Mustafa Kemal Paradigması Kime Paradoks?

0
187

Paradigmanın anlamı; dizi.. Paradigma, felsefi anlamda kullanıldığında, “söz dizimsel bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek öğelerin oluşturduğu bütünün adına” deniyor.. Bu bağlamda Paradigmayı, “birbiriyle ilişkili olaylar, konular, durumlar tümlüğünde sıralanan ve içte mantıksal tutarlığı olan söz dizimi” olarak tanımlayabiliriz..

Paradoks ise; “kökleşmiş inanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce” anlamında tanımlanıyor sözlüklerde.. Paradoks sözcüğünün Felsefe Sözlüğü’ndeki anlam karşılığında; “mantıkta ve dizi teorisinde, doğru bir muhakeme işlemi sırasında ortaya çıkan mantık çelişmeleri” tanımı yazılı.. Ki aynı sözlükte, bazı paradoksların;  “birbirlerini karşılıklı olarak reddeden iki önermeden her birinin eşit bir şekilde ispatlanabilmesiyle ortaya çıktığı” ve bu tür paradokslarda bütün meselenin “paradoksların kaynağını bulmak ve onları aşmak” olduğu da anlatıyor..

Matematikte değerleri artarak veya eksilerek art arda gelen terimler sırasına,  sayı dizisi diyoruz.. Sayılarla hesaplamalar, iki elin uçlarında en güzel yaratılış dizisi parmaklarla yapılır önce.. Sonra tel üzerine dizilmiş renk -renk boncuklarla.. Devamında, güreştiğimiz hesaplardaki en zor işlemler, anında tuş olur bilgisayar tuşlarındaki parmak uçlarımıza..

Bilgisayarlarla işlem yapmaya geçişteki ilk adımın ilham kaynağı; abaküs.. Abaküs önce kolla çevirmeli, sonra pille çalışan avuç içi hesap makinelerine dönüştü.. Ve bilgisayarlarda her gün yeniden üretilerek sayılmaya başlandı hesabın bilgileri.. Abaküs yeniden üretilerek bilgisayarlara dönüşmeseydi ne olurdu? Bilginin her saniye art arda, yan yana, üst üste artarak; evreni sarıp küçülttüğü çağda zihinlerimiz,  hesaplama da dahil bir çok işlemde iflas ederdi.. Diğer ifade ile değişimin evrensel yasası işlerdi.. Gelişerek değişmenin olmadığı durumlarda, çürüyerek değişmenin kaçınılmazlığı yani..

Peki, felsefi anlamda mantıksal tutarlı söz dizimleri tanımlı paradigma ne zaman iflas ediyor? Birbiriyle ilişkili durumlar tümlüğündeki zaman kavramı unutulur veya zamana uygun yeniden üretilmezse.. Yahut zamanla birlikte, “aykırı olarak ileri sürülen ve birbirlerini reddeden iki önermenin de eşit bir şekilde ispatlanabildiği” paradoksal zamanlarda.. Mesela, emperyalizmin baskılarıyla iflas ettirilmişti “tüm halkların barış içinde birlikte yaşadığı” Osmanlı paradigması geçen yüzyılın başlarında.. Mustafa Kemal, “barış içinde birlikte yaşamamıza kasteden emperyalizme karşı” zamana uygun yeniden üreterek kurmuştu Cumhuriyetimizi aynı yüzyılın ilk çeyreğinde..

Toplumsal ilerlemenin tarihsel şartı: “Son tahlilde gerçek yaşamın üretimi ve yeniden üretimi!” cümlesiyle kayıtlıydı tarihte.. Bu anlamda kayıtlıydı tabii ki Mustafa Kemal’in tarihsel değeri de tarihte.. Kayıtlıydı elbette emperyalizme karşı ilk ‘zaferin’ sahibi, ‘Büyük Devrimci’ sıfatıyla.. Kayıtlıdır bu bağlamda ‘aklın ve bilimin’ rehberliğinde, ’halkçı, toplumcu’ tarihsel özlü Türk Devrimi de Devrim Tarihi kitaplarında.. Kaldı ki, ilgili literatürde, “bir paradigmanın hiçbir zaman kendini rakiplerine ikna yoluyla kabul ettiremeyeceği, geçerli paradigmanın yerini bir diğerinin almasının ancak zihinsel ‘devrim’le olabileceği” yazılıydı mesela.. Her ne kadar Kemalist Devrim’in tarihselliği üzerinde tartışmalar, ‘burjuva’ veya ‘milli’ sıfatıyla, yahut ‘milli burjuva oluşturmak’ fiiliyle değerlendirilerek devam etse de, özü itibarıyla “emperyalizme karşı milli bir devrim olduğu” tarihsel bir gerçekti..

Emperyalist işgale karşı direnişi örgütlemek için Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal, “Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti’nden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. Bütün bu muvaffakiyet milletin azim ve imanıyla çalışmasını birleştirmesi neticesidir” demişti paradigmasını tanımlarken.. Mustafa Kemal, “milletin azim ve kararıyla” emperyalizmin yenilebileceğine inanan ve bunu kanıtlayan “paradigmanın” adıydı özetle.. Bu bağlamda soralım: Emperyalizme karşı duruş, direniş ve vuruşun yumruğu Mustafa Kemal paradigması dahili ve harici kime veya kimlere paradoks? Yanıtlayalım: Küreselleşme adıyla işgal ve sömürü amaçlı yeni paradigmalar ören harici emperyalistlere ve emperyalizmin terörizmini görmezden gelen dahili işbirlikçileri sömürgeleşmiş aydınlarına..

Son tahlilde ben; “küreselleşme” kavramının; ekonomiden siyasete, politikadan kültüre, bilimden teknolojiye her alanda “kapitalizmin sürdürülebilirliğine” yönelik yeni dünya düzeni adına üretilmiş emperyalist bir tez olduğunu bilmek, sömürgeleşmiş aydınların içine düştükleri paradoksların kaynağını da bilmek demektir diye düşünüyorum..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here