Sessizce Kara…

0
70

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Ahh benim canımın içi İskenderun. Bu sabah çok güzelsin yine. Dün de güzeldin önceki günde. Ve aslında her zaman çokkk güzelsin. Yalnızca övgüler dizmek geldi içimden bu karanlık, kapalı havada. Ancak gerçekten yalnızca çok güzelsin ve seni seviyorum demek istiyorum o kadar ve şimdi sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum sevgili okuyucularım, ayrımsız, gayrımsız ve uzaklaşalım gündemin buz gibi soğuğundan… Yase

& & & & &

Sessizce geldi katıldı aramıza. Bir sandalye verdiler hemen, oturup dinlemeye başladı konuştuklarımızı. İşte, bu kızın annesi babası öldü. Adın ne senin? Gamze, Gamze Kara. Kara ha… Evet, karaydı saçları, karaydı gözleri, karaydı teni. Ya şimdi? Ya bundan sonra? Kara mı olacaktı bahtı. Senin de fotoğrafını çeksin abla, hadi! Çeksin mi? Omzunu silkti sadece, sessizce baktı gözleri. Sessizce ve kırık umutsuzluğuydu objektife takılan. Kömür gözleri parlamıyordu, içten-içten ağlıyordu bu kara yüz, dudakları gülmeyi unutmuştu.

Yine de sessizce baktı gözleri objektife, sessizce ağladı. Dokuz yaşında kendisine can verenleri kaybetmişti Gamze. Toprağın öfkesiydi onları uzaklara götüren. Kayaların, dağların, taşların öfkesi… Olsun anneannesi vardı ya, ona bakardı. Nereye kadar? Farkındaydı ölümün soğuk elleri anne babasını seçmişti. Beni görüyorlardır, değil mi? Yanımdalar biliyorum. Beni seviyorlar. Tek üzüldüğüm, keşke uzaklara gitmeselerdi. Sessizce baktı gözleri yine, sessizce sordu.

Bir de kardeşi vardı Gamze’nin yedi-sekiz yaşlarında, Kara soyunun tek temsilcisiydi Barış, bırakır mıydı amca onu öyle çadır kentlerde. Aldı, götürdü Afyon’a. Ya Gamze? O sadece ve sadece bir kız çocuğuydu, amcaya yaraşmazdı! Sessizce baktı gözleri o anda… Anne, acıktım, yemek yiyelim diyemeyecekti artık. İş başa düşmüştü, kendi kendini doyurmak zorundaydı. Aldı eline kovaları, doğru aşevine. Hey, küçük kız nasıl taşıyacaksın o yemekleri? Çadırımız uzakta tekrar-tekrar gelemem, hem ben yalnızım, annem babam yok ki.

Sessizce baktı gözleri kadına, sessizce yürüdü.

Kara Gamze, bir küçücük hayat işte, taşların, molozların, demirlerin arasından sıyrılan. Toprağın öfkesine yenik düşmeyen bir küçücük yürek, öfkenin bağışladığı bir küçücük can… Okula gidecek büyüyecek. Silinmeyecek elbet bu öfke zihninden, sarstıkça sarsacak Kara Gamze’yi. En derinde bir yerlerde o uğultu hep duyulacak.

Sessizce baktı gözleri arkamızdan, sessizce el salladı.

www.edebiyatogretmeni.net

& & & & &

Duvarda Çivili Kertenkele

Japon mimarlarından biri evini baştan aşağı yeniliyordu. Tamirat esnasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iç kısmında, iki tahta arsında sıkışıp kalmış bir kertenkele buldu. Biraz daha dikkatle bakınca kertenkelenin canlı olduğunu fark etti.

Onu oradan kurtarmaya çalışırken bu kez kertenkelenin bir ayağından duvara çivilenmiş olduğunu gördü. On yıl önce yapılan eve kapısı takılırken dışarıdan çakılan bir çivi, o an kapıyla duvar arasında bulunan kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı diye düşündü Japon mimar.

Peki nasıl olmuştu da bu kertenkele, bir santim boyu bile kıpırdayamadığı bu karanlık duvar boşluğunda on yıldır canlı kalmayı başarmıştı?

Mimar, tamirat işlerini bir kenara bırakarak kertenkeleyi izleme ye başlı. Bu kertenkelenin sadece havayla beslenmediğine göre, bunca yıl yaşamını nasıl sürdürebildiğini merak ediyordu.

Bir süre sonra duvar boşluğunda bir hareket oldu. Japon mimar, nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkelenin geldiğini gördü. Gelen kertenkele, yerinden kıpırdayamayacak halde olana ağzında yiyecek taşıyordu.

Bu kertenkele diğerinin belki annesiydi, belki eşi, belki de arkadaşı Kim bilir? Ama bilinene bir şey var ki aralarındaki güçlü sevgi, birinin bıkıp usanmadan diğerini hayatta tutabilmek için ona yiyecek taşımsına neden olmuştu. www.edebiyatogretmeni.net

& & & & &

Nazlı

Aslında hükümdar haklıydı diye geçirdi aklından Güneş. Kendisi de ilk gecenin ardından daha rahat hissetmişti kendini. Oysa gece gözlerinde yaşlarla uyuduğun da “yarın sabahtan eve döneceğim” demişti. Ancak ne o gün ne de sonra dönmüştü hatta o kadar alışmıştı ki eve dönmek bazen ona zor gelmeye başlamıştı. Bir defa özgürdü, babasından para geliyordu ama o Kıbrıs’ta yaşıyordu, orda her şey daha pahalıydı ve çalışmak istiyordu okuldan arta zamanda. Güçlü, küvetli, uzun boylu, etine dolgun, her zaman gülümseyen gözleri ile orantılı gülüşü ve yanaklarında derin gamzeleri vardı. Gerçi kirli sakallı olduğu için gamzelerini pek gören olmazdı ya. Nazlı belki onlara vurulmuştu? Ünlü bir gece kulübünde iş buldu güvenlik görevlisi olmuştu, özelikleri uyuyordu hem yakışıklı hem de güçlüydü, dövüş sanatlarından bir kaçını da çok iyi biliyordu. Kıbrıs’ın renkli, hareketli gecelerini önce yadırgamış sonra alışmış hatta kapılmıştı. Ama ders çalışmak zorlaşmıştı, sabaha doğru eve gidip uyumak sonra okulla gitmek zoruna gidiyordu, üstelik para da hoş gelmeye başlamıştı.

Tatillerde iyiydi ama o zamanda yurda dönmesi gerekiyordu. Annesi onu çok özlüyordu, üstelik kadın hastaydı. İzin alıp gidiyor ama bir haftadan sonra dönmek zorunda kalıyordu. O zamanda gündüzlerini deniz ve tenis oynayarak değerlendiriyor spor salonlarına takılıyordu. Çok iyi bir yüzücü ve tenisçiydi. Kıbrıs tam istediği yerde, kendi evleri de deniz kenarındaydı ama yazın deniz nedense çok kirli ve dalgalı, çalkantılı olurdu ama Kıbrıs’ta berrak, derin ve koyu maviydi, insanı resmen davet ederdi içine-içine… Güneş’te bu davete dünden razıydı her an denize girecek gibi giyinir ve dilediği saatte yüzerdi, hem de balık gibi o iri yarı gövdenin zarafeti turistleri kışkırtırdı çoğu zaman… Arkası Yarın

Günün Şiiri

Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı
Behçet NECATİGİL

Gizli Sevda

Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.

Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan,
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.

Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim
Bildiğin gibi…
Anlıyordu.

Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri..
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selam söyledi.
Behçet NECATİGİL

Günün Fıkrası

Genç deve annesine sormuş: “Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük?” Anne cevap vermiş: “Çölde kuma batmamak için.” Genç deve tekrar sormuş: “Peki kirpiklerimiz niye bu kadar gür. Anne tekrar cevap vermiş: “Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.” Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş: “Bizim niye hörgüçlerimiz var.” Anne deve sabırla yanıtlamış: “Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde depolarız.” Sonunda dayanamayan genç deve sormuş: “Peki biz Ankara Devlet Hayvanat Bahçesinde ne halt yiyoruz??”

Günün Sözü

Aşkın tersi nefret değil, ilgisizlik. Sanatın tersi çirkinlik değil, ilgisizlik. İnancın tersi sapkınlık değil, ilgisizlik. Ve hayatın tersi ölüm değil, kayıtsızlıktır.
Elie Wiesel

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here