İHD’den 12 Eylül Darbesinin 45. Yıldönümü Açıklaması!
Darbelere Karşı Demokrasiyi, Otoriterliğe Karşı Demokrasiyi Savunuyoruz!
12 Eylül Askeri Darbesinin 45. yıl dönümü nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) İskenderun Şubesince bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Şube binasının önünde yapılan basın açıklamasını Şube Yönetim Kurulu Sekreteri Mustafa Şevket Anlar okudu.
12 Eylül darbesinin üzerinden tam 45 yıl geçtiğini, ancak 12 Eylül darbecileri tarafından yapılan 1982 tarihli darbe anayasası ile yönetilmeye devam edildiğimizi kaydeden Anlar, açıklamasında şunları ifade etti;
“Darbe anayasası ile hayatımıza sokulan kurumların yanında; insan hakları normlarının, demokrasi ilkelerinin ve yürürlükteki hukukun dahi yok sayılması, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı gibi temel hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getiren yasak ve baskılar, sistematik tecrit, ağırlaştırılmış müebbet, infaz yakma, işkence ve kötü muamele ve benzeri infaz uygulamaları ile ölüme terk edilen mahpuslar, güvenlik soruşturması bahanesi ya da asılsız suçlamalarla muhaliflerin iş akitlerinin feshi ve benzeri devasa sorunlar ile ‘12 Eylül Zihniyeti’ halen iş başında.

Kürt Meselesinin demokratik siyaset zemininde gündeme geldiği dönemde gerçekleşen 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, başta Diyarbakır Hapishanesi olmak üzere, siyasi mahpusların tutulduğu pek çok hapishanede insanlık dışı işkenceler ve idam tehditleriyle Türkiye’nin en temel meselesi olan Kürt Meselesini şiddet ve güvenlik sorunu haline getirmiştir. Halen Kürt Meselesi bu coğrafyanın en temel demokrasi ve insan hakları sorunu olarak gündemdeki yerini korumaktadır.
TBMM’de “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun kurulması ve Kürt Meselesinin TBMM çatısı altında konuşulup çözüm aranması oldukça önemlidir. Kurulan komisyonun yasal güvenceye alınması, Uluslararası Çatışma Çözümü deneyimleri ve BM silahsızlanma ve Geçiş Dönemi Adaleti ilkelerine uygun mekanizmaların kurulması barışın inşası için oldukça önemlidir.
12 Eylül darbesine karşı olmakla övünen AKP hükümeti, uzun iktidar dönemi boyunca; pek çok kez Anayasa değişikliği paketi hazırlasa da darbecilerin çizdiği sınırları aşmayı asla göze alamadı. Darbelerle hesaplaşma popülizmi göstermelik bir 12 Eylül yargılaması ile sınırlandırıldı. Adalet arayışına dahi girilmedi. 12 Eylül zihniyetinin yarattığı 90’lı yıllar kâbusu ve 12 Eylül 1994 günü Kenan Bilgin’in kaybedilmesi ile darbe arasında bir bağ kurulmadı. 12 Eylül döneminde ağır insanlık suçlarının yaşandığı Diyarbakır Hapishanesinin “Hafıza Müzesi” olması talepleri halen karşılanmış değil.

Darbelere ve Vesayete karşı söylemlerle iktidara gelen AKP iktidarı darbeleri ve darbe girişimlerini fırsata çevirerek iktidarda kalmanın yolunu tercih etmiştir.
Hızla otoriterleşen Türkiye’de; 2023 yılında yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimi ile 2024 yılında yapılan belediye seçimlerinin güvenliğini tehlikeye sokacak birçok olay yaşanmış, demokratik seçim faaliyetleri engellenmiş, işkence yasağı, toplantı ve gösteri yürüyüşü, ifade özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ve seyahat özgürlüğü doğrudan sınırlandırılmış, demokrasi ve insan haklarından uzaklaşılmıştır.
Hukuk Normlarının Bağlayıcılığı Yok Sayıldı
Anayasa Mahkemesinin Can Atalay hakkında vermiş olduğu ve tahliye edilmesini belirttiği ihlal kararları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın derhal tahliye edilmelerini belirttiği kararlar uygulanmamaya devam edilerek Anayasa ve yasalar dahil, hukuk normlarının bağlayıcılığı yok sayılmıştır.
Anayasa ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı, hak ve özgürlükleri yok sayan yeni düzenlemeler yapılmış, hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı siyasi iktidarı durduracak, denetleyecek mekanizmalar tamamen ortadan kaldırılmış, halk hukuk güvenliğinden yoksun bırakılarak hak ihlalleri, keyfiyet/hukuk dışılık adalet ve emek mücadelesi alanına, ekoloji mücadelesine, LGBTİ’lere ve kadınlara karşı genişletilerek devam ettirilmiştir.

Hukukun siyasallaştırılması 19 Mart 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla zirveye çıkmış, o tarihten sonra da CHP’li belediye başkanlarına yönelik yargı ve idari baskılar, tutuklamalar hız kesmemiştir. Son olarak Siyasal Partiler Kanunu, Seçim kanunu ve Yüksek Seçim Kurulu Kanunu askıya alınarak Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla CHP İstanbul İl Başkanlığına kayyım atanmıştır.
Hükümeti, Darbelerle Hesaplaşmaya Çağırıyoruz
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da bu yapılanlarla kalıcı bir otoriter rejimin yapılandırıldığından söz ediyoruz. Bir defa daha hatırlatıyoruz; Darbeleri önlemek için yapılması gereken bellidir;
Darbe kurumlarını kapatmak, hak ihlallerine neden olan yasaları tüm sonuçları ile ortadan kaldırmak, darbecileri ve darbe sürecinde işlenen suçları cezalandırmak, darbe nedeniyle doğan zararların giderimini de kapsayacak şekilde onarıcı adaleti sağlamak, hak ve özgürlükleri evrensel ölçülerde genişletmek ve baskıdan kurtarmak, demokratik ve özgürlükleri esas alan yeni bir anayasa yapılması, demokratikleşme yanında çatışma çözümü ve pozitif barışı sağlamak ve kurumsallaştırmak.
Otoriterleşme yolundaki ısrarına rağmen, darbe karşıtı olduğunu söylemekten vazgeçmeyen hükümeti; 12 Eylül’le ve sonrasında yaşanan darbelerle hesaplaşmaya çağırıyoruz.
Ne askeri vesayet ne de siyasi vesayet; İnsan Hakları, Demokrasi, Barış Hemen Şimdi!”
İskenderun’da gerçekleştirilen basın açıklanmasına, İnsan Hakları Savunucuları ile Emek ve Demokrasi güçleri katılarak destek verdiler. (Haber: İlyas Edip TERBİYELİ)







