Özgür Bir Ruhu Kim Görebilir Ki?

0
88

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah yine zor uyandım. Yine elimi yüzüme dayayıp kayıp gidiyorum bu diyardan. Dolaşıyorum, derya deniz, rüzgârla el ele vermişim. Dalıyorum ağaçların içine, secde ediyor dallar, yapraklar, huşu içinde, Allah, Allah diyerek. Dolaşıyorum ruhumun  derinliklerinde, indikçe  iniyorum. Eriyinceye kadar bir hamur parçası gibi  suda.. Saatler geçsin, günler, aylar, yıllar, hep böyle kalalım derinlerde, hışırtısında eriyelim ağaçların, denizin gizeminde yok olalım istiyorum…

Ancak bu dönüşsüz gidişe çok var daha! Her elimizi çenemize dayadığımızda hazırız gibi görünsek de sonsuza karışmaya, yaşanacak yenecek çok ekmekler var. Her defasında “dön geri” oluyorsan! Bir hırka bir lokma kendinden sıyrılıp evrende, bir toz zerresi olamıyorsan. Her defasında uzaktan çok uzaktan gelmiş gibi yorgun, seslere yabancı, görüntülere uzak, ama yinede benliğinin emrindeysen ondan kurtulmamışsan? Daha çok git geller var yaşanacak… Çokkk demek.

& & & & &

Kıskanç benliğimiz! İstemez ondan ayrılmamızı, sanki asıl sahibimiz o, ve biz bir köle gibi döneriz ona her defasında! Ama, ayrımında değil daha, asıl onu köle etmek için dönüşümüz, yoksa kitaplar, yazılar, çizgiler, düşünceler ne işe yarardı, ya tefekküre dalmamız? Bütün bunlar onu eritmek için birer araç aslında, bu yüzden her çağrısında dönüp gelmemiz? Ondan kurtulmak için yine onu kullanırız! Hem onunla  görünür, hem onsuz yaşayabiliriz?

Her saniye görünmez olabilir, dağları taşları dolaşırken, engin denizleri aşarken arşa doğru süzülürken bir tüyden hafif,  bilgisayar başına geçip  yazı yazabiliriz. Havuzda düşüncelere dalıp kanatsız kuş olabiliriz, solungaçsız balık. Güneşi emerken bedenimiz eriyip yok olabiliriz, çocuklara gülümserken. Ve benliğimiz, onun emrindeyiz sanır ve başkaları!! Oysa vücuttan sıyrılmış özgür bir ruhu kim görebilir ki? Kim esir alıp köle yapabilir ki?

& & & & &

Uzak olsun bizden, ruhun beden hapishanesi. Lal olsun  dilerimiz Allah aşkıyla, sürsün erimişliğimiz, vicdanımızın özgürlüğünde. Ve bu ayda bize sunulan rahmete dört elle sarılıp, rahmete rahmetle karşılık verelim. Sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalın. Unutmayın Allah Kuran-ı Kerim’de  185’inci ayette Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Ben bu lafı, ‘Her zorluğun bir kolay tarafı var onu bulun ve ona göre yaşayın’ diye yorumluyorum…

Sizde kendinizce kolaylaştırıcı şeyler bulabilirsiniz,  aslında yalnızca  her zorluğun sonunda gelen rahatlığı düşünürsekte bu kolaylaştırıcı  bir etki yapabilir diyorum. Yase

& & & & &

Hakiki Muhabbet Nedir?

Kırılan iki arkadaştan biri, uzun bir aradan sonra diğerinin kapısını çalar. “-Kim o?” diye seslenir içerdeki.

-Benim, der kapıyı çalan.

-Burada ikimize birlikte yer yok, diye cevap verir öbürü.

Aradan uzunca bir zaman geçer… Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiği arkadaşının kapısını. “-Kim o?” diye sorar yine içerdeki.

– Sen’im, der bu sefer. Ve kapı sonuna kadar aralanır.

Hz. Mevlânâ da; “Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsanız, öylesine sevmelisiniz ki, benliğinizi bırakıp âdeta o olmalısınız” diye anlatır hakiki muhabbeti.

& & & & &

Öğüt 

Bir gün Emir Süleyman Pervane, Mevlana’dan kendisine öğüt vermesi için ricada bulunmuştu. Mevlana, bir zaman düşündükten sonra: “-Emir Pervane, Kur’anı ezberlediğini duyuyorum, doğru mu?” dedi.
Pervane: “Evet.”

-Ayrıca, Şeyh Sadreddin’den hadis ilmi okuduğunu da duydum.

-Evet doğrudur.

Bunun üzerine Mevlana şöyle buyurmuştu: -Mademki, Tanrı ve onun peygamberinin sözlerini okuyorsun… O sözlerden öğüt alamıyorsan, hiçbir ayet ve hadis’in emrine uyamıyorsan, benim nasihatimi nasıl dinler ve ona uyarsın.

Pervane, bu sözler üzerine ağlayarak dışarı çıkar.

& & & & &

Asıl Fakirlik

Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler.

Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu, “İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?”

“Evet!”

“Ne öğrendin peki?”

Oğlu cevap verdi, “Şunu gördüm: bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.”

Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu ekledi, “Teşekkür ederim baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!”

Günün Şiiri

Gönül

Evvel sen de yücelerden uçardın

Şimdi enginlere indin mi gönül

Derya deniz, dağ taş demez geçerdin,

Karada menzillin aldın mı  gönül.

 

Yiğitliğin elden gitti yel gibi.

Damağımda tadı kaldı bal gibi

Hoyrat eli değmiş gonca gül gibi

Bozulmuş bağlara döndün mü gönül

 

Hasta olsan yatağın istersin

Kadir Mevlam sağlığını göstersin

Cennet i Aladan bir köşk dilersin

Boynunun farzını kıldın mı gönül

 

Karacaoğlan der ki, söyle sözünü

Hakka teslim eyle kendi özünü

El içinde karalama yüzünü

Yolun doğrusunu buldun mu gönül.

Karacaoğlan

Barışın Tadı

Bir ağaç, kesebilirler ağacı,

Ağacın ne gelir elinden?

Biraz çaba, testere falan,

Eh, az çok da zaman,

Ağaç devrildi gitti.

Bir kuş, vurabilirler bir kuşu

Bir el ateş ya da bir iki taş

Bir avuç tüy düşer toprağa.

Bir öküzün ya da bir atın

İşi kolay görülür ve hazırdır

Kesimevinde kasap önlüğü.

Bir çocuğun, oğlan ya da kız,

Ne gelir elinden katile karşı?

Bakışlar, diyeceksiniz şimdi,

Ama gözü dönmüşse katilin

Ya da kimse yoksa ortada?

Bir adam, koca bir adam da

Bir kuş gibi avlanabilir,

Belki daha da kolay hatta.

Bir ağaç, bir kuş, bir öküz, bir at

Bir çocuk, bir adam

Yok oldular işte ard arda.

Ama dostlarım, hepimiz olsak

Ne bok yiyebilirler

Onca insanın karşısında?

Ne yapabilirler

Direnen halklara?

Eugène GUILLEVIC

Çeviri: Cemal SÜREYA

Günün Fıkrası

60’lı yaşlarına gelmiş iki adam, bir ömür boyu birbirlerinin en iyi dostu olmuşlardı… Derken bir gün bir tanesi ağır hasta oldu… Ölüm döşeğindeyken yanında yine en iyi dostu vardı ve ona fısıldadı; “Bana bir iyilik yap olur mu? Cennete gittikten sonra orda futbol oynanıyorsa lütfen bir şekilde bana haber ver…” Öteki “Tamam…” dedi. “Bütün hayatım boyunca en iyi dostum sendin, bunu senin için yapacağım…” Ve birkaç dakika sonra da öldü… Bir hafta sonra adam uyurken birden arkadaşının sesini duydu: “Dostum… Sana bir iyi bir de kötü haberim var…” Öteki hemen sordu: “İyi haber nedir?” “Cennette futbol oynanıyor…” “BU HARİKA!!! Peki kötü haber nedir???”  “Yarınki maçta kalede sen varsın…”

Günün Sözü

Din sıradan insanlar için gerçek, aydınlar için yalan, iktidarlar içinse kullanışlıdır.

Seneca

Dünyada görmeyi istediğiniz değişimin kendisi olunuz.

Mahatma Gandhi

Havaya atılan bir taş düşünebilseydi kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı.

Baruch Spinoza

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here