Bozkırın Tezenesi

0
76

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Dün büyük Türk ozanı Neşet Ertaş’ın ölüm yıldönümü idi. Bozkırın Tezenesi olarak bilinen büyük ustanın hayatını okuyalım bir kez daha istedim.

Neşet Ertaş, (1938, Çiçekdağı, Kırşehir – 25 Eylül 2012, İzmir), Türk ozan. Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisidir. ‘Bozkırın Tezenesi’ olarak da bilinir.

Çocukluk Dönemi

Babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne hanımdır. Annesinin ölümünden sonra babası ve kardeşleriyle birlikte köye yerleşmişlerdir ve çocukluğu bu köyde geçmiştir.

Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile çalıp sesi ile türküler söylemeye başladı. Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söyler. Kendi ifadesi ile bunu şu şekilde ifade eder; “Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız.”.

Sanat Hayatı

Neşet Ertaş, 1957 yılının sonunda İstanbul’a gelerek Şen Çalar Plak’ta ilk plağını “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” adı ile babası Muharrem Ertaş’a ait bir türküyle çıkardı. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı ardından diğer plak, kaset ve halk konserleri takip eder. Daha sonra Neşet Ertaş Ankara’ya yerleşir. Burada yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin daveti üzerine Almanya’ya gider. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya’da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul’da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür.

Demirel zamanında kendisine sunulan ‘devlet sanatçılığı’ ünvanını; “O dönem Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, ‘hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor’ diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım.” diyerek geri çevirmiştir. Halk bu tavra destek vermiş ve Neşet Ertaş adeta yaşayan bir efsane olmuştur.

Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutulmuştur.

25 Eylül 2012 tarihinde İzmir’de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

& & & & &

Aslını Unutma

Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmud’un kölesi olmuş. Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok sevmiş. Derken Sultan’ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün sultanlığın haznedârı tayin edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar ona emanet edilir olmuş. Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan pek rahatsız olmuşlar.

Hasetleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye böyle bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasını bir türlü hazmedememişler. Bu duygular içinde, özellikle Sultan yakınlardaysa ondan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar. Bir gün Sultan’ın huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği duyulmuş: “Köle Ayaz’ın sık sık hazineye gittiğini biliyor musun? Onun mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim.” Sultan kulaklarına inanamamış.

“İşin aslını kendi gözlerimle görmeliyim” demiş. Duvara küçük bir delik yaptırıp, içeride olanları seyretmeye hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri girdiğini, kapıyı kapattığını ve sandığa gittiğini görmüş. Orada sakladığı küçük bir bohçaymış bu. Bohçayı öpmüş alnına koymuş ve sonra da açmış. İçinden çıkan köleyken giydiği yırtık pırtık bir elbise!

Aynanın karşısına geçmiş. Kendi kendine, “Daha önceleri bu elbiseyi giydiğin zamanlar kim olduğunu hatırlıyor musun?” diye sormuş. “Bir Hiçtin sen… Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah, Sultan’ın eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti. Asla nereden geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur, unutuluşlara sürükler.

Şimdi sen de, nimetçe senden aşağı olanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla!” Sandığı kapatmış, kilitlemiş ve sessizce kapıya doğru yürümüş. Hazine dairesinden çıkarken birden Sultan’la yüz yüze gelmiş. Sultan gözlerini Ayaz’ın yüzüne dikmiş dururken, yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki, konuşmakta güçlük çekmiş. “Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedârıydın, ama şimdi… kalbimin hazinedârısın. Bana benim de önünde bir hiç olduğum kendi Sultanımın huzurunda nasıl davranmam gerektiği dersini verdin.”

Günün Şiiri
Ah Şu Yalancı Dünyada
Ah şu yalancı dünyada
Gülüm dedim gülemedim
Garip gönlümün yarini
Bulam dedim bulamadım

Dağlar sana kar mı yağdı

Duyulmaz yarin feryadı
Her yerde yari aradım
Bu dünyada ben muradı
Alam dedim alamadım

Dağlar sana kar mı yağdı

Garibim gurbeti gezdim
Kalem aldım derdim yazdım
Bıktım bu canımdan bezdim
Ölem dedim ölemedim

Dağlar sana kar mı yağdı

Neşet ERTAŞ

Aldın aklımı bir bakışta 

Aldın aklımı bir bakışta
Yaktın yüreğim ateşte
Al hançeri sinem işte
Acımazsan vur sevdiğim

Bir görüşte sevdim seni
Etti deli Mecnun beni
Göreyim o gül sineni
İnsaf eyle dur sevdiğim

Sevdiğim başımın tacı
Merhamet et bana acı
Sendedir derdim ilacı
Himmet eyle ver sevdiğim

Neşet ERTAŞ

Aradım Derdime

Aradım derdime çare mi buldun
Bu sevda elinden sararıp soldum
Sefil mecnun gibi leyla’dan oldum
Derdimi ellere diye mi bildim
Ağladı gözlerim güle mi bildim

Tutuldum vereme bu genç yaşımda
Zalım kader dezerimiş peşimde
Dertli diye ayırdılar eşimden
Almayın yarimi diye mi bildim
Ağladı gözlerim güle mi bildim

Neşet ERTAŞ

Bağışla Sevdiğim Hakkı Seversen 
Bağışla sevdiğim hakkı seversen
Ağlatma garibi eller içinde
Hep bizi söyleşir bu devr-i alem
Beni destan ettin diller içinde

Hasretin sineme yaralar açtı
Kaybettim aklımı fikrim dolaştı
Aktı gözüm yaşı sele karıştı
Dost eline gider seller içinde

Yıllar yılı çektim bu zalim derdi
Yandı Kerem gibi gönlümün yurdu
Eller dost bağında gülünü derdi
Benim gülüm soldu güller içinde

Bu Garip başımı sevdaya saldım
Senin hasretinle sardım soldum
Şaşırdım yolumu perişan oldum
Bir Mecnun misali çöller içinde

Neşet ERTAŞ

Günün Sözü

-Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur!
-Kendi kendisinden utanmayan, yeryüzünde hiç kimseden utanmaz.
-Sen sev, o seni sevmezse sevmesin. Sevgi sevenin, yüreğinde uyanır.
Neşet ERTAŞ

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here