Düşünmeden Öğrenmek

0
165

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? “Düşünmeden öğrenmek, kaybedilmiş bir çabadır” Konfiçyus… İçinde bulunduğumuz öğretim ve eğitim ortamında ne yazık ki en büyük sorunlarımızdan biri ezbere dayalı eğitim ki bu da düşünmeden öğrenmektir ki muhakeme gerekli yerlerde öğrenciler ve öğrenci olmayanlar en ufak bir soru geldiğinde kalakalır.

Ve hepimiz yapmışızdır “Aa bizim okuduğumuz konunun dışında bu” diye de kendimizi savunmuşuzdur. Aslında hayatın her anı düşünen insan için öğrenmekle geçer. Geçmeli. Bendeniz ezber özürlü biriyim. Ezberden konuşamam illa üzerinde düşüneceğim, ezberden şiir okuyamam ama şiir üzerinde kafa patlatabilirim.

Aynı şekilde kutsal kitaplardaki surelerin en küçüğünü bile düşünmeden, üzerinde yorum yapmadan öğrenemem. İşte bu yüzden ki kırk yıl önceki eğitimden edindiğimiz bilgiler bile hala geçerliliğini koruyor. Çocuklara da bunu öğrettim, düşünmeden öğrenmeyin o zaman öğrendiğiniz sizin olmaz onların üzerinde düşünün ve  içselleştirin…

Bu gün FETÖ’ye bunca kendini adamış olan üniversiteler, kocaman adamlar  bir kez olsun başlarını ellerinin arasına alıp  iki dakika “biz ne yapıyoruz” diye düşünseydi bugün FETÖ ahtapotu olamazdı zahir.

Ben deniz ezber özürlüsüyüm dedim ama istediğimde ezberde yapabilirim bunu kanıtladım kendime. Bir yerde takıldığımda konuyu bildiğimden hemen takıldığım yeri bire bir sözcüklerle olmasa bile aynı anlam gelen sözlerle tamamlayabilirim. Yani önce, düşün sonra öğren sonra ezberle durumları.  Uzun gibi görünüyor ama değil.

Ve “keşke” diyorum. Dikkat ettim bu günlerde keşkelerim çoğalmış. Keşke herkes bir saniye “tıp” deyip durup düşünebilse… Ama yine de dikkat ediyorum, düşünmeden yapılabilecek şeyler vardır yani otomatikman yapmanız gereken şeyler bir bakarsınız ki insanlar düşünüyorlar?

Valla ömrümüz ziyan olup gidiyor böylece. Kendimizi kandırarak. Ve dünya aslında bunun üzerine kurulmuş herhalde. Düşünürsen; sen ben olmaz biz olur. Bu da birilerinin işine gelmez… Düşünen insan incitmez. Düşünen insan kötülük yapmaz, insanı, doğayı, börtü böceği sever, korur, kollar… Kentin tek nefes alınacak köşesini kundaklamaz, palmiyeler can taşıyan o ağaçların canına kıymaz, yakmaz, kesmez, incitmez. Atatürk büstüne saygısızlık yapmaz. Kimsenin anasına sövmez. Kimseye kul köle olmaz. Düşünen insan üzerinde yürüdüğü toprağın altında uyuyanların kefensiz yatanlar olduğunu bildiğinden yere sert basmaz. Anılarına saygısızlık  yapmaz. Düşünen insan çağdaş modern toplumların insanıdır. Düşünen insan bunları bilir ve söyler. Bu yüzden düşünen insan tehlikelidir.

Ve az gelişmiş toplumlarda düşünen insana gerek yoktur. Oturup düşünmesin diye dizilerle, evlilik programları ya da şimdi cinayet dizileri ile uyuşturmak caizdir. Nene gerek düşünmek ye, iç, geyik muhabbetleri ile keyfine bak işte! Ve düşünen insan aslında delidir.

Ve sevgili okuyucularım düşünen insan tehlikenin de ayrımındadır. Düşünen insan kendini korumaya almayı da bilmelidir. Ve şimdilik sağlıkla kalalım, sevgiyle ve düşünerek, öğrenmeye; bizim boş işe yaramaz bilgilerle beynimizi doldurma lüksümüz yok artık. Ve düşünebilen insanlara ihtiyacımız çok. Ve ayrımsız gayrımsız kalalım. Yase

& & & & &

Değerini Bilmek

Mısır ülkesinde İslamiyet’in ilk dönemlerinde ünlü sufi bilge Dhu Nun yaşarmış. Dhu Nun ve diğer bilge sufiler hakkında genç cahil bir adam bilip bilmeden ileri geri konuşuyormuş. Dhu Nun adama küçük bir ders vermek için genç adamı yanına çağırmış. Parmağındaki bahislion yüzüğü çıkarıp adama vermiş ve demiş ki; “Al bu yüzüğü pazara git ve 1 dirheme (gümüş sikke) sat!”

Genç adam sufinin dediğini yapmış. Pazara gitmiş yüzüğü 1 akçeye satmaya çalışmış gel gör ki kimse yüzüğe 1 dirhem dahi vermemiş. Genç adam üzgün bir şeklide Dhu Nun’un yanına geri dönmüş ve pazarda olanları anlatmış.

Bunun üzerine Dhu Nun ona şöyle demiş: “Şimdi bir de kuyumcuya git ve yüzüğün değerinin aslında ne kadar olduğunu sor!”

Genç adam kuyumcuya gitmiş. Kuyumcu böyle değerli bir yüzüğü nerden buldun diye sormuş ve yüzüğe tam 10 dinar (altın sikke) değer biçmiş. Genç adam şaşkınlık içinde Dhu Nun’un yanına geri dönmüş ve kuyumcuda olanları anlatmış.

Dhu Nun genç adama son olarak şu sözleri söylemiş: “Senin sufiler hakkındaki bilgin pazardaki insanların bu yüzük hakkındaki bilgisi kadardır.”

Hayatın akışında bilginiz olmadığı konularda dahi fikir yürütüp gerçek değerini bilmeden önyargılarla insanları yanlış değerlendirebilirsiniz ya da siz ne kadar bilgili de olsanız cehaletin hakim olduğu bir toplulukta size hak ettiğiniz değer verilmeyebilir.

& & & & &

Vazodaki Elma Hikayesi

Konfüçyüs, öğrencilerine ders veriyordu. Sınıfa elinde dar uzun bir vazo ile geldi. Tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde de bir elma vardı. Elmayı vazonun içinde koyduktan sonra, vazoyu yere bıraktı ve şöyle dedi; “Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı alabilir.”

Öğrencilerden biri atıldı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalıştıkça elma elinden kaydı. Bir de elini vazoya sıkıştırdı, bağırmaya başladı: “Elimi çıkaramıyorum!”

Konfüçyüs; “Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmezsen, elini çıkaramazsın.”

Öğrenci biraz daha uğraştı, elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda mecburen bıraktı. Elini vazodan çıkardı. Konfiçyus’a sordu: “Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mı?”

Konfüçyüs, nasıl olacağını göstereyim dedi ve vazoyu ters çevirdi. Elma kendiliğinden vazonun içinden yuvarlanıp çıktı. Öğrenciler çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başladı.

Konfüçyüs, öğrencilerine elmayı göstererek dedi ki: “Göründüğü gibi basit değil, bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız.”

Hayatın akışında bazen ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek ulaşabilirsiniz. Bazen en doğrusu olayları kendi akışına bırakıp müdahale etmemektir. Sorunlara bakış açınızı değiştirdiğinizde farklı çözümler bulabilirsiniz.

Günün Şiiri

Sevda Bir Ateş Buldu Sende

Sevda bir ateş buldu sende, eğilip öptü seni

Artık kimse denizi bilmiyor.

Dirseklerini masaya koyuşundan belli

Gelip geçen bir günü bitirmek istemediğin

Sevda bir umut buldu sende.

Ey bir yolcu listesinde bir ölüyü arayan

Artık kimse gözlerini bilmiyor.

Şunu imzala

Bir mektup, bir telgraf alındısı değil

Unutulmuş bir sevdadır kapını çalan

Ve sevimsiz bir terlik gibi duran odan

Kimse artık bir şey giymek istemiyor.

Sonra bir pencereden kendine

Ay ışığı gibi vuran sen

Ne sana ne başkasına benziyor.

Ve işte bir dip balığı su boşluğunda

Çırparaktan yüzgeçlerini

Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor

Edip CANSEVER

“Açık kumral saçlı, zayıf mı zayıf, kaburga kemikleri sayılabilen küçük bir çocuk olan Edip, uçaklar hakkındaki resimli bir kitap dışında, hiç kitap olmayan bir evde büyür… Ortaokulun ikinci sınıfında ilk şiirlerini yazar ve bir çocuk dergisinde çıkar ilk şiiri…”

& & & & &

Seni Günlere Böldüm

Seni günlere böldüm, seni aylara

Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim

Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla

Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi

Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşısında.

Şiirler söylenir, şiirler biter

Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da

Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin

Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.

Bütün günler yenileşir her bekleyişte

Ve bütün dünler, bütün geçmişler

Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok

Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.

Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti

Sonra bütün bulutlar hep birden geçti

Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime

Edip CANSEVER

Günün Fıkrası

Boksör Temel

Boksör Temel iri yapılı rakibi ile maç yapar. Birinci rauntta rakibi temeli epey haşlar. Birinci raunt sonunda Temel köşesine gider.

Antrenörü Dursun moral vermek için Temel’e “Sen dövüyorsun devam et” der. 1. ve 2. rauntlarda da aynı şeyler olur. 4.rauntta kaşı gözü patlamış Temel raunt sonunda güç bela köşesine gider.

Dursun yine “Aslanım Temel adamı parçaladın” der. Temel güç bir şekilde Dursun’a bakarak “Ben mi dövüyorum” der. Dursun “Evet sen dövüyorsun” der.

Bunun üzerine Temel: “Öle ise etrafa iyi bak başka biri beni fena halde dövüyor”

Günün Sözü

İlim; İlim Bilmektir, İlim Kendin Bilmektir. Sen Kendini Bilmezsen, Bu Nice Okumaktır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here