Bir Tatil Yazısı!

0
170

Bir sohbet ortamında, öğretmen arkadaşım Mustafa Saral’a, İskenderun Gazetesi’ndeki “tuzlu sulara” atıfla “Okuyor musun?” diye sordum.. “Okumaya çalışıyorum fakat..” dedi ve gerekçelendirdi: “1.Uzun yazıyorsun. 2.Mecazı çok sembolik dil kullanıyorsun. 3.Güncelden uzak kalıyorsun!”

Eleştiriyi, “Güncel bir konu ver yazayım” atağı ile karşıladım.. Mustafa Bey’den önce ortamdaki arkadaşlardan Özcan Bey, terli alnını göstererek önerdi: “Akan suya bak arkadaş. Havaların sıcaklığı olabilir.” Kerim Bey; “Havadan sudan söz et yani?” dedi.. Mehmet Bey; “Hava, su yaşamın olmazsa olmaz nimetleri. Havadan sudan söz etmek bu anlamla hayatın kendisinden söz etmek demektir” dedi.. Mustafa bey; “Havadan sudan söz etmeyi kimileri suya sabuna dokunmamak anlamına getiriyor.. İyi de, suya sabuna dokunmadan ter kokusundan nasıl kurtulabiliriz ki” dedi.. Süleyman Bey; “Ne diyor Celal Vardar o kısacık şiirinde?” dedi ve söz konusu o şiiri okudu: “Suya dokunmazmış, Sabuna dokunmazmış, Pise bak!” İsmail Bey; “Tatil üzerinden boş zamanlarda kitap okuma konulu yazı olabilir” dedi.. Kerim Bey; “Dolu zamanda okumayan boş zamanda okur mu?” diye sordu ve yüzünde muzip bir gülümsemeyle devam etti; “Kaldı ki, tatilde boş zamanları okumakla tüketmenin, tüketim toplumunda bir değeri yok. Mesela ben gazetedeki yazıları okumam, tatil köylerinin resimlerine bakarım!” Ben de, bu konuşmalardan hareketle tüketim toplumunun resmine bakıp tatil üzerinden bir yazı yazabilirim dedim..

Tatile giren ve fakat tatile çıkma umudu olmayan bencileyin bir fakire sormuşlar: “Tatilde nereye? Bodruma! Gerçekten mi? Yok ya, bizim evin bodrumuna!” Her defasında keyifli bir tebessümle karşıladığımız bu mizahta, bodrum sözcüğünün mecazı yanında, bir gerçeğin izahını da bulabiliriz.  Mecazdan payıma düşen gerçeğin resminde, çıktığım tatil mekanım balkondan, Bodrum hayaliyle mavi yolculuğa çıkma umudu bulunduğunu söyleyebilirim.. Ve fakat ne diyor “Umut” adlı şiirinde Orhon Murat Arıburnu? “Dünya döndükçe / Umut fakirin ekmeği / Ye Mehmet ye!..”

Mustafa Bey; “Tatilde bir yerlere çıkıyor musun?” diye sorduğunda, yukarıdaki şaka geldi aklıma.. Önce, “Çıkmaz olur muyum, bodruma” şeklinde yanıtlamayı düşündüm.. Sonra vazgeçtim.. Zira bodruma inilirdi, çıkılmazdı! Mecazın da bir mantığı olmalıydı.. Ben de kendi gerçeğimi söyledim: Balkona! Hemen söylemeliyim ki ben, önem ve değeri mekânlara değil, her mekân ve zamanda insanlara atfedenlerdenim.. Bu bağlamda mesela klasik zamanlardan, ‘Şerefü’l-mekân bi’l-mekin’ / “bir mekânın şerefi orada oturandan gelir” sözünü modern mekânlara aktarabilirim..

Mekânların modernleşmesi, ‘Sanayi Devrimiyle’ başlıyor.. Teknoloji marifetiyle üretimdeki bedensel emek yükü zamanla azalıyor.. Bu olgu, bireylerin çalışma zamanlarını da kısaltıyor.. “Boş Zaman” kavramsal anlamda modern toplum literatürüne yerleşiyor.. Bu süreçte, üretilenlerin ihtiyaç üzerinden tüketilmesi ötesinde; şirketlerin daha çok kârını hedefleyen “daha çok tüket, daha çeşitli tüket, her yaşta tüket” hazzı ihtiyaç oluyor.. Boş zamanlar aleminde her mekan alışveriş merkezleriyle doluyor ve markada sembolleşen meta fetişizmi, Tüketim Toplumunun temel felsefesi oluyor.. Alışveriş merkezlerinden arta kalan boş zamanlar da “tüketim hazzıyla yıldızlanan” otellerde veya tatil köylerinde tüketiliyor.. Ben de elbette tüketim toplumunda yaşayan bir bireydim.. Dolayısıyla tatilde boş zamanımı özgürce tüketmek benim de hakkımdı.. Ve fakat benim boş zamanlarımı tüketeceğim mekan sınırsız tüketim özgürlüğüme karşın eşitsiz değişim gücüm nedeniyle, beş sandalye bir sehpalık bir balkonla sınırlıydı..  Öte yandan balkon, hayali mavi serinlik anlamında özellikle akşamları romantik olsa da İskenderun’un turuncu sıcaklığının yakıcı gerçekliğinde gündüzleri hiç de realist değildi.. Kaldı ki çocukların “babamın ütopik tatil köyü” diye niteledikleri balkonla ilgili eleştirileri de rasyoneldi.. Mesela benim “gazete kağıdından gemilerle çıktığım sürrealist mavi yolculuklar sonrası sahil fetişizmi üzerinden çektiğim sembolist nutuklar, çocukların televizyondan izlediği boş zamanları dolduran yazlık mekanlardan; mesela tatil köylerinden veya yaylalardan esen natürel  rüzgarın hem mecazı hem gerçeğiyle atıla düşüyordu..

Son tahlilde ben, günümüz tüketim toplumuyla sembolleşen tatil mekanlarının  resmine baktığımda, klasik balkon sefamın, realitede bir balkon sefaleti olduğunu itiraf ediyor, hangi mekânda olursa olsun tatile çıkacak arkadaşlarımı, eskimeyen eskilerin; ‘Şerefü’l-mekan bi’l-mekin’ sözüyle selamlıyorum..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here