Emek ve Dayanışma Günü

0
95

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? 1 Mayıs bayramını kutladığımız bu günde dilerim ki ülkede ve dünyada bir tek huzursuz olay yaşanmasın. Hepimiz işçiyiz  bazımız ağır işçi bazımız daha hafif  ama sonuçta hepimiz emek veriyoruz yaptığımız işe. Örneğin ben deniz sabahtan beri  bilgisayar karşısında ter döküyorum bu günkü yazımı hazırlayabilmek için. Öyle otur yaz oldubitti olmuyor hiçbir yazı. Her yazının bir emeği ve öyküsü ve hazırlığı var. Ve gerçekten bazen alnımızdan şıpır, şıpır terler dökülebiliyor yazarken. Ve bazen yazamayacak durumda olabiliyoruz çeşitli nedenlerden o zamanda özlü ve felsefi öyküler aramak bulmak zorunda olduğumuzdan dağarcığımızı baya bir zorluyoruz anımsayabildiklerimizi netten destekliyoruz.

Ve internet zaten kağnı hızında yazıyı toparlayıp gönderene dekte bir zaman ve emek harcıyoruz. Ve biz  ağır beden işçileri değiliz, taş madenlerine inmiyoruz, inşatlarda güneş altında kavrularak iş yapmıyoruz, bahçeci ve mevsimlik  işçileri de değiliz. Ancak hepimiz emek sarf ediyoruz yaptığımız iş için patronundan tutunda en ufak işçiye kadar ve yaşamak  yalnızca yaşamak başlı başına bir işçilik bir emek zaten ben denizin  düşüncesine  göre… O zaman bu bayram bizim bayramımız. Hepimizin. Hepimiz bu bahar ve çiçek bayramını adına yakışır bir şekilde kutlamalıyız. Geçmişte çok canlar yakıldı kanlar döküldü neden? Dünyada herkesin işçi olduğu kesinken neden bazıları bazılarına haksızlık yapar ki. Bu bayramın bir diğer adı da haksızlıklarla mücadele bayramı! Demek herkes aslında şu ya da bu şekilde emekçi olsa bile  faşizmin ağır çizmeleri yalnızca işçileri  eziyordu ki hak isteme talebi doğmuş.

İlkokulda iken 1 Mayıs’ta bahar bayramını kutlamak için öğretmenlerimiz bizi kırlara götürürdü. Okulun önünde kocaman otobüsler dururdu sabahın erken’inden. Biz çocuklar rengarenk giysilerimiz, uçucu neşemiz ve heyecanımızla bekleşirdik, kolumuzda yemek sepetlerimiz.

Okul kapısının önünde diğer arkadaşlarımız gelene dek. Akşamdan dua ederdik o gün yağmur yağmasın diye.  Ama inadına sabah yağmasa bile tam kırlar kırmızı gelinciklerin yeşil, mavi kır çeklerinin arasına yayılmışken bütün kaygısızlığımızla aniden bastırırdı bardaktan boşanırcasına. Otobüslere zor atardık kendimizi. Zavallı öğretmenlerimiz çok ıslanırdı hepimizi toparlayana dek. Hevesimiz kursağımızda dönerdik evlerimize ertesi gün boğazımız şişmiş olurdu bu kaçınılmaz sondu en azından bendeniz için.

İlköğretimde asla gönlümüzce kırlara yayılamadık yağmur yüzünden 1 Mayıs’ta, öyle kalmış belleğimde. Büyüyüp de liseye başladığımızda işler değişmişti artık hem içimizde ukde olan kırlara yayılmayı ki şimdiye dek ukdedir. Hem de yeni, yeni oluşan siyasi  fikirlerimizle 1 Mayıs’ın yalnızca bahar bayramı değil İşçilerin birlik ve dayanışma bayramı olduğunu öğrendik.

Ve şahit olduk kanlı bir Mayıslara ve içimizde ukdemizle hiçbir zaman 1 Mayıs’ı bahar, işçi ve dayanışma bayramını olarak kutlayamadık. Yasaklamalar, provokatörler karşılıklı inatlaşmalar derken birlik ve dayanışma günü olan günde ne yazık ki, hepimiz dünya işçileri, yaşam işçileri olduğumuz halde istediğimiz gibi toplaşamıyoruz. Peki ilk ne zaman 1 Mayıs Bahar Bayramı işçi  dayanışma bayramı olarak ortaya çıktı diye sorarsak çok gerilere gitmemiz gerekir. Ta 1856’ya…

Günde 18 saat çalışan taş  ve inşaat işçileri, ilk kez 1856’da Avustralya’nın Melbourne kentinde, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlemişler. Ardından 1 Mayıs 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Şikago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı.

Luizvil’de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, ‘Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştı.

Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti. 14 Temmuz – 21 Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.

Zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günümüzde sosyalist ülkelerde (Çin Halk Cumhuriyeti, Kore Demokratik Cumhuriyeti, Vietnam, Laos, Küba, Venezuela, Nepal, Bolivya) ve daha birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs’ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlar; bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem olarak kutlanır.

Ama biz bugün arkadaşlarımızla çocukluk ukdelimizi gidermek için kırlara açılmayı düşünüyoruz ve bizde işçiyiz ve bu işçi dayanışma günüde diğer işçi kardeşlerimize el ele olacağız. 1 Mayıs bahar birlik, beraberlik ve dayanışma bayramımız kutlu olsun. Dilerim bu güne dek yaşadığımız olumsuzlukların hiçbiri yaşanmaz ve birlik beraberlik mesajları yeri göğü kaplar. Sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte her zaman her koşulda sevgili okuyucularım. Yase

Günün Şiiri

1 Mayıs

Bizimle başlar mayıs
bugün bizim günümüz
yüce emek ordusunun günü,
Biz doğarız bugünde
ışırken ufku gecenin
fırlar öfkemiz düşman üstüne
çılgın bir ok gibi,
Yıkıp bendini
taşar kanımız
çağlaya köpüre
öfke sellerince
boz bulanık ırmak gibi…

Bugün bizim günümüz,
Yapıp yaratanların
üretip aç yatanların
ve karanlığa
kafa tutanların
kızıl bir gül okşarcasına
yaşamın nabzındadır elleri.
Sökün eyler güneş denizine
her yanından dünyanın
mayıs gelende
sarı, siyah, kızıl ve ak
rengarenk sıralarla
kabarıp dalgalanarak
yedi iklim dört bucağın emekçileri…

Mayıs bizim günümüz,
Biz hep
yirmi yaşımızın
gürbüz yiğitleriyiz mayıslarda,
Bir önü alınmaz sevdadır sarsan yüreğimizi
Kulaklarımızda uğultusu dönen çarkların
Ayak altımızda kabarır toprağın sinesi,
Biz hep
genç kalacağız mayıslarda
yirmi yaşında
tunç bilekli delikanlılar
ve selvi boylu kızlar gibi…

Mehmet Sarı 

İşçinin Günlüğü 1 Mayıs

sabah güneşle birlikte kalmak
bir iki dilim kuru ekmek çay ile kahvaltı yapmak
daha dünün yorgunluğunu atmadan
bugünün yorgunluğunu düşünmek
evden çıkarden cebindeki iki kuruşla
nasıl ay sonu gelecek diye düşünmek
her gün için içini yiyen borçları düşünmek

okuldaki evladı harçlık ister,
hanımı pazar parası ister,
ev sahibi kira ister,
faturalar yatmayı bekler,
bu ay başı nasıl gelsin?

kıt kanaat geçinme boynunu bükmüş
büyük şehir bütün hayallerini öldürmüş
sılada kalan ana baba hasreti yüreğine kor düşürmüş
bu işçi nasıl gülsün?

bırak sigara parasını işe gidecek parası yok
ayağın da ayakkabı, üstün de cekedi yok
yüzün de bir tebessüm yok
şimdi yaşamak nasıl güzel gelsin?

Güllünaz Öz

Bir Toprak İşçisine

Sen omuzunda yorgan, elinde torban,
Sen mevsim işçisi, büyük gezginci,
Doğduğundan beri sen, anan, baban,
Orakçı, çapacı, ırgat, ekinci.

Sen, anan, baban…Siz topraksızlar,
Sizi ben tanırım uzun yollardan.
Size en yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.

Ekip biçtiğiniz toprak sizindir,
Sizindir zorluğu, derdi, mihneti.
Sizin çektiğiniz derde dar gelir,
Tanrının ambarı olsa cenneti.

Ve cennet, dünyanın kurulduğundan
Beridir Tanrı’nın düşüncesidir.
Sen sabrını yere çaldığın zaman
Bu güzel hülyadan Tanrı ürperir.

Siz ey yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.
Ey mevsim işçisi, ey topraksızlar,
Sizin toprağınız size bu vatan.
Ahmet Kutsi TECER