Aşk Adayıştır

0
107

Aşk nasip işidir, hesap işi değil / Aşk adayıştır, arayış değil… (Mevlana )

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Elverişsiz hava koşulları özellikle Akdeniz’i tarumar etti deyim yerindeyse. Doğal afet mi acaba, seller hortumlar ve şiddetti rüzgârlar? Kuşkusuz doğal afetler peki yalnız doğa mı suçlu bu işte? Kesilen ağaçlar, kapatılan dereler, hızla betonlaşan çevrenin hiç mi kabahati yok bu işte?

Neyse kabahatli arama peşinde değiliz sonuç itibari ile geçen hafta yaşananlar canımızı yakmaya devam ediyor. Milyonlarca, milyarlarca maddi zarardan geçtik hayatını yitirenlerin ve selde hala kayıp olanların hikâyeleri yüreğimizi taa içten kavuruyor. Evlenmek üzere olan genç insanlar, mevsimlik işçiler, portakal toplamaya gelen daha 12’sinde çocuklar!

İnsanlar can derdinde siyasiler aday derdinde. Bir türlü adaylarını seçip belirleyemediler bu ne zor işmiş? Seller kurudu, yaşamını yitirenler sonsuz yolculuğuna uğurlandı. Şimdi maddi hasar tespitleri yapılıyor. Ve daha birçok aday belli değil.

Hoş zattan belli bile olsa da ortada dolaşan şaibeli haberler seçime gitmenin heyecanını çoktan öldürdü. İnancımız kalmadı artık değişiriz diye umuyorduk ama nerede?

Valla sağlığımız bozuk ama moralimiz daha bozuk. İnsan gerçekten ilk başta inanmak ister; inanç insanı en soğuk havalarda bile yumuşak bir ceket gibi ısıtır. Kendini yalnız ve terkedilmiş dışlanmış algılamaz. Ama şimdi bizler her zamankinden çok üşüyoruz. Çünkü inanç ceketimizi aldılar üzerimizden. Savunmasız öylece bekleşiyoruz.

Zaman kenetlenme zamanı diyoruz yıllardan beri yine aynı söylüyoruz. Ancak küsenlere kızanlarda hak vermiyor değiliz yani.

Ve sevgili okuyucularım hayat akmaya devam ediyor sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi bazıları için. Ancak bizim için hala kurşundan ağır.

Dilerim öyle güzel şeyler olsun ki bizde söylediklerimizden yazdıklarımızdan utanırız. Ha yazmak okumak demişken… Bazı acayip insanlar bizim için morfin kafalı deyimi kullanıyor kanallarında valla bu sözleri üzerimize almadığımız gibi söz söyleyenidir deyip iade ediyoruz. Keşke insanlar ağızlarından çıkanları bilseler ve keşke kendilerini özgür bıraksalar illa birilerine yaranacam diye kendi kendilerini tüketmeseler. Özgürlükler özgür düşünenler içindir. Ve iftira atmak günahtır günahın ne olduğunu bilenler için.

Ve sevgili okuyucularım neşeli olmak için bir neden lazım ve bendeniz bir neden bulamıyorum ama sağlıklı olmak sanırım şükretmek için en büyük nedenlerden biri. Ve sağlığımızı korumak şimdilerde en büyük işimiz olmalı diye düşünüyorum bunun içinde ilk başta moralimizin iyi olması gerekiyor değil mi? Ah o nerede ya!

Ve şimdilik en azından sağlıkla, sevgiyle kalmaya çalışalım sevgili okuyucularım ayrımsız gayrımsız hep birlikte, her zaman… Yase

& & & & & &

GERÇEK YÜZLER (2)
-Dünden Devam-
O güzelliğinden eser kalmaz ve peri padişahı genç adam da o an bir beyaz kuşa döner. Kız telaşla uyanır kendini yoklar saçı başı dağınık üstü başı kir pas içinde ve bir mağarada yalnız başına oturuyormuş. Yalnızca kocaman cardanlar etrafta cirit atıyor. Kız ağlayarak etrafına bakar bir nefes arar yoldaşlık yapacak ama kimsecikler yoktur. Ağlamaya başlar ağlaya-ağlaya bir gölcük oluşur ayakların altında. Eğilip kendine bakar gördüğü karşında dili tutulur. Bu cadı o muydu?

Birden içinden bir feryat yükselir ah u zarı mağarayı sarsar, sesine mağaradaki yarasa ve cardan uyanır. İkisi acıyarak bakar çaresiz dünya güzeli kızın bu haline.

“Ahhhh ben dünyalar güzeli mutlu bir kızdım.

Peri padişahın aşkına tutuldum

Ama kötü ihtiyar beni cadıya çevirdi

Sevdiğimi prensi kuşa

Ben mağaraya düştüm

O gökyüzünde dolaşıyor şimdi.

Beni onsuz, onu bensiz bıraktı

Ah ben ağlamayım da kimler ağlasın!” Diye ağıt yaka-yaka ağlar. Birden uzaklardan bir ses yanıt verir; “Seni dağ bayır aradım nereye kayboldun diye yeri göğü taradım. Ama uykunun kucağına düşünce kuş oldum seni bu mağarada buldum. Ey dünyalar güzeli bircik aşkım, pis bir ihtiyar seni cadıya cevirdi beni kuşa. Ben sensiz ne yaparım gökyüzünde. Sen benim güneşim ayımsın, cadı olsan da ilk ve son aşkımsın.

Kız bu seslenişe içten içe hıçkırarak yanıt verir. Az sonra mağaraya gece çöker kız korkudan ölmek üzeredir. Kocaman bir cardon ses verir yıkıntılardan koşup gelerek.

Korkma ey güzeller güzeli. Sen bir cadı değilsin. Ancak pis bir sihirbaz seni cadıya benzetti, sevdiğini kuşa. Korkma ürkme biz seni burada yalnız bırakmayacağız. Ve umulur ki bir yaşlı sihirbazın sihrini bozacağız.

Cardonun sesi kızı azıcık yatıştırır. Üzerine çöken uykunun da ağırlığına dayanamayarak olduğu yerde uyuya kalır. Kuş olan peri padişahı da tüneyiverir mağaranın dışındaki yıkık bir duvar kenarında. İkisi de aynı anda aynı rüyayı görürler. İhtiyar sakallı “birinizi cadıya birinizi de kuşa cevirdim şimdi kurtulun bakalım kurtulmak isterseniz.” İki âşık aynı anda uyanır ve başlarlar ağlaşmaya.

Nedir bu ihtiyarın bizden istediği

Biz ona ne yaptık ki bizden intikam alır.

Ve yine uykuya dalarlar. Bir ses çınlar yine

“Sen ey güzeller güzelli emirin tek kızı. Seni kendime saklamıştım zamanı gelince sana varacaktım ancak o zaman üzerimdeki büyü bozulacaktı. Ancak sen ne yaptın gittin peri padişahına vardın sözünü tutmadın. Artık büyüyü bozacak bir şey kalmadı madem ben büyülendim siz de büyüleneceksiniz ve ben bu ihtiyarlık cenderesinden kurtulmadan siz de bu cendereden kurtulamayacaksınız.”

Peri padişahı hemen gözünü açar bir kuştur sadece. Şimdi bu büyüyü bozacak tebaası yoktu. Hepsi periydi büyüden anlamazlardı. Kuşdilinden de anlamazlardı.

“Ey dünyalar güzeli sevdiğim” diye içeri seslendi

“Ben şimdi gidiyorum bizi ayıran büyüyü bozacak bir büyücü bulacağım.”

Kız içerden ağlayarak yanıt verir “Yolun açık olsun bircik kocam ben sana güveniyorum ama sana sırımı açıklamadım çocukken gördüğüm rüyayı anlatmadım. O yaşlı adam bana evlenme dedi zamanı gelince sana evleneceğin insanı göstereceğim. Ben onu dinlemedim hem seni hem kendimi yaktım.”

“Üzülme sevdiğim ben hem seni hem de kendimi kurtaracağım hatta o uğursuz zavallı ihtiyarı da.”

Ve kuşkanatlarını çırparak uzaklaşır gider. Dağlar diyarlar aşar. Büyü bozucu bir sihirbaz arar. Ama kuşdili bilen yoktur. Dönüp mağaranın önüne gelir. Üzgündür kırgındır kanatları yara bere içindedir.

“Ey sevdiğim orda mısın sağ mısın sağlıkta mısın ben geldim” diye seslenir. “Buradayım sağım ama sağlıkta değilim her tarafım yara bere oldu yüreğim hasretinden dondu. Söyle bana müjden var mı?”

“Üzgünüm bir şey bulamadım korkarım burada sona erecek ömrümüz.” Yarasa söze gelir etkilemişlerdir aşkların derdinden; “Ey kuş sana yol göstereyim içeri gel. Birlikte düşünelim” Ve uçarak yankılar yaparak mağarada dışarı çıkacak bir delik bulur, beyaz kuş buradan süzülür içeri. Sevdiği kız kendini saklar cadı yüzünü görmesin ister sevdiği.

Oysa müsaade etse belki büyü orada çözülecektir.

Kendini şalıyla iyice gizler. Tostoparlak oracığa sinen kızın yanına gelip tüner kuş. Ne kız sevdiğini kuş olarak görür ne de sevdiği sevdiğini cadı haliyle.

Mağara sahipleri ve kuş olan peri padişahı ile sevdiği kız birden uykuya dalar ve hepsi birden aynı rüyayı görmeye başlar. Sakallı ihtiyar adam yine oracıktadır ve yüzünde bir gülümseme vardır.

“Ey mağara halkı” diye seslenir. “Şimdi peçelerinizi açın gösterin birbirinize gerçek yüzünüzü. O zaman büyü bozulacak ben de cenderemden kurtulacağım siz de. Haydi, bakalım var mı cesaretiniz, biliyorum kolay değil ama kurtuluş buna bağlı. Lütfen korkmayın gerçek yüzünüzden.”

Hepsi birden uyanırlar. Cardon korkar yarasaya göstermekten kendini. Kız korkar göstermekten kendini sevdiğine ve bir müddet öylece gizli kapaklı otururlar. İlk büyü bozan jardon olur salınarak çıkar deliğinden duvara sinmiş duran yarasaya dokunur. İkisi bir anda birer insana dönüşür. İhtiyar sakallı ilk önce onların rüyasına girmiş ve onları yıllar önce büyülemiş. Cardon yıllardan beri bu anı beklermiş ama kimse sihir bozacak sözü onlara bildirmezmiş.

Daha sonra Emir kızının rüyasına girmiş ondan umudu çokmuş ama o da unutunca onları cadıyla kuşa çevirmiş Sonra kız üzerinden paltosunu çıkarıp atar ve kuşun yaralı kanadına dokunur. O da birden eski duruma gelir. Mağara birden peri padişahın sarayı oluverir. Ve o sarayın merdivenlerinden birinin çıktığı görülür. Yılarca güneş görmemiş kadar beyaz yüzlü biridir bu.

Genç ve çok ama çok yakışıklı biri… Gelir ve peri padişahının elini tutar yıllar önce kaybolduğunu sandıkları ağabeyleri imiş aslında bu yakışıklı genç. Onu uğursuz bir cadı kendisini reddetti diye yaşlı bir adama cevirmiş. Hepsi gerçek yüzlerini gösterdikleri için sonsuz mutluğu yakaladı. Biz de onların yolundan mutluluk arıyoruz aslında yanı başımızda olan şeyi. Onlar erdi muradına biz çıkalım ana sözüne.

Yazan: Yase
Kaynak kişi: İlmiye Yaseminin Tümkaya,
İskenderun Gazetesi köşe yazarı
Not kopyalamak kesinlikle yasaktır.

Günün Şiiri

Merhaba

Gün açar,

Karın verir yağmurlu toprak.

İncesu Deresi, merhaba.

Saçakta serçeler daha çılgındır,

Bulutlarda kartal,

Daha çalımlı.

Koparır göğsünden bir düğme daha,

Tezkere bekliyen biri.

İncesu Deresi, merhaba.

 

Genç bayraklar vardır,

Barış düşünür,

Kuyularda işçi mavilikleri.

Ben hepsini düşünürüm,

Yirmidört saat

Ve seni düşünürüm,

Karanlık, hırslı…

Seni, cihanların aziz meyvası

İlan-ı aşk makamından bir mısra,

Yeşerip, kımıldar içimde,

Düşer aklıma gözlerin…

 

Oysa murad alamam.

Oysa akdan-karadan

Bilirim, payım bu kadar…

Unutmuş gülmeyi gözbebeklerim.

Unutmuş dudaklarım öpmeyi.

İncesu Deresi, merhaba…

Hayata Dair

Dini Hikayeler

Aşk Hikayeleri

Felsefe

İş Hayatı

Hayvanlar Alemi

Tarihi Hikayeler

Hakkımızda

Ahmed ARİF

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here