Endişelenmek İçin Burada Olmayacağım

0
119

Endişelenmek İçin Burada Olmayacağım, O Halde Ne İçin Vakit Kaybedeyim? Sokrates

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İşsizlik gençleri canından bezdirdi. Yaşam sevinçleri kalmadı, yüze tokat gibi çarpılan kapılar umutlarını dibe çekiyor her an. Yıllarca okudular, hem maddi, hem manevi sıkıntılar yaşayarak. Şimdi ortalıkta dolaşmıyorlar bile odalarına kapanmış kara-kara düşünüyorlar. Zaman geçiyor, yaş ilerliyor. Bu çocukların evlenmek gibi bir düşüncesi bile olmuyor olamıyor. Sosyal güvenceleri yok çalışmadıkları için. Okurken aldıkları kredi borçları artarak devam ediyor.

İhtiyaç fazlası öğrenci almak marifet mi? Dershanelerin kapanması ile mantar gibi biten etüt merkezleri, özel okullar nerdeyse güzellik salonları dönerci salonları ile yarışır oldu. E sonra ne olacak? Bu okullardan çıkanlar ne yazık ki ağabeyleri, ablaları gibi yeteneklerinden, ideallerinden vazgeçip gururlarının incinmesini göze almak pahasına iş arayacaklar ve kapılar  yüzlerine tokat gibi çarpacak, çünkü iş yok! Çünkü iş yerleri birer birer kapanıyor, kapanmayanlar küçülüyor yok olma pahasına çalışıyor. Bu yüzden gençler ve  aileler çok tedirgin. Çocuğu olmayanlar nerdeyse “iyi ki yok” diyecek hale geldi.

Ve biz bu hayati sorunu halletmemişken “nikâhı mı kim kıyacak?” derdindeyiz. Korkarım ilerde tuzu kuru olanların dışında kimse evlenmeyecek.

& & & & &

Ve uyuşturucu kullanım yaşı 13’e kadar düşmüş? Kadınlar, çocuklar, yollarda, otobüslerde, okullarda taciz ediliyor, öldürülmeye devam ediyor. Anarşi, şiddet hız kesmedi. Her gün şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Şırnak’ta kaçak kömür madeninde göçük Mersin’de belediye binasında patlama!

ABD’nin vize kararı ile ekonomi alt üst. ABD vizenin kalkması için dört şart ileri sürmüş… Somali’deki patlamada yiten yüzlerce can ve dünya cehennem e dönmüş, ama teknoloji tavan yapmış akıllı telefonlar ve bilgiye erişim bir tık kadar yakın!

Buna rağmen 12. sınıf din ve ahlak kitabında yazılanlar cahilliğin tavan yapmış hali!? Bunca okul, bunca bilgi, bunca birlikte ebrulaşmış yaşamlar varken nasıl bu kadar cahil olunabilir?

& & & & &

Ve CHP eski genel başkanı sayın Deniz Baykal yoğun bakımda  acil şifalar diliyoruz.

Ve AKP’de değişim rüzgarları bütün hızı ile esmeye devam ediyor. CHP’de de değişim rüzgarları esiyor, ilçelerde seçimler var, başkanlar değişiyor.

Ve Meral Akşener parti kurma çalışmalarında. Kim bilir belki bu sayede oyumuzu kime vereceğiz diye düşünmeyeceğiz önümüzdeki seçimlerde.

Ve sevgili okuyucularım dünya dönmeye devam ediyor. Dönerken de bizler yerimizde oturduğumuzu sanırken aslında binlerce kilometrelik yollar kat ediyoruz dünyanın dönüşü ile birlikte kendimizi şu an evimizde, işimizde çalışıyor, uyuyor sanırken, aslında başka bir boyutta  aynı şeyleri yapar durumundayız. Ve biz bütün boyutlarda yine  kavga ediyoruz, yine  dünyanın  diğer tarafı yangın yeri, yine bizler çağdışı yaşamaya devam ediyoruz.

Ve yine işsizlik ve FETÖ ahtapotu ile savaşıyoruz. Ve bendeniz yine alerji ile tarumarım

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım sakın ola sağlığınızı ciddiye almazlık yapmayın. Bendeniz  bu konuda  hep savurgan olduğum için doktorum dün ki tablomu görünce inanmadı, tedavimi eksiksiz yaptığıma. Yani yalancı çoban muamelesi görüyorum bu günlerde. Oysa doğruyum hem de yeminle. Ama alerji ya da mantar denen sevgili mantarlar gerçekten mantar gibi üreyip beni kendine esir etti ve azıcık direnç düşüklüğü ile iltihaplandı baş edemeyeceğim duruma geldim.

Yani hiç sorumluluğum yok. Hücum tedaviye başladık. Ve bu doğrultuda mantar tedavilerinde ozon tedavisinin çok olumlu sonuçlar verdiğini öğrendim sevgili doktorum Süleyman Saygılı’dan ve hemen tedavimi yaptırmayı düşünüyorum, kalbimin çırpıntıları azıcık sakinleşince ve izlenimlerimi ve sonuçlarını sizlerle paylaşacağım kim bilir bendenizin durumunda olanlarınız vardır belki sizin de işinize yarar.

Ve sevgili okuyucularım sağlıkla sevgiyle kalalım her zaman inadına ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

Sokrates ve Anekdotlarından Bir Bukle

Felsefe tarihinin gelmiş geçmiş en büyük düşünürlerinden birisi olarak gösterilen Sokrates, Platon’un yazılı eserleriyle tanınmış bir filozoftur. Karşısındakini kendi cevaplarıyla ikna etme, anlatmaktan çok soru sorarak cevabı buldurma gibi teknikleriyle felsefeye bir boyut kazanmıştır. Ne var ki bulunduğu çağda öğrencilerini aydınlattı daha önce sorulmamış sorularla onlara vizyon kattığı için mahkeme tarafından tehlikeli bulunmuş ve ölüm cezasına çarptırılmıştır.

O zamandan bu zamana taşınmış anektodları ise tam bir hayat dersi niteliğinde olmuştur. Üzerine düşünülecek oldukça fazla diyalogu vardır.

& & & & &

Sokrates bir gün eve geç gelmiştir. Karısı da sürekli bu gecikmenin nedenini sormaktadır. Konuşmuş, bağırmış, çağırmış; Sokrates karısına karşı hiçbir tepki vermeyip önüne bakmaya devam etmiştir. Bunun üzerine karısı bir kova suyu Sokrates’in kafasına boşaltmıştır. Sokrates ise gayet sakin bir şekilde karısına şu cevabı vermiştir: “Bu kadar gök gürültüsünden sonra, bu yağmuru bekliyordum.”

& & & & &

Sokrates ve İnfazcısı

Cezanın infaz zamanı gelmişti gün doğmak üzereydi. Mahkemenin vermiş olduğu cezanın zamanı gelmek üzereydi, Sokrates yatakta yatıyor ve zehri verecek adam zehri hazırlıyordu. Zehri hazırlayan adam sürekli vakti erteliyordu, güneş doğmak üzereydi. Sokrates adama sordu; “Zaman geçiyor, güneş doğuyor, bu gecikme neden?”

Adam Sokrates’i seviyordu, onu mahkemede duymuş, içindeki güzelliği görmüştü, tek başına Atina’dan daha zekiydi. Biraz geciktirmek, biraz daha yaşaması için zaman kazandırmak istiyordu.

Sokrates; “Tembellik yapma, hadi zehri getir” dedi.

Zehri veren adam; “Niçin bu kadar heyecanlısın? Yüzünde öyle bir ışıltı görüyorum ki, gözlerinde öyle bir merak görüyorum ki… Anlamıyor musun? Öleceksin!”

Sokrates; “Bu bilmek istediğim bir şey. Hayatı tanıdım, o güzeldi; Tüm kaygılarıyla, kederleriyle o hala bir keyiftir. Yalnızca nefes almak yeterli bir mutluluktur. Yaşadım, sevdim; canım ne isterse yaptım, içimden ne geldiyse söyledim. Artık ölümü tatmak istiyorum. Ve ne kadar çabuk olursa o kadar iyi.

Ve iki olasılık var: Ya doğulu mistiklerin söylediği gibi ruhum başka şekillerde yaşamaya devam edecek; bedenin yükünden özgür bir şekilde ruhun yolculuğunu sürdürmesi çok büyük bir heyecandır, beden bir kafestir, onun sınırları vardır; ya da belki de, materyalistler haklıdır: Bedenim öldüğünde her şey ölür. Geride kimse kalmaz. Bu da, olmamak da- çok bir heyecandır! Olmanın ne olduğunu biliyorum. Ve olmamanın ne olduğunu bilme anı geldi. Ve artık olmadığımda sorun nedir? Niçin onla ilgili endişeleneyim? Endişelenmek için burada olmayacağım, o halde ne için vakit kaybedeyim?”

Günün Şiiri

Ayıkan Beynim

Hatırım kaldı.
Bakmadı su, dağ, taş.
Ayıkmadı neşe, sevinç.
Yalnızlığa gömmüşler, kapıları kapalı.

Rüyalar ardında bir deli demir parmaklıkların
Ardında tutuyor kuşun, semanın.
Kapılar kapalı, gönlüm bana eş.
Eski dostum kapıyı açmış, diyor ki ol bana eş.

Eğer sana susuyorsa, konuşmuyorsa…
Bil ki küsmüş, belki yüz çevirmiştir.
Ben, beni bilen eski dostuma,
Umutsuzluğa, yalnızlığa, hasrete ve hüsrana.
Yaptım geri, yeni bir dönüş.

Zehra ÇETİN

Ben Olsam Eğer

Eğer kader yazılsaydı, anlıma.
Ne deli, ne neşeli olurdum.
Kız olmak aklıma gelmez.
Boya, saç, fönü unuturdum.

Kendime kalırdı kendim.
Ne muhtaç, ne mazlum olur.
Kendimle yaşıyor.
Ve inan ki yaşıyor olur,
Yaşar olurdum.

Zehra ÇETİN

Suriye

Şimdi geçer mi boğazdan bir sokum ekmek?
Bir yudum su içilir mi artık?
Katile insan, Suriye’ye vatan denir mi artık?

Kim bilir kardeşimdir belki ölen
Bana can denir mi artık?
Yaşanır mı hayat, yaşanılır mı artık?

Zehra ÇETİN

Günün Sözü

Suskunluğum Asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var Lakin, bir lafa bakarım laf mı diye, Bir de söyleyene bakarım adam mı diye!

Mevlana

İnsanoğlu  kainat dediğimiz bütünün bir parçasıdır, zaman ve mekanla sınırlanmış bir parça… Kendi benliğimizi, düşüncelerimizi ve duygularımızı her şeyden soyutlanmış hissediyoruz, ve buna bilincin yarattığı bir göz yanılsaması denebilir. Bu yanılsama bizi kişisel arzularımıza ve en yakınımızdaki birkaç kişiye olan bağlılığımıza hapseden bir cezaevi gibidir. Görevimiz, şefkat evrenimizi tüm canlıları ve bütün güzelliğiyle doğayı da kapsayacak şekilde genişleterek, kendimizi bu cezaevinden azat etmek olmalıdır. İnsanoğlu varlığını sürdürecekse yeni bir zihniyete ihtiyacı vardır.

Albert Einstein

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here