Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bendenizi sorarsanız, şu an mideme yumruk yemiş gibi algılıyorum kendimi. Birileri diyor ki ülkede her şey normal ama birileri karışıklık varmış gibi göstermek istiyor! Dizi, dizi şehit haberleri, ülkenin dört bir tarafındaki evleri yakıp kavururken, PKK illeti yüzünden doğudaki illerde savaş görüntüleri basına yansımışken, her an bir çatışma haberi ve şimdi sıra kimin çocuğunda diye geceleri sabah ederken aileler nasıl her şey normalmiş gibi söz edilebilir? Bilmiyorum… Ancak bu bir temenni ise canı yürekten katılıyorum. Silahlar susmuş, savaş lakırdıları yok, kardeşliğimiz eskisi gibi et-tırnak, kimse seçimden sonra tek parti kazanmasa çok kötü şeyler olacak diyerek insanları korkutmaz, işte belki o zaman inanırız her şeyin güllük gülistanlık değil ama en azından ortamın kaos ortamı olmadığına.
& & & & &
Ve midemdeki yumruk büyüyor. Belediye çöp hurdacıları ile mücadele ediyormuş. Birçok beldede levhalar asılmış “buraya hurdacılar giremez” diye. Irkçılığın tavan yaptığı eski filmlerde bir çok mekâna “köpekler ve zenciler girmez” diye levhalar asılırdı ya? Bilenler bilir. Keşke böyle bir şeyi bilmemiş, duymamış, görmemiş, okumamış olaydık ya! Bu hurdacılar çevre kirliliği yapıyorlarmış. Belki, çöpler dağılıyor, savruluyor falan. Herkes çöpünü ayrı, ayrı torbalayabilseydi bunca kirlilik olmazdı! Yani bizde başlayan dışarıda devam ediyor! Ve biz kirliyken bunca kirlilik içinde bir onlar mı görünüyor? Şimdi herkes bana kızıyordur biliyorum. Ama empati yapıyorum, kendimi onların yerine koyuyorum ve eve ekmek getirmek için tek yol buysa bu yolun kapanması bendenizi kahrederdi diye düşünüyorum ve kahroluyorum midemdeki yumruklar nefesimi kesiyor. Bizim sokaktaki çöplüklerden yaşıyor bu insanlar. Bu aslında bizim ayıbımız. Bir tarafta köşkler, yatlar, arabalar bir tarafta çöpten geçinenler! Şimdi bunlara Suriyeliler de katıldı. Keşke gerçekten bu insanlar bu işleri yapmak zorunda kalmasalardı? Onlar çok mu istediler hurdacı olmak? Çöpleri karıştırmak? Tabi ki işin cılkını çıkaranlardan söz etmiyorum. Ve zabıta memuru arkadaşlara seslenmek istiyorum. Lütfen kırıcı olmayın, kraldan kralcı olup, unutmayın ki herkes emir kulu ve herkes azıcık minnacık empati yapmaya çalışsın. Kendine yapılmasını istemediği şeyi başkasına yapmasın. Ve onları toplatan belediye onların durumunu göz önüne getirerek onlara uygun iş olanakları sağlasın zahmet olmasa.
& & & & &
Ve bizim doğal gaz sorunu halledildi nihayetinde. Ancak çok acil olan bir şeydi. Ve sorumlulara “bir sürü tehdit yağdırmıştım” sizi şikayet edeceğim babında. Eğer bunca taciz telefonu ve son olarak esip gürlemeseydim ki bunla övünmüyorum ve üzüntüme üzüntü ekliyor bendeniz gibi sakin, hoşgörülü birine bunu da yaptırdılar ya aşk olsun yani!!! Sanırım yine kimse gelmeyecekti.
“Neden neymiş peki?” diye sordum geç kalmaları için. Çok basit. Yetişmiş eleman yokmuş. Kocaman firma, kocaman İskenderun’da iki elemanla çalışıyor. Bu çocuklar nereye yetişsin? Gece geç saatlere dek koşturuyorlarmış!!! Ve sokaktan hurdacılar toplanıyor? Çok gerekli yerlerde eleman sorunu yaşanıyor ancak yeni eleman yetiştirecek bir merci yok! Doğal gaz kaçağından uçacağız, bunun için yetişmiş, eğitilmiş eleman yok.
Ve sevgili ülkemin sevgili seçilmişleri, uzayda yaşıyorlar ki her şey yerli yerinde diyebiliyorlar. Ve bu sevgili firmalar mesaj atıp elemanlarından memnun olup olmadığımızı sorabiliyorlar. Çocukların cılkı çıkmış ellerinden gelenden daha çoğunu yapmaya çalışıyorlar. Onların bu işte ne suçları olabilir ki ve yok tabi ve çok kibarlardı bendenizin aksiliğini görmezden geldiler. Ve işin sonunda teşekkürlerimle birlikte özürlerimi de sıralayıp gönüllerini aldım tabi.
& & & & &
Ve “Minia Projesi…”
Valla heyecan verici… Kent konseyinin teklifi kabul görmüş, dilerim ve finansman sağlanır. Ve proje başarılı bir şekilde gün yüzüne çıkar. Bakın gerçekten güzel olan bir şeye güzel denir. Ve güzel insanı gülümsetir. Beni gülümseten de gülümsesin dilerim ve hep birlikte her şeye rağmen gülümseyelim belki bulaşıcı olur ve yine her şeye rağmen birisi gülümsememize aşık olabilir!
Ve sevgili okuyucularım et tırnaktan ayrılmaz bizde ayrılamayız. Lütfen sağduyumuza sahip çıkalım PKK, terörü ve terörü besleyenleri lanetleyelim birlik ve beraberlik içinde sağlıkla sevgiyle kalalım. Yase
Günün Şiiri
Sılaya Dönüş
I.
Evinin önünden yavrum
Sabahları geçtikçe
Pencerende görürsem seni
Sevinçler dolar içime.
Uzun uzun bakar bana
Koyu kumral araştıran gözlerin:
“Hasta, yabancı adam
Neyin var, kimsin?”
Ben bir Alman şairi
Bütün Almanya’da meşhur,
En üstün isimler söylenince
İçlerinde benimki de bulunur.
Neyim mi var, küçük kız?
Almanya’da çoklarında olan şey!
En ağır acılar söylenince
İçlerinde benimki de bulunur.
II.
Koca şehir, esrarlı şehir,
Benden selâm olsun sana!
Sevgilimi bir zamanlar
Basmıştın bağrına.
Kuleler, kapılar; söyleyiniz
Hani nerde gülüm benim?
Göz kulak olun demiştim,
Hani nerde emanetim?
Kulelerin ne suçu var bunda
Kımıldayamazlardı yerlerinden
Ellerinde valizler sevgilim
Şehirden kaçıp giderken.
Şehrin kapıları, işte onlar
Bıraktılar, gitsin, sessizce
Bir kapı her zaman boyun eğer,
Bir deli kız ona açıl deyince.
Salamanca surlarında
Hava çok tatlı ılık.
Yanımda sevgili Donya
Yaz akşamı geziyorduk.
Güzelimin ince beline
Kemer olmuş kolum benim
Göğsünün mağrur dolgunluğu
Üzerinde mesut elim.
Eser gelir ıhlamur ağaçlarından
Çekingen bir mırıltı ne çare
İlerden değirmenin deresi
Korkulu rüyalar fısıldar kalbe:
“Ah Senyora, seziyorum,
Gün gelir sürerler beni buralardan
Salamanca surlarında
Elveda gezintiler o zaman.”
Heinrich HEINE-Çeviren: Behçet NECATİGİL
Günün Fıkrası
Bir sarışın, bir kızıl ve bir esmer kız yanmakta olan bir binanın çatısında mahsur kalmışlar. İtfaiye hemen olay mahalline gelmiş, gerekli cihazları çıkarmışlar. Çatıdan atlayanları tutmak için yanlarında getirdikleri çarşafı tuttuktan sonra, çatıya doğru seslenmişler; “Atla. Bu tek şansımız.”
Esmer olan kız çatının kenarına kadar gelmiş ve kendisini aşağıya bırakmış. Tam çarşafa gelirken, itfaiyeciler birden çarşafı kenara çekmişler. Esmer kız domates salçası gibi yere yapışmış. İtfaiyeciler tekrar çatıya seslenmişler; “Hadi atla. Yoksa kurtulamayacaksın.”
Kızıl saçlı aşağıya bağırmış; “Atlamam. Biraz önce yaptığınız gibi çarşafı çekersiniz siz.” İtfaiyeciler; “Hayır, çekmeyiz. Biz sadece esmerler için bunu yaparız.” Böyle söylenince, kızıl saçlı da kendisini çatıdan aşağıya bırakmış. İtfaiyeciler esmer kızda olduğu gibi yine aniden çarşafı kenara çekince, kızıl saçlı da elmalı kek gibi yere serilmiş. Çatıda sadece sarışın kalmış. İtfaiyeciler daha önce de yaptıkları gibi; “Atla, atla. Yoksa yanarak öleceksin.” Sarışın; “Kesinlikle atlamam. İki arkadaşım atladığında çarşafı çektiniz. Ben atlarken de çekersiniz.” İtfaiyeciler; “Kesinlikle çekmeyeceğiz. Söz veriyoruz.” Sarışın kız; “Bakın, sizin çarşafı çekmeyeceğinize güvenemiyorum. Şimdi çarşafı yere bırakın ve etrafından çekilin…”
Günün Sözü
Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracaklarına duvar ördükleri için yalnız kalırlar.
Newton