Demokrasi ve Halk Oylaması

0
41

Sinema oyuncusu Aysun Kayacı bir zamanlar “Benim oyumla, dağdaki çobanın oyu bir mi..?” gibi bir cümle sarf etmişti. Bazı kesimler Kayacı’nın bu ifadesini değerli bulurken, birçok insan da tepki göstermişti. Peki, doğrusu neydi? Aysun Kayacı’nın sözlerini doğru bulanlar mı, bu söylemi nedeniyle ona tepki gösterenler mi haklı?

Yine geçmişte Bülent Arı adlı bir Profesör “Cahil halkın ferasetine güveniyorum. Türkiye’nin okumuş kesimleri ülkeyi ateşe sürüklüyor” gibi, Aysun Kayacı’nın tam tersi şeyler söylemişti. Bu sözlerin bir ilim adamı, diğeri bir oyuncuya ait…

Japonya’da Lise mezunu olmayanların seçimlerde oy kullanamadığı söylenir. Ne derecede doğru bilemem ama iddialara göre Japon hükümeti bunu şöyle açıklıyor “…kendi gelişimini tamamlayamamış bir birey toplumu ve devleti ilgilendiren konularda söz ve hak sahibi olamaz…” Bu sözler doğru olmasa bile Japon halkı eğitim açısından oldukça yüksek bir orana sahiptir.

1940’larda kurulan Köy Enstitüleri, özellikle köylü çocukları ilkokuldan alıyor, onları akla gelen her konuda eğitip mezun ettikten sonra köylere birer öğretmen olarak yolluyordu. Her konuda eğitilmiş ve donatılmış olan bu öğretmenler, eğitim çağına gelmiş öğrencilerle birlikte köyün ve köylünün kalkınması ve aydınlatılması doğrultusunda çok önemli roller oynuyordu. Bu enstitüler 1954 yılında, önemli sayıdaki büyüklerimizin neredeyse (haşa) taptıkları Menderes ve Demokrat Parti tarafından kapatıldı.

Türkiye’nin en büyük toprak ağalarından birisi de Adnan Menderes’tir. Yine 1965 ve 1977 yılları arasında Adalet Partisinden 4 dönem milletvekilliği yapan Kinyas Kartal “Benim 258 köyüm var. Köy enstitüleri bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Demokrat Parti ile pazarlık yaptık ve köy enstitülerini kapattık” diyor. Köylü elindeki oyu sandığa atar ve kendi kendini yönettiğini zanneder.

Bu bir oyundur. Evet, bu bir oyundur. Bu oyun hala aynı şekilde devam ediyor. Eğer köy enstitüleri kapatılmamış ve devam ediyor olsaydı; bugün biz Türkiye olarak Japonya’nın da, Almanya’nın da önünde, dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında ilk sıralarda olurduk. Çünkü köylerimizde cahil kalmaz, eğitimli insan sayımız yüzde doksanların üzerinde olurdu.

Eğitimle aydınlanmış insan, bu gün de olduğu gibi hurafelerle kandırılamazdı. Maalesef bugün hala nüfusumuzun yarısı tarikat, cemaat ve vakıfların kucağında hurafelerin derin dehlizlerinde yuvarlanmaktadır. Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı o cemaatlerle sözleşme yaparak, çocuklarımızın cahil bırakılması için ne gerekiyorsa yapmaktadır.

Yukarıda belirttiğim gibi Profesör Bülent Arı o nedenle “cahilin ferasetine güvendiğini” söylemektedir. Hâlbuki Ulu Tanrı yüce kitabında (Zümer suresi 39/99 ayetinde) “Deki; Bilenle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak aklıselim sahipleri öğüt alır” buyurmaktadır.

Yine başa dönecek olursak elbette ki; Aysun Kayacı’nın dediği gibi eğitimli insanla cahil insanın oyu bir olmamalı. Hatta en az lise mezunu olmayanlara oy kullandırılmamalı, eğitim özendirilmelidir. Aksi halde ülkemiz yokluk, yoksulluk ve yolsuzluklar ülkesi olmaya devam eder!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here