Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Güzel bir sabah nemli ve güneşli; Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorduk havalar üzerine, yağmurdan şikâyetçiydi. “Aaa” dedim “Olur mu hiç yağmurdan şikayet?” “Tabi sen esnaf değilsin bilmezsin” dedi. “Neden yağmurda insanlar sokağa çıkmaz mı?” “Çıkmazlar” dedi. “Çünkü İskenderun’da insanlar güneş enerjisi ile çalışıyor” Çok sevdim bu sözü dakikalarca güldüm ve şimdi gülümsüyorum yazarken.
“Evet, güneş çıksın hemen sokaklara dökülürler yağmurda kapanırlar eve” dedi. “Ve biz esnaflar bu yüzden yağmurdan çokta hoşnut olmayız onu sevdiğimiz halde” diye ekledi. Ne denir? Haklılar tabi, ancak kendimi bencil algıladım yağmuru sevdiğim için. Oysa İstanbul’da ve yurdun birçok ilçesinde, ilinde kışlar çok zor geçer ve insanlar hiç evlerine kapanmazlar, yani yaşlı insanlar, bebekler bile sokaklarda. Ama biz “yazın, sıcak, kışın yağmur” der evlerimizden dışarı çıkmayız. Ancak bendeniz güneş enerjisi ile çalışanlara inat yağmurun sakinleştiren, ruhumu dinlendiren enerjisi ile çalıştığımdan yine içime dek ıslanarak yürüdüm sahilde geçenlerde.
Ve bu sabah “İskenderun’da insanlar güneş enerjisi ile çalışıyor” diyen arkadaşımı yalancı çıkarmadı insanlar. Herkes sokakta, bir hareketlik bir koşturma “nereye gidiyoruz hep birlikte” diye sorasım geliyor da. Korkuyorum! Ve şimdilik sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım ayrımsız gayrımsız hep birlikte her zaman demek istiyorum.
Ve hayatın ağırlıklarını yere bırakın elinizden geliyorsa. Ve ben inanıyorum ki, bir tek minnacık şifre gerekiyor hayatın ağırlığını atabilmek için örneğin bir “günaydın”, örneğin minik bir gülümseme, örneğin bir koku, örneğin bir zerre karınca kadar bile olmayan herhangi bir şey ne olduğu önemli değil.
Sizi yeniden hayata tutunmaya davet eder. Bu yüzden her zaman açık olsun gözleriniz ve bedeniniz uyarılara, sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase
& & & & &
Bardağı Yere Bırakın…
Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı. Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu: “Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?”
“50gm! 100gm! 125gm!” diye öğrenciler yanıtladı.
“Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem” dedi profesör, “ama, benim sorum şu ki: Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?”
“Hiçbir şey…” diye yanıtladı öğrenciler.
“Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?” diye sordu profesör bu kez…
“Kolunuz ağrımaya başlardı efendim” diye öğrencilerden biri yanıtladı.
“Haklısın, peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu?”
“Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı, batar vs gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye gitmek zorunda kalırdınız!”
Tüm öğrenciler çeşitli yorumlar yaptı ve gülüştüler.
“Çok iyi. Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olur muydu?” diye sordu profesör.
“Hayır…” diye yanıtladı herkes…
“Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?”
Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar. “Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?” diye tekrar profesör sordu.
“Bardağı bırakın düşsün!” diye öğrencilerden biri yanıt verdi.
“Kesinlikle!” dedi, profesör.
“Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanda birkaç dakika tutarsın. Bir sorun yokmuş gibi görünür. Uzun bir süre düşünürsün. Başınız ağrımaya başlar. Daha uzun düşünün. Artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olur. Hayatınızdaki mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir, Fakat DAHA ÖNEMLİSİ onları her günün sonunda, uyumadan önce yere bırakmaktır (bardak gibi). Bu şekilde strese girmez ve her gün taze bir beyin ile uyanır ve her konuyla ve yolunuza çıkan her mücadele ile başa çıkabilecek güçte olursunuz!
Bu yüzden sevdiklerinize şunu hatırlatın: “Bardağı yere bırakın bugün!”
& & & & &
Gençliğin Sırrı
Bir röportaj esnasında gazeteci sorar: “-Bu kadar uzun süre yaşamayı bu yaşta böyle sağlıklı ve dinç kalmayı, her şeye rağmen hayata gülümseyen gözlerle bakabilmeyi neye borçlusunuz acaba?”
102 yaşına girmiş olan adam bu soruya şöyle yanıt verir: “-Her gün erkenden yatağımdan kalkar pencerenin önüne gidip bir iki dakika dışarıyı seyrederim. Hava ister güneşli, ister yağmurlu, ister soğuk, ister sıcak olsun kendi kendime şunları söylerim: “Bu, tam benim istediğim gibi muhteşem bir gün”
Günün Şiiri
Büyük Can Dedi ki
Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken
Can Yücel
Bir Cin Şiiri
Davacı zengin, davalı yoksulsa
Zenginden yana işler yasa
Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa
Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı
Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak
Can Yücel
Seni Saklayacağım
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya…
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım…
Anlayacaksın.
Özdemir ASAF
Umut Yaprakları
Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,
Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,
Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında
Ardında savrulsunlar, unut yaprakları.
Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar
Seninle yeşerdiler, seninle soldular..
Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.
Özdemir ASAF
Açılmamış Kapılar
Sevdiğin kentlerin selamı sanki
Sülüs kamyon şoförleri
Kufi hamallar
Anılar hep sonbaharda gibidir
astrakan gecede
süt yıldızlar
Belleğinin yerini tutar kadehindeki
Taşlar taş kemerler
İvedi sarmaşıklar
Hayatını sarsan binbir andan
adlarını yıllara
veren yargıç krallar
Ne varsa yarım kalmış, geleceğindir
Bir kez girilmiş sokaklar
Açılmamış kapılar
Bilir misin iki kökeni var hüznüniyetinin:
çiçek durumu aşklar,
yaprak düzeni siyasalar.
Cemal SÜREYA
Günün Sözü
Bir şey her şey için, her şey bir şey için vardır.
GOETHE
Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder.
Bernard SHAW
Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.
Honore de BALZAC