Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Of şöyle bir gerinsem, bir esnesem, birisi kahvaltıyı hazırlasa, yaşamımın kalitesini düşüren şu alerjiler, sihirli bir değnekle yok olsa da mırın kıranlıklar tez gitse diye dua ediyorum bu sabah…
Yazmadım ama tam bir aydır alerjinin ve direnç düşüklüğün en alasını yaşıyorum. En son Rızkullah baba sormuştu, alerji ile aran nasıl diye. “İyidir” demiştim “sıkıntı yok.” Ama varmış ve vardı aslında… Şunun derdi, bunun sıkıntısı derken asıl sıkıntıyı kendime üzerime çektim. Ve eve kapandım ne yazık ki. Konu komşu acayip sıkıntılı bu yüzden “sesin yok sedan yok” diye kendimizi öksüz algılıyoruz diye şöyle bir akşam yürüyüşüne denize hasret kaldım. Varsa yoksa kitap oku ve uyukla.
Aa aslında yanlış biliyoruz alerji denen şeyi. Biliyor musunuz? Baharı, havayı, resim boyalarını, suçlayıp kurtuluyoruz derin düşünmekten. Oysa alerji başlı başına bir olay… Geçenlerde konuştuğumuz doktor arkadaşım bakın bu konuda ne söylüyor.
Alerji aslında kolektif bir rahatsızlıktır yani öyle “pat” diye ortaya çıkmaz. Onu hazırlayan nedenler vardır. Bu nedenler bağışıklık sisteminin zayıflaması ile ortaya çıkıyor, neler bu sistemi zayıflatıyor peki? Ağır bir hastalık sonrası, yorgunluk, düzensiz beslenme, stres, özellikle stres, sıkıntı. Bütün bunlara maruz kalan bedende alerjik reaksiyonlar baş göstermeğe başlıyor. Bu bir isyan hareketi gibi geliyor bana “yeter artık” çığlığı gibi. Ve bendenizin bedeni çığlığı bastı avazı çıktığı kadar haykırıyor.
Bu açıklama bana çok mantıklı geldi. Bazı ilaçları alırız örneğin ağrı kesici. Uzun bir zaman kullanırız hiç alerji falan yapmaz, sonra bir gün bir bakarız ki her tarafımız kabarmış “ama bu alerji yapmıyordu deriz.” Yapmıyordu ama bu ilerde yapmayacak değildir. Kuşkusuz yapar, eğer “yeter” diye çığlık atacak duruma gelirse. Çoğumuz bunu yaşamışsınızdır.
Bazı ilaçların potansiyel olarak alerji riski taşıdığı malum… Örneğin penisilin ve türevleri risk taşıyıcıdır. Doktorlar hastaya bu gibi ilaçları yazarken özellikle bildirmeliler alerji riski olduğunu ve önce test etmek gerektiğini. Herkeste alerji yapacak diye bir şey yok tabi. Ancak yukarda sözünü ettiğimiz bütün etkenler aşırı yorgunluk, stres, bağışıklık sisteminin zayıflaması, çevresel etkiler, bünyesel gariplikler, bir araya gelince risk artar kuşkusuz. Yani aslında bana olanda bu.
Her zaman övünürüm kendimle, nasılda hiç ilaç kullanmadan kendimi kontrol edebiliyorum diye. Ki bunu doktorumda onaylıyor. Kendimce yöntemler buluyorum, idare ediyorum diye. Ama bu kez işe yaramadı yöntemlerim, dün umutluydum, bu sabah moralim bozuldu çünkü artmış döküntüler ve ateşim var. Neden arıyorum yine de bile.
Ve sevgili okuyucularım sakın gereksiz kahramanlıklar yapmayın, yardıma ihtiyacınız varsa bunu kabul edin her konuda. Ve sakın asla bir diğerine iyi gelen bana da iyi gelir diyerek, ne bir ilaç alın ne de alışık olmadığınız bir harekette bulunun ve önermeyin. Bilirsiniz biz çok yardım sever insanlarız. Önümüzde ağrı çekenlere tahammül edemeyiz, hemen bize iyi gelen ilacı ona da ikram etmek isteriz ama bu kesinlikle bir hatadır. Şimdilerde görüyorum, duyuyorum, hanımlar günlerinde anti-depresan ve aspirin gibi ilaçlar ikram ediliyormuş!! Valla benim için dehşet bir şey bu? Nasıl insanlar bu kadar rahat olabilirler?
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım, hem bilmiyoruz, hem öğrenmiyoruz, hem okumuyoruz. Hem de çokbilmişiz çokkk. Her konuda bir fikrimiz vardır, ne kadar doğru, ne kadar yanlış, bunun yorumu artık o dinleyenlerin sabrına kalmış. Ve bu konuya değinmişken Leanordo Da Vinci’ye sormuşlar. Öğrendiklerimizi her zaman neden hafızamızda iyi tutamıyoruz diye.
“Basit” demiş, Leanordo Da Vinci; “Çünkü insanlar çoğunlukla, görmeden bakmakta (bazen bunu çok yaparım), duymadan dinlemekte (ah bunun uzmanıyım valla, yoksa yaşamıma nasıl devam edebilirdim birilerinin boğazını sıkmadan, ya da kendi boğazımı), hissetmeden dokunmakta (yok bunu yapmam bilgisayarımın tuşlarına dokunurken bile harflerin anlamına göre hissederim onları valla, ama bazen aptal sıradan bir öpüşmeyi hiçte hissetmem yani yürüyüş yaparken örneğin birini görürsünüz hiçte öyle sarmaş dolaş olacak ne yeridir ne zamanıdır, sarılıp sizi öper ya, işte o aptal öpüşmeleri hiç hissetmem, etmekte istemem zaten).
Koku alma bilincine varmadan koku almakta (kim ben mi? Kokuların uzmanıyım valla!! Her soluğum bir koku taşır, geçmişten, gelecekten, günümüzden her daim kokuludur aldığım soluk bazen kötü kokularda oluyor ama o zaman soluk almamaya çalışıyorum).
Ve düşünmeden konuşmakta (kesinlikle düşünmüyorlar doğru bir an yalnız bir saniye durup düşünseler tanıdıklarım ahhh ne iyi olacaktı ne?)”
Ve ekliyor üstat; “Böyle duygusal körlükte olan hafızanın evrenle ilişkisi ne olabilir ki? (Valla bilmem ama çoğunluk böyle ve mutlu ve duygusal körlülük yaşamayanlar ancak ahkâm kesmekte yalan mı?)
& & & & &
Şaka bir yana gerçekten ne konuşurken, ne yazarken, ne çizerken, düşünmüyoruz, kitap, gazete okumuyoruz, masal dinliyoruz, hissetmiyoruz, ders almıyoruz, duygusal travma yaşarken yinede her şeyi biliyoruz.
Ve sevgili okuyucularım hiçbir şey bilmiyorum artık, bazen biliyordum, eskiden ama şimdi bilmiyorum ve bu yüzden ayaklarımın beni götürmesini beklemeyeceğim ben onlara hükmedeceğim ve “varın beni doktora götürün” diyeceğim. Ve alın gelin ilacımı ta lokman hekimden, sağlığıma kavuşup yeniden gençliğimi yaşamak istiyorum” diyeceğim.
Ama nasıl kararlılık? Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle alerjisiz, hapşı-tıkşısız kalalım, ayrımsız gayrımsız. Yase
Günün Şiiri
Fener Alayı
gökyüzünde patladı ampul!
sahile doğru iniyordum
dalgaların dağılırken köpüklendiğini gördüm
gizlenmeyi seven bir şey vardı bende
kaybolan yıldız nereye gider gökyüzünde
eve dönmek istemiyordum
yağmur yağıyordu içimde
ışıl ışıldı cumhuriyet balosu
garnizon komutanlığının orada
gördük… yasak bölge, girilmez!
ince bir çizgi halinde!
solardı akşamları ampul
solardı annemin yüzündeki seccade
dibi görülmeyen çukur
sendeki bu sessizlik, bu keder
hüzün değil gurur, demişti
birahanede gördüğüm beyaz sakallı yaşlı adam
tutkularla savaşmak zordur
hatıra girdap halinde iner kalbine
fener alayı geçiyordu önümüzden
cumhuriyet balosuna giden erkanı gördük
bu vakitte ne gezdiğimizi sordular bize
giysilerimize bakıp sonra sordular bize
sessizlikti saplanan yüzümüze
kardeşimin edasındaki kibirsizlik
çekingenlik değil rahimdi
-biz babama küçük rakı almaya gelmiştik!
yağmur başlamıştı, içimde…
belediye başkanının oğlu Rağıp’ı gördük
kaymakamın kızını, doktorun karısını
siyah tayyör içinde bir buhurumeryem
gözlerinin içinde aşılı gül vardı, onu gördük
ışık değildi yanıp sönen, rahman
rahvan yürüyen atların üstünde
fener taşıyan askerleri gördük
-biz babama küçük rakı almaya gelmiştik!
eve dönerken neden iniyordu yeryüzüne
çarşıya giderken gökyüzüne yükselen gece
sadece taştı, sadece taş! görünen o karanlıkta
fener alayı geçerken başkalarının gecesinde
-ben eve dönemem İbrahim!
-ben eve dönemem İbrahim!
nemli soğuktu inen kalbime
kimse yoktu: kimsesizlik: ten
birikmişti biriken arkadaşlarımın gözlerinden
parça parça köpüklenmiş bulut
göğsüm sis ve duman halinde
hiç bir gece dönmek istemedim eve!
karanlığın sonunda doluluk yoktu oysa
ama hafıza neden zehir
akıl neden tutkal oldu bana!
Yücel KAYIRAN
Günün Sözü
Belki de yalancı arkadaşlarına bir teşekkür borçlusun, Sana gerçek dostlarının kıymetini hatırlattıkları için…
Victor HUGO