Ödemiş sabahları hareketli olur. Fırınların dumanı sokağa karışır, çay ocaklarında bardaklar dizilir, esnaf kepenk kaldırırken güneş daha kendini göstermeye uğraşır. O sabah da böyle sıradan bir sabahtı. Ta ki o banka oturan yaşlı amcayı görene kadar.
Yürüyüşüm sırasında, havanın serinliğine rağmen oldukça sakin bir yüz ifadesiyle banka oturmuş bir adam dikkatimi çekti. Yanında küçük bir çocuk vardı. Okul çantası sırtında, ayakkabıları yeni silinmiş. O çocukta, “bugün önemli bir gün” hissi vardı. Meğer gerçekten öyleymiş.
Yaşlı adam cebinden buruşuk bir poşet çıkardı. İçinde yalnızca iki simit vardı. Birini çocuğa verdi, diğerini ise eline aldı ama ağzına götürmedi. Çocuk açtı, belli. Simidi öyle bir iştahla yedi ki… Ama gözüm yaşlı adamdaydı. Onun simidi hâlâ elindeydi.
*Gözleri Doldu…

Biraz çekinerek yaklaştım. “Afiyet olsun, neden siz yemiyorsunuz?” dedim. Gözleri dolu-dolu oldu ama yüzünden tebessümü eksik etmedi.
“Bugün torunumun ilk okul günü” dedi. “Annesi yok, babası şehir dışında çalışıyor. Karnı tok olsun istedim… Ben öğleni bulurum. Alışığım…”
Kelimeler boğazımda düğüm oldu. O anda içimden bir ses “dur ve gör” dedi. Gittim, yakındaki marketten iki poğaça, bir küçük ayran ve bir meyve suyu aldım. Banka geri dönüp, sessizce önlerine koydum. “Bugün önemli bir günmüş… Bu da benden” dedim.
Torunun yüzündeki gülümseme anlatılmazdı. Çocukken bir poğaçayla mutlu olabildiğimiz zamanları unuttuk belki ama o an beni çocukluğuma götürdü. Yaşlı adam gözlerimin içine baktı. Sanki sadece poğaça değil, biraz da umut verdiğimi düşündü. O da teşekkür etmek yerine bir cümle kurdu: “İnsan birbirine böyle zamanlarda lazım…”
*Ne Vakit İhtiyaçları Görmez Olduk?
Toplum olarak ne zaman bu kadar hızlı olduk? Ne zaman görmez olduk gözümüzün önündeki ihtiyaçları? Bazen bir iyilik yapmak için dev projelere, kampanyalara gerek yok. Bazen bir simit paylaşmak bile bir çocuğun yüzünde aylarca unutulmayacak bir tebessüm bırakabilir.
O yaşlı adam bana günümüzün unuttuğu bir şeyi hatırlattı. Paylaşmak yalnızca elindekini vermek değildir, kalbindekini de açmaktır.

Bir çocuk gördüğünüzde gözlerinin içine bakın. Bir yaşlı gördüğünüzde onun “bekleyen bir hikâyesi” olabileceğini düşünün. Kaldırıma oturmuş birine bir selam verin. Masanızda da size servis yapan garsonun halini hatırını sorun. Küçük adımların, mini sohbetlerin toplumu nasıl değiştirdiğini göreceksiniz.
Çünkü iyilik bulaşıcıdır. Ve en güzel tarafı, geri döner. Hem de hiç beklemediğiniz anda, hiç beklemediğiniz bir yerden.
*Yeniden İnşa Edilir…
Ödemiş sokaklarında yerel hizmetler sürdürülebilir, yollar genişletilir, binalar yükseltilir. Ancak toplum dediğimiz şey, bir simit yüzünden gülümseyen bir çocukta, yüreği tok bir dedede, göz teması kuran bir yabancıda yeniden inşa edilir. Gelin, birbirimize iyi bakalım. Belki bir gün sizin bir simidiniz, bir çocuğun hayatındaki en güzel kahvaltı olur.
Köşemi bitirirken sizi düşünmeye davet ediyorum! Bugün birine küçücük bir iyilik yapabilir misiniz? Belki de farkında olmadan, birinin hayatında çok büyük bir fark yaratırsınız.
*Bireylere Yakın Kalın
Sağlık ve sevgiyle kalın. Dürüstlükle kalın. Toplumun bireylerine yakın kalın…




