Geçtiğimiz günlerde ilimiz Hatay’ın Payas ilçesinde yaşanan sel felaketi, bize bir kez daha doğanın affetmediğini ve yapılan her ihmalkârlığın bedelini toplum olarak ödediğimizi hatırlattı. Toprakkale-İskenderun karayolu gibi hayati ulaşım hatları zarar gördü, bölgede faaliyet gösteren sanayi tesisleri risk altında kaldı. Payas’ın içinden geçen dere taştı, cadde ve sokaklar sulara teslim oldu. Bu felaket, sadece bir doğa olayı şeklinde gelişmedi, yıllardır süregelen ihmalin, plansız yapılaşmanın ve doğayla inatlaşmanın sonucu olarak karşımıza çıktı.
Peki, bu felaket neden yaşandı? Dere yatağının yönü mü değiştirildi? Hatalı yapılaşma mı etkili oldu? En önemlisi, bundan sonra ne yapılmalı?
Payas’taki sel felaketinin en önemli sebeplerinden biri, dere yataklarının zaman içinde değiştirilmesi, daraltılması ya da üstünün kapatılarak yerleşim ve yol alanı olarak kullanılmasıdır. Doğa, unutmaz. Su, kendi yatağını bir gün mutlaka geri alır. Siz yıllarca bu yatağa müdahale eder, yol geçirir, bina dikerseniz altyapıyı da yetersiz bırakırsanız, dere, kendine ait olanı geri alır ve nitekim ağır bir hasarla geri aldı…
*Paydaşlara Düşen Görev…
Payas Belediyesi: Yerel belediye olarak Payas Belediyesi’nin en öncelikli görevi, şehir içindeki dere yataklarını korumak, rutin temizliklerini sağlamak ve bu alanlara yapılaşmayı önleyecek imar politikaları geliştirmektir. Ayrıca su taşkınları sırasında kullanılabilecek acil tahliye planlarının hazırlanması ve halkın bu konuda bilinçlendirilmesi gerekir.

DSİ (Devlet Su İşleri): DSİ, bölgedeki dere yataklarını incelemeli ve gerekirse ıslah projeleri geliştirmeli. Bu tür projeler, sadece derelerin yönlendirilmesi ve yataklarının korunması ile sınırlı kalmamalı aynı zamanda her türlü doğal afetin öngörülebilirliğini arttıran hidrolojik modelleme sistemlerinin kurulmasını da kapsamalıdır. Payas’taki gibi felaketlerin önüne geçmek için atılacak adımlar yalnızca müdahale odaklı olmamalıdır. Uzun vadeli bir planlama ve bilinçlendirme süreci gerekmektedir. Bu bağlamda atılacak başlıca adımlar şunlar olmalıdır. Dere yataklarının daraltılmasından vazgeçilmelidir. Betonlaşmanın önüne geçilmelidir. Doğal akış engellenmemeli, bu bölgelere yerleşim yapılmamalıdır.
Hatay Büyükşehir Belediyesi (HBB): HBB, bölgesel ölçekte sel riskine karşı önlem alma sorumluluğuna sahiptir. Altyapı projeleri, su tahliye sistemlerinin güncellenmesi ve bölgenin yağmur suyu haritasının çıkarılması HBB’nin görev alanındadır. Yağış miktarları artık eskisinden daha yoğun ve kısa sürede düşüyor. Bu da altyapının kapasitesini aşmasına sebep oluyor. Büyükşehir Belediyesi’nin bu kapasiteyi gözden geçirip, iklim değişikliği senaryolarına uygun şekilde güçlendirme projelerine başlaması gerekiyor. HBB, il genelinde benzer durumların önüne geçmek için geniş çaplı bir altyapı yatırımı yapmak zorundadır. Özellikle suyun hızla akışını engelleyen bariyerleri ortadan kaldırmalı ve şehirdeki suyollarını yeniden düzenlemesi gerekir. HBB, gelişen teknolojiyle daha sağlam su tahliye sistemleri kurmalıdır.

HATSU: HBB bünyesindeki HATSU, altyapının en kritik kurumlarından biri. HATSU’nun sorumlulukları şu alanlarda yoğunlaşmalıdır. Yağmur suyu drenaj sistemlerinin revizyonu şart görünüyor. Payas’taki mevcut yağmur suyu hatları, ani sağanaklara cevap veremediği anlaşılıyor. Daha geniş çaplı borular, seli yavaşlatacak açık kanallar ve suyu dereye güvenli şekilde yönlendirecek ara tahliye sistemleri kurulmalıdır. Mevcut sistemlerde, atık su ve yağmur suyu hatları birbiriyle iç içe geçmiş durumda. Bu da yağmur anında taşmalara ve kanalizasyon sistemlerinin geri tepmesine neden oluyor. İki sistem mutlaka ayrıştırılmalıdır. Menfez, mazgal ve yağmur suyu hatlarının düzenli bakımı yapılması öncelikli işlemlerdir. Çöplerin ve molozların buraları tıkamaması için denetimler artırılmalıdır.
*Payas Ülke Sanayisinin Kalbidir…
Payas sadece bir yerleşim merkezi değil aynı zamanda Türkiye’nin en önemli ağır sanayi bölgelerinden biridir. Demir-çelik işletmeleri, haddeneler ve organize sanayi bölgeleriyle dolu bu bölge, hem bölge ekonomisinin hem de ülke sanayisinin kalbidir.

Aynı şekilde, Toprakkale-İskenderun karayolu ile otoban da lojistik açısından hayati önem taşımaktadır. Bu stratejik bölgeleri korumak için
1) Sanayi bölgeleri çevresinde su tahliye kanalları oluşturulmalıdır.
2) Her sanayi tesisi, kendine ait bir iç drenaj planına sahip olmalıdır. Bu planlar DSİ ve HATSU işbirliğiyle denetlenmeli ve standart hale getirilmelidir.
3) Otoban ve ana karayolu çevresinde taşkın bariyerleri kurulmalıdır. Su baskınına karşı geçirimsiz bariyerler, taşkın setleri ve tahliye kanalları hızla inşa edilmelidir Bu yollar yalnızca trafik akışı için değil acil yardım ve lojistik için de kullanılacağından öncelikli korunması gereken alanlardır.
4) Meteorolojik erken uyarı sistemleri entegre edilmelidir. Bu yolların ve tesislerin bulunduğu alanlara yağışa duyarlı alarm sistemleri kurulmalı ani yağış durumlarında trafik yönlendirilmeli, fabrikalara anlık bilgi verilmesi sağlanmalıdır.
5) Sanayi kuruluşları ile afet protokolleri yapılmalıdır. Büyük işletmeler, sel gibi afetlere karşı kendi önlemlerini almak zorunda olmalıdır. Ancak bu önlemler koordineli olmak zorundadır. Belediyeler, OSB yönetimleri ve AFAD arasında protokoller yapılmalı, gerekirse ilgi birim personellerine, konuyla ilgili süreli eğitimler verilmelidir.
*Plansızlık Felaketi Getirdi

Payas gibi riskli bölgelerde yaşanan felaketler, tek bir kurumun hatası değil bana göre plansızlığın ve koordinasyonsuzluğun ürünüdür. Bir daha yaşanmaması adına, dere yataklarının üzerindeki tüm kaçak yapılaşma kaldırılmalıdır. Altyapı projeleri, iklim değişikliğine uyumlu hale getirilmelidir. Yağmur suyu, kanalizasyon sisteminden ayrıştırılmalıdır. HATSU, DSİ ve belediyeler ortak veri tabanı ile çalışmalıdır.
Sanayi bölgeleri için özel su tahliye sistemleri geliştirilmelidir. Yerel halk sel riski konusunda eğitilmeli, erken uyarı sistemlerine entegre edilmelidir. Doğaya kafa tutmak ya da doğayla inatlaşmak yerine doğayla birlikte yaşamanın yollarını bulmak zorundayız.
Payas’ta yaşanan bu felaket, bize bir kere daha gösterdi ki ihmal edilen her dere, öç almak için değil hatırlatmak ve kendini göstermek için taşar. Bu hatırlatmayı doğru okumak, sorumluluğu paylaşmak ve bir daha aynı acıyı yaşamamak hepimizin elindedir. Ortak akılla doğruyu bulup, akılcı ve isabetli tedbirlerle yol almalıyız…





