Ve Bize Ne Oldu?

0
68

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Nasıl ne zaman bu hale geldik, ne zaman bu kadar tahammülsüz, ne zaman bu kadar maganda, ne zaman bu kadar vurdum duymaz, gurursuz, görgüsüz, onursuz olduk, ne zaman bu kadar haktan, adaletten, dinden, imandan, onları kullanarak bu kadar uzaklaştık? Hiç bilmiyoruz ya da çok iyi biliyoruz.

Halk yoksullaştıkça mutsuzlaştı, halk yoksullaştıkça umudunu, tahammüllünü yitirdi, uçan kuşa borçlandı, borcunu ödeyemez duruma düştü. Sonunda ya duyarsızlaştı, gururunu kaybetti ya da patlamaya hazır bombaya döndü. Ya da canına kıymakta buldu çareyi. Yani ortam mutsuz, insanlar ve tuzu kuru insanlar diye ikiye keskin bıçakla bölündü. Zamlar, vergiler altında inleyenler ve tuzu kurular diye. Yani genç bir kızımız evinin önünde bıçaklanıyor, hasta ruhlu bir hapishane kaçkını tarafından “altında başka şeylerde var” diyebiliyor bazıları? “Neden bu insan ortalıkta dolaşabiliyor elini kolunu sallayarak” diye sorgulayacağına!!! Kafayı yememek için en ufak bir neden yok valla el insaf, el insaf yani adam sabıkalı, adam hapishane kaçkını, adam kafadan hasta ama altında başka şeyler aranıyor! Ne diyelim? Doğrusu sorgulamaktan uzak olacağıma, yoksulluktan inlemeye razıyım, paraca zengin akılca zavallı olup kendimi yitireceğime, hak, hukuktan, adaletten, sevgiden uzaklaşmayacağıma, haksızlığa uğrayınca; hak istemek için yola düzülünce hak yerine dayak yemeğe de… Ne kadar korku salınmış ki iki adım yürüyemedik ya!

Ve sevgili İskenderun belediyesinde bazı garip olaylar yaşanıyor, aldığımız duyumlara göre. Doğrusu hiç yakıştıramadım. İlk düğme yanlış iliklenirse devamı da yanlış iliklenir. Diye düşünmek istemiyoruz! Doğrusu bu İskenderun için alışılmış bir şey değil dilerim aldığım duyumlar doğru değildir!

Partici değilim, politik değilim ama halkçıyım, hümanistim, hak için, adalet ve hakça paylaşım için yaşarım, bunu kim sağlarsa sağlasın başımın üzerinde yeri vardır. Ama kul hakkı yiyen! Kutsal kitap okuyanlar bilir! Bilmeyenler kutsal kitaba zahmet olmasa bir göz atsın. Bütün kutsal kitaplarda ve diller de aynı şey yazar.

Ve sevgili okuyucularım Şırnak ve Mardin kırsalında el yapımı patlayıcıların infilak etmesi sonucu 2 Mehmetçiğimiz şehit olmuş, 7 Mehmetçik yaralamış… Her taraftan yangın yeri içimiz artık alev alev! Allah’ım ya rabbim sen koru Mehmetçiğimizi, sen rahmetini üzerinden eksik etme. Şehitlerimizi cennetine kabul et. Yaralıları tez sağlıklarına kavuştur, ailelerine ve sevenlerine sabır ve akıl ihsan eyle ya Ekrem il Ekremin! Ve yazımızı ne yazık ki içimizi yakan bir haberle noktalamak zorunda kalıyoruz. Vatan sağ olsun.

Ve bu koşullarda sağlıkla sevgiyle kalalım ayrımsız gayrımsız. Her zaman hep birlikte sevgili okuyucularım. Ve her şeye rağmen hak isterken haksız olmamaya dikkat edelim. Çünkü biz böyleyiz en yakınımızdakiler bile bunu yapar düşüncesizce oysa insanın her zaman duygudaşlık yapması ve ağzından çıkanın ayrımında olması lazım diye düşünüyorum. Hz. İsa’nın dediği gibi ağzımıza giren değil ağzımızdan çıkan önemlidir çünkü… Yase

& & & & &

Vazodaki Elma Hikâyesi

Konfüçyüs, öğrencilerine ders veriyordu. Sınıfa elinde dar uzun bir vazo ile geldi. Tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde de bir elma vardı. Elmayı vazonun içinde koyduktan sonra, vazoyu yere bıraktı ve şöyle dedi;

-Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı alabilir.

Öğrencilerden biri atıldı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalıştıkça elma elinden kaydı. Bir de elini vazoya sıkıştırdı, bağırmaya başladı:

-Elimi çıkaramıyorum!

Konfüçyüs; -Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmezsen, elini çıkaramazsın.

Öğrenci biraz daha uğraştı, elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda mecburen bıraktı. Elini vazodan çıkardı. Konfiçyus’a sordu: -Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mı?

Konfüçyüs, nasıl olacağını göstereyim dedi ve vazoyu ters çevirdi. Elma kendiliğinden vazonun içinden yuvarlanıp çıktı. Öğrenciler çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başladı.

Konfüçyüs, öğrencilerine elmayı göstererek dedi ki: -Göründüğü gibi basit değil, bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız.

Hayatın akışında bazen ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek ulaşabilirsiniz. Bazen en doğrusu olayları kendi akışına bırakıp müdahale etmemektir. Sorunlara bakış açınızı değiştirdiğinizde farklı çözümler bulabilirsiniz.

Günün Şiiri

Üzülüyorsun Takma Diyorlar

Üzülüyorsun, takma diyorlar.

Kızıyorsun, değmez diyorlar.

Boş veriyorsun; gamsız diyorlar.

Susuyorsun, iki çift laf et diyorlar.

Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar.

 

… Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.

Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.

Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.

Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar.

Dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar.

 

Ölünce ne diyecekler?

Muhtemelen; Ölüm sana yakışmadı.

Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler…

Müşfik KENTER

Hani Kurşun Sıksam Geçmez Geceden

Yiğit harmanları, yığınaklar,
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu…

Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs…
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan’ların.
Ölünmüş, cânım, ölünmüş,
Murad alınmış…

Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe, yemeğe…
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı, kınsız, uyanık,
Ve genç bir mısrâdır
Filinta endam…
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri…
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdân,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep…

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık…
Ve zehir – zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık…

Ahmet ARİF

Günün Fıkrası

Yangın çıkmıştı. Üst katta kalan adamı kurtarmanın olanağı yoktu. Temel olay yerine geld, şöyle bir bakındıktan sonra: -Uzun bir urgan ceturun baa, dedi. Kurttaracağimdur oni… Urgan geldi. Temel düğümleyip yukardaki adama atarken seslendi: -Beline sıkı sıkı bağlayasun bu urgani!! İp bağlandı, Temel çekti. Adam düşüp parça parça oldu.

-Ne yaptın yahu sen? dediler.

-Bir kerem bir adamun birinu pöyle iplee kurtarmiştum. Amma damda miydu, kuyuda mu? İşte bunu akluma cetüremeyrum!

Günün Sözü

Bir sorunu çözmenin en iyi yolu nedenini yok etmektir.
Martin Luther King

Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir.
Albert Einstein

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here