Can Atalay Özgürlüğüne Kavuşmalı ve TBMM’de Yerini Almalıdır…

0
29

Can Atalay konusunda, Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor, halkın oylarıyla seçilen bir milletvekili hâlâ cezaevinde tutuluyor. Can Atalay’ın özgürlüğü; sadece bir kişinin değil, demokrasinin, hukukun ve halkın temsil hakkının yok sayıldığı bir gelişme olarak önümüzde duruyor.

Türkiye’de son yıllarda hukuk devleti ilkesi, en çok sınanan kavramlardan biri haline geldi. Ancak hiçbir olay, bunu Hatay Milletvekili Av. Can Atalay’ın durumu kadar görünür kılmadı. 14 Mayıs 2023 seçimlerinde halkın oylarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilen Atalay, hâlâ cezaevinde. Oysa Anayasa açıktır, emsal kararlar bellidir, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararları ise bağlayıcıdır. Buna rağmen Can Atalay’ın özgürlüğü, siyasi ve yargısal bir inatlaşmanın gölgesinde gasp ediliyor.

*Yargı, Kendi İçinde Çatışıyor mu?

Gezi Parkı davasında aldığı ceza nedeniyle cezaevinde bulunan Can Atalay, Hatay’dan milletvekili seçilerek dokunulmazlık kazandı. Anayasa’nın 83. maddesi, seçilen milletvekillerinin tutukluluklarının sona erdirilmesini emrederken, AYM de bu doğrultuda iki kez hak ihlali kararı verdi. Ancak Yargıtay 3. Ceza Dairesi bu kararları tanımadı. Bu, sadece bir hukuk garabeti olmakla kalmadı anayasal düzenin açıkça ihlali oldu. Anayasa’nın 153. maddesi, AYM kararlarının tüm yargı organlarını bağladığını açıkça belirtirken, bu kararların uygulanmaması Türkiye’de yargının kendi içinde çatışan bir güç haline geldiğini gösteriyor.

Üstelik mesele yalnızca bir yargı krizi değil halkın iradesinin hiçe sayılmasıdır. Hatay halkı, ağır bir deprem felaketi sonrası kendi sesini Meclis’te temsil etmesi için Can Atalay’ı seçti. Bugün Atalay hâlâ cezaevindeyse, bu sadece bir bireyin değil bir şehrin temsil hakkının da elinden alınması anlamına gelir. Demokrasi, seçilmiş temsilcilerin susturulmasıyla gelişmez. Demokrasi, halkın iradesine saygı gösterilerek geliştirilir.

*AYM Kararları Bağlayıcıdır

Can Atalay’ın hukuki durumu, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında oluşan yetki çatışmasının yalnızca teknik bir mesele olmadığını gösteriyor. AYM, bireysel başvurularda en yüksek merci olarak kararlarını verir ve bu kararlar kesinlikle bağlayıcıdır.

Yargıtay’ın AYM kararını tanımaması, hukuki güvenliği ortadan kaldırmakta, anayasal devlet yapısına ciddi zarar vermektedir. Hukukun üstünlüğüne inanan bir ülkede, mahkemeler arasında kararlar uygulanmaz hale gelirse, vatandaşların hiçbir hakkı güvende olmaz.

*Ortadaki Tablo Demokrasi Krizidir…

Ayrıca Atalay’ın özgürlüğü, uluslararası hukuk normları çerçevesinde de bir hak ihlalidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, seçme ve seçilme hakkını temel haklar arasında tanımlar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 67. maddesi de bu hakkı güvence altına alır. Bu bağlamda Can Atalay’ın cezaevinde tutulması, yalnızca kendi hakkının değil onu seçen yurttaşların temsil edilme hakkının da ihlalidir. Bu durumu sadece bireysel bir gelişme olarak kabul edemeyiz. Ortadaki tablo kolektif bir demokrasi krizidir.

Can Atalay’ın tahliyesi geciktikçe, her yönden Türkiye’de hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve demokratik temsil ilkesi zarar görüyor. Bu mesele, artık siyasi tercihlerin ya da ideolojik pozisyonların ötesindedir. Hukuka, Anayasaya ve Halk İradesine saygı duyan herkesin ortak talebi şöyledir; Can Atalay serbest bırakılmalı ve Meclis’te, seçildiği kürsüde yerini almalıdır.

Bu sadece onun hakkı olmakla kalmıyor, bizim ortak geleceğimizin bir sorunu olarak gündemimizde sürekli yer buluyor…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here