Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Cumhuriyet coşkusu sardı içimizi Ekim ayına girdik gireli. İçimiz kıpır kıpır, ne kadar acılı, ne kadar buruk olsak ta, her yıl sanki ilk defa kutluyoruz ve her yıl sanki ezelden beri kutluyormuşuz gibi özümlenmiş, anlaşılmış bize yakıştırılmış gibi.
Atatürk, Cumhuriyet idaresi için; “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare şeklidir” demiş. Bendeniz de Cumhuriyet; Bize doğduğumuz günden ailemiz tarafından empoze edilen değerlerin bir isim altında toparlanmış halidir diyorum. Bu yüzden Cumhuriyet yönetimi bize yakıştı çünkü bize olağan üstü değil basit ve çok önemli şeyler öğretildi. Önce kendine, sonra insana, doğaya, hayvana ve haklarına saygı… Kardeşçe yaşam, elimizdekini paylaşmamız, kimsenin malına, canına göz koymamız. Diline, dinine, inancına saygılı olmamız. Başımıza bir şey gelirse hakkımızı kendimiz alacağımıza, gerekli mercilere başvurmamız öğretildi.
Bunları toparlarsak insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve hukuk değerlerine saygılı diyebiliriz öğretim şeklimize. Bizler bu değerlerle büyüdük ve Atatürk’ün “Cumhuriyet yönetimi Türk Milletinin karakterine ve adaletine en uygun yönetim şeklidir” demesi böylece doğrulanıyordu bence. Belki başta bu değerlerin çok farkında değildik. Otomatik olarak bize öğretilenleri yapıyorduk en doğal şekli ile. Ancak yaşa girip büyüdükçe ve dünyanın halini gördükçe doğal olarak kabul ettiğimiz değerlere daha çok sarılma gereği duyduk. Ve cumhuriyetin kuruluş aşamalarını kurtuluşa giden yolun zor ve sarp olduğunu öğrendikçe daha çok sarıldık değerlerimize…
Atatürk, Cumhuriyet’i Türk gençliğine emanet etmiştir. Çünkü ülkenin sürekli yenileşme ve çağdaşlaşma içinde olmasını istemiştir. Bizler dünün gençleri ve bu günün ve yarının gençleri olarak Cumhuriyeti ve değerlerini koruyacağız kuşkusuz canımız pahasına… Bize emanet edilen bu değer bize hediye edilmedi, önce özgür bir ülke olmamız gerekiyordu. Düşmandan temizlenmiş, öz değerlerine yeniden kavuşmuş; bu uğurda kanla sulandı topraklar içte, dışta düşmanla kan-kana can-cana savaş verildi. Onu korumak, kollamak, çocuklarımıza aldığımız gibi bırakmak boynumuzun borcu kesinlikle.
Ve… Ben deniz doğarken peşin peşin armağanımı almışım. Armağanların en güzeli Cumhuriyet… Bu yüzden hiç doğduğuma pişman olmadım. Sevinçlerin ve gururların en güzelini yaşadım ve yaşıyorum her yıl yeni baştan aldığım bu paha biçilmez hediye sayesinde. Ve çok şükür ki, her yıl Cumhuriyetle yaş alırken, biraz daha olgunlaştığımı ve sahip olduğum şeyin değerini daha çok özümlediğimi anlıyorum. Her yıl yeniden doğduğumu ve yenilendiğimi görüyorum. Ve boynum kıldan ince oluyor.
Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalalım, Cumhuriyet yönetimi ve ruhu ile. Ayrımsız gayrımsız hep birlikte her zaman… Yase
& & & & &
Atatürk’ün Ölümsüz Eseri Nutuk’tan
Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım. Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, ‘Türk gençliğine emanet ediyorum.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Günün Şiiri
Cumhuriyet
Bağımsızlık, hürriyet,
Sendedir Cumhuriyet.
Kutluyoruz tüm millet,
Varol sen Cumhuriyet.
Seninle mutlu vatan
Uğrunda dökeriz kan,
Armağansın Ata’dan,
Varol sen Cumhuriyet.
Ulusumu yücelttin,
Uygarlığa yönelttin,
Yurdumu cennet ettin,
Varol sen Cumhuriyet.
Albayrağıma sarıl,
Aydınlat ışıl ışıl,
Kutlasın binlerce yıl,
Varol sen Cumhuriyet.
Cumhuriyet
Biziz bu memleketin,
Kanı, kemiği, eti.
29 Ekim’de
Kurduk CUMHURİYETİ.
29 Ekim’de,
Yine bir ay parladı,
İşte bu parlak ayın,
CUMHURİYET’tir adı.
Cumhuriyet yolların,
En iyisi, en düzü,
Atatürk’ün zekâsı,
Ak etti yüzümüzü.
29 Ekim’de,.
Bütün ışıklar yansın,
Caddeler baştan başa,
Bayraklarla donansın.
Şerefimiz var, yurdun,
Toprağında, taşında.
Dinç CUMHURİYET’imiz,
Bir sonsuzluk yaşında.
Elele tutuşalım,
Hiç değişmez bu niyet.
Yaşasın Türk Milleti,
Yaşasın CUMHURİYET!
Cumhuriyet
Ay yıldızlı al bayraklar,
Her yanda dalgalanıyor.
Süslendi evler, sokaklar.
Renk renk ışıklar yanıyor.
Yıllardan önce bugün,
Cumhuriyet kurdu millet,
Bize büyük Atatürk’ün,
Armağanı CUMHURİYET.
En birinci vazifemiz,
Onun yolunda yürümek.
Canımız gibi koruruz,
CUMHURİYET Türklük demek.
Sevinçle, sağlıkla geçsin,
Sabahımız, akşamımız,
Kutlu olsun hepimize,
CUMHURİYET bayramımız.
Cumhuriyet Bayramı Var!
Albayrağın gölgesinde,
Şen Türküler gür sesinde.
Kahramanlar ülkesinde,
Cumhuriyet bayramı var!
Bak sevinçten coşanlara,
Akın akın koşanlara.
Sen de katıl, koş onlara,
Cumhuriyet bayramı var!
Yüreğine şunu kazdır:
29 Ekim yazdır.
Ne yapılsa gene azdır,
Cumhuriyet bayramı var!
Zafer Türküsü
Yaşamaz ölümü göze almayan
Zafer, göz yummadan koşarda gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi
Gürleyen sesinle doldur gökleri
Zafer dedikleri kahraman peri
Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir ey delikanlı
Diriler şerefli ölüler şanlı
Yurt için döğüsen başı dumanlı
Her zaman bu sandan, o sana giden
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Günün Sözü
Yiğitlik; kolun, bacağın değil, yüreğin, ruhun sağlamlığındadır. Atımızın, silahlarımızın değerinde değil; kendi değerimizdedir.
Montaigne




