorunda kalırdınız!”

Tüm öğrenciler çeşitli yorumlar yaptı ve gülüştüler.

“Çok iyi. Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olur muydu?” diye sordu profesör.

“Hayır…” diye yanıtladı herkes…

“Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?”

Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar. “Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?” diye tekrar profesör sordu.

“Bardağı bırakın düşsün!” diye öğrencilerden biri yanıt verdi.

“Kesinlikle!” dedi, profesör.

“Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanda birkaç dakika tutarsın. Bir sorun yokmuş gibi görünür. Uzun bir süre düşünürsün. Başınız ağrımaya başlar. Daha uzun düşünün. Artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olur. Hayatınızdaki mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir, Fakat DAHA ÖNEMLİSİ onları her günün sonunda, uyumadan önce yere bırakmaktır (bardak gibi). Bu şekilde strese girmez ve her gün taze bir beyin ile uyanır ve her konuyla ve yolunuza çıkan her mücadele ile başa çıkabilecek güçte olursunuz!

Bu yüzden sevdiklerinize şunu hatırlatın: “Bardağı yere bırakın bugün!”

& & & & &

Gençliğin Sırrı

Bir röportaj esnasında gazeteci sorar: “-Bu kadar uzun süre yaşamayı bu yaşta böyle sağlıklı ve dinç kalmayı, her şeye rağmen hayata gülümseyen gözlerle bakabilmeyi neye borçlusunuz acaba?”

102 yaşına girmiş olan adam bu soruya şöyle yanıt verir: “-Her gün erkenden yatağımdan kalkar pencerenin önüne gidip bir iki dakika dışarıyı seyrederim. Hava ister güneşli, ister yağmurlu, ister soğuk, ister sıcak olsun kendi kendime şunları söylerim: “Bu, tam benim istediğim gibi muhteşem bir gün”

Günün Şiiri

Büyük Can Dedi ki

Kovalamayın beni yatağa

Hiç uykum yok

Daha lafınıza karışacağım

Ortalığı dağıtacağım

Televizyonu kapatacağım

Ayçiçeği resmi yapacağım daha

Başparmağıma şiir okuyacağım

Islık çalacağım

Daha çok işim var

Gecenizi karartacağım

Kütahya vazonuzu kıracağım

Vakitsiz yatırmayın beni

Daha çok erken

Can Yücel

Bir Cin Şiiri

Davacı zengin, davalı yoksulsa

Zenginden yana işler yasa

 

Davacı yoksul, davalı zenginse

Davalıda kalır yine nizalı arsa

 

Davacı da davalı da zenginse davada

Özür diler çekilir aradan kadı

 

Davacı da davalı da yoksulsa, bak,

Sade o zaman işte yerin bulur hak

Can Yücel

Seni Saklayacağım

Seni saklayacağım inan

Yazdıklarımda, çizdiklerimde

Şarkılarımda, sözlerimde.

 

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek

Ve kimseler görmeyecek seni,

Yaşayacaksın gözlerimde.

 

Sen göreceksin duyacaksın

Parıldayan bir sevi sıcaklığı,

Uyuyacak, uyanacaksın.

 

Bakacaksın, benzemiyor

Gelen günler geçenlere,

Dalacaksın.

 

Bir seviyi anlamak

Bir yaşam harcamaktır,

Harcayacaksın.

 

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,

Yaşayacağım gözlerimde;

Gözlerimde saklayacağım.

 

Bir gün, tam anlatmaya…

Bakacaksın,

Gözlerimi kapayacağım…

Anlayacaksın.

Özdemir ASAF

Umut Yaprakları

Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,

Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,

Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında

Ardında savrulsunlar, unut yaprakları.

Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar

Seninle yeşerdiler, seninle soldular..

Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.

Özdemir ASAF

Açılmamış Kapılar 

Sevdiğin kentlerin selamı sanki

Sülüs kamyon şoförleri

Kufi hamallar

 

Anılar hep sonbaharda gibidir

astrakan gecede

süt yıldızlar

 

Belleğinin yerini tutar kadehindeki

Taşlar taş kemerler

İvedi sarmaşıklar

 

Hayatını sarsan binbir andan

adlarını yıllara

veren yargıç krallar

 

Ne varsa yarım kalmış, geleceğindir

Bir kez girilmiş sokaklar

Açılmamış kapılar

 

Bilir misin iki kökeni var hüznüniyetinin:

çiçek durumu aşklar,

yaprak düzeni siyasalar.

Cemal SÜREYA

Günün Sözü

Bir şey her şey için, her şey bir şey için vardır.

GOETHE

Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder.

Bernard SHAW
Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.

Honore de BALZAC

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here