Değerli okurlarım, yazarken varlıkların özü, derinliği, biçimi ya da yamukluğu bir beyaz kâğıtta boyutlanır. Yazar düşüncelerini döker, yüreğini terlete-terlete, kendini sıka-sıka akar paragrafların can damarına. Daha sonra hayata ait olduğu öbekleri toplar ve okurlarına iletir. Beğenenler de olur, beğenmeyenler de. Yazar kendini bulur beyaz kağıda düştüğü ifadelerinde ve de duygularında. Yanılgı yoktur, süzgeçten geçmiştir.
Burada önemli olan, makalelerinin ve kendine ait olan duygularının hiçbir yerde yayınlanmamış olmasıdır, değerlendirmek okurlara aittir. Konular gündemdeyse beğenildiği anlaşılır.
Biz insanlar yürümeye ve koşmaya, koşturmaya programlıyız. Gerektiği kadar da ihtiyacımız olanı yemeğe ayarlıyız. Oksijeni bol, hava, su sesi ve yumuşak toprak üzerinde yürürken ya da koşarken düşünüyorum ve beynime yazıyorum makalelerimin konusunu. Yazdıklarımın beğenilmesi beni sevindirmiyor değil. Ancak, bu bana yetmiyor. Spora devam edip, altmış yıl önceki performansımı yakalamakla birlikte, yazdıklarımı, kimsenin göremediği ünlülerle olan anılarımı okurlarıma ulaştırarak yaptığım işin hakkını vermeliyim.
Her idman sonrası bir değişikliğe tanık oluyorum bünyemde. Hava, su ve de toprak arasında koşarken çok şeyler hissediyorum demiştim. Kalbim ateş ve o ateş sevgi ve neşe olarak da beni mutlu ediyor. Devamlı spor yapanların kötü niyetli oldukları da söylenemez.
Alnımdan ve ensemden sırtıma akan kocaman ter taneleri eşofmanımı ıslatırken yanı başımda duyduğum su sesi, köpek havlaması, bazen çiseleyen yağmur, yapılan egzersize ve düşüncelere renk katıyor, onları olgunlaştırıyor.
Atalarımız olan ilk insanlar da sürekli koşar ve yürürdü. O zamanın insanlarını taşıyacak hiçbir şey yoktu ayaklarından başka. Doğa ile birebir savaşmak zorundaydılar ve yok olmadıklarına göre, başarılı olduklarını ve bizlere bir mesai verdiklerini söyleyebiliriz.
Efendim, modernizasyon denilen şey, binlerce yıllık bilgilerin yepyeni hali ve çağa uydurulması… Ruh beden, zihin bu gelişime ayak uyduruyorsa da, hala o eski halinden pek farklı değil. Bizler aklımızla ve binlerce yıllık düşüncelerimizle yerimize koşan, yürüyen ve ulaşan mucizeler yarattıkça, yerimize gören, duyan düşünen aygıtlara teslim olup, ruhumuzu terbiye eden usarelere tutundukça ölçümüzü ve ihtiyaçlarımızı birbirine karıştırdık.
Konuyu fazla dağıtmaya gerek yok. Bedensel egzersizleri, zihinsel dinginliğe dönüştürüp, nefesimizi tüm dokulara adaletli ulaştırmanın yoludur yürümek ya da koşmak. Saatlerce bir yerlerde oturmak kişiye sağlık vermez, felakete götürür. Harekette bereket vardır. Bunun sonunda ölümsüzlük yoktur, sadece emaneti sağlıklı olarak teslim etmek vardır. Denemesi bedava…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA




