Değerli okurlarım, alt yapılarda sadece, gençlere topu tekmeleme öğretilmez. Orası bir yuvadır ve genç dimağlar ameli ve nazari eğitilir. Zaten, alt yapıların özelliği, büyüklüğü ve de fazileti budur. Bu ocaktan yetişen gençlerin spor ahlakı da üst düzeydedir.
Spor ahlakı dedik ya… Özellikle başlık açmıyorum ama gençlere bunu aşılamak, beyinlerine kazımak kolay değildir. Hocaları da bu önemli konuya şaşı bakıyorsa, o zaman işler zorlaşır ve olumsuzluklar boyut kazanır.
Takım ruhunun bir anda oluşamayacağını yukarıda söylemiştim. Buna paralel olarak, sporcuları bir arada tutmak da çok önemlidir. Bu şekilde kişisel sorun yaşayanlarla ilgilenmek daha kolay olur. Bütün teknik adamların da bileceği gibi, kişisel sorun yaşayan oyuncuları forma sokmak ve formda tutmak, onlardan başarı beklemek çok zordur. Öyle olmadığı gibi, istemeden de olsa, takım arkadaşlarını da ters yönde etkiler.
Alt yapıdan gerekli dersi almamız ve spor ahlakını içine sindirmemiş futbolcular hangi takımda oynarsa oynasınlar, dikkat çekecek bir başarı yakalayamazlar. Takım olmada, sevgi, saygı ve centilmenlik hep ön planda tutulur ve o şekilde yola çıkılır ve devam edilir. Takım olma ruhu oluşurken, çaba göstermek, özveride bulunmak da gündem oluşturur. Sadece iyi niyet sevgi, saygı yetmez.
Sözü buraya getirmişken, bir anımı anlatmak istiyorum izninizle. Futbolla yeni tanıştığımız dönemlerde, yani sokak aralarında top koştururken, topun sahibi kimse, onun dokunulmazlığı vardı, istediğini oyuna alır, istediğini çıkarırdı. Kırsal kesimde ufak tefek değişiklik olsa bile, bunun aynen devam ettiğini söyleyebilirim.
Uzun yılar önce, bir lastik topa sahip olmak müthiş bir hadiseydi. Dikkat ederseniz, meşin toptan söz edemiyorum. Çünkü hak getire… Birde, takım içinde topu havaya iyi diken, güzel çalım atan, biraz da kabadayı tiplerde takım içinde söz sahibiydi. Topa iyi hükmedenler şimdi bile söz sahibi. Dünkü çocuğu hemen kaptan yapıyorlar.
Çok ilginçtir ki, anlatmaya çalıştığım o çocuklara kötü oynasalar bile kimse kızmazdı. Takımın galip gelmesi için onlarla oynamak büyük bir şanstı. Çünkü onlar takımın aslanlarıydı, mutlaka gol yapıp mahalle çocuklarını sevindirirlerdi. Takımdaki karıncalar ve arılarda, aslanın gözüne girebilmek için var gücüyle koşarlar ve aslanın ‘aferin’ini alabilmek için rakip arkadaşlarını hırpalarlardı. Onları sevgiyle yâd ediyorum.
Takım ruhu nasıl oluşur, bunu anlatmak da her babayiğidin harcı değil. İyi ki anılarımız var da yararlanıyoruz. Yarına devam edelim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA