Bu Gündemde Sağlıklı  Kalabilmek!

0
95

Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Ülke yangın yerine döndü, her gün şehit haberi gelmeye devam ediyor, arka arkaya. Buna pareler olarak şu kadar terörist imha ettik söylemleri. Valla ne kadar terörist imha edilirse edilesin, bizi ilgilendiren ülkemiz ve güvenliği. İnsan kendini, kendi ülkesinde güvende algılamazsa, nerede algılayabilir? Biz şimdi kendimizi aynen böyle algılıyoruz güvensiz ve yapyalnız!

Başkaları nasıl algılıyor bilemiyorum! Terör Bursa’ya da ulaştı. Canlı bomba geçtiğimiz günlerde kendini Ulucami yöresinde patlattı! IŞİD denen sözde örgüt Gaziantep’e de saldırı hazırlığında imiş son dakika habere olarak geçti. Şimdi oradaki vatandaşlar kendilerini acaba nasıl algılıyor? Kaç teröristtin öldüğünü mü,  düşünüyorlar yoksa başka bir şeyimi?

Her yerde patlamalar,  kundaklamalar, intihar saldırıları… Kilis’e hemen her gün bir kaç füze düşüyor, ölenler yaralanalar ciddi derece artı. Orada nasıl bir önlem alınmış bilemiyoruz? Ve hepimiz bütün bu olaylar yaşanırken hiçbir şey yokmuş gibi kendimizi güvende algılayabilir miyiz? Diken üzerinde, sırat köprüsünden geçiriyoruz sanki ve bu durumda iken kendini güvende algılayan olabilir mi? Tuzu kuru olanlardan başka?

Bütün bunlar yetmezmiş gibi Meclis inanılmaz görüntülere sahne oluyor. Sokak kavgaları bile daha kaliteli. Nasıl bir şey bu? Takım elbise, kravatlı seçilmiş insanlar, başka seçilmiş kravatlı, takım elbiseli insanlara, tekme tokat saldırıyor, bir kişiye on kişi, eyvah-eyvah durumları.

Allah korusun bizi bunlardan, yeminle ödümüz koptu. Bunlar mecliste herkesin önünde böyle yapıyorsa, evde çocuklarına, eşlerine ve bize ne yapmazlar ki? Ve biz bunları seçtik ya. Bizim kalitemizde buymuş! Kimi suçluyoruz ki! Ve biz güvendeyiz olmalıyız bu ortamda ha?

Kendini güvende algılayanlar varsa beri gelsin. Valla çok üzgün ve kırgın ve güvensiziz artık! Bu sevgili yöneticilere duyurulur, biz sıradan  insanlarız ve bu gidişten çok huzursuzuz. Ve bu ortamda nasıl iyi olunur bilmiyorum ama sağlık ve sevgiyle kalalım, eğer kalabiliyorsak sevgili okuyucularım. Hep birlikte ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

Gerçek Hayat

Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı; Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin bir zamanlar çok sevdiğim bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli, hatta aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdumduymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı. Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan gözleri açılarak ‘niye?’ diye sordu. ‘Gerçekten belli bir sebebi yok’ dedim, ‘sadece yoruldum.’ Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki! Sonunda sordu: ‘seni caydırmak için ne yapabilirim? ‘ Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu.

Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu. ‘İşte mesele tam da bu’ dedim. ‘Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.’ ‘Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâlolacak. Bunu benim için yapar mısın?’ Yüzümü dikkatle inceledi ve ‘Sana bunun cevabını yarın vereceğim’ dedi. Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.

Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı. ‘Sevgilim’ diye başlıyordu, ‘O çiçeği senin için koparmazdım’ Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim. ‘Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.’ ‘Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.’ ‘Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’ ‘her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.’ ‘Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.’ ‘Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında görülmesini istemediğin beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’ ‘Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.’

Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu. Göz yaşlarım mektuba düşüyordu. ‘Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.’ Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi. Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim. Bu gerçek aşktı… İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz. Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil… Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz… Ama hep oralarda bir yerdedir. Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır. Hayat tam da böyle bir şeydir.

Günün Şiiri

Kim sevecek bu küçücük serçeyi?

Uzun yoldan gelmiş ve yorgun.

“Ben değil” dedi koca meşe.

“Ben dallarımı onun yuvasıyla paylaşmayacağım

ve yapraklarımın örtüsü onun üşümüş göğsünü ısıtmayacak.

Kim sevecek bu küçücük serçeyi,

Kim söyleyecek tatlı bir söz?

“Ben değil” dedi kuğu.

“Saçma bir fikir bu

diğer kuğular duysa gülüp alay eder be!”

Kalbi acıma hissiyle dolu,

kim açlıktan ölen bu serçeyi besleyecek?

“Ben değil” dedi altın başak.

“Yapabilseydim keşke ama olmaz!

Büyümek ve gelişmek için güçlü olmalıyım.”

Kim sevecek şu küçük serçeyi,

kimse yazmayacak mı ona bir ağıt?

“Ben yazarım” dedi kara toprak.

“Tüm benden olanlar bana geri döner,

çamurdan yaratıldınız ve

gene çamur olacaksınız sonunda.”

Paul Simon

Bir Bahar Akşamı

bir bahar akşamı rastladım size

sevinçli bir telaş içindeydiniz

derinden bakınca gözlerinize

neden başınızı öne eğdiniz..

İçimde uyanan eski bir arzu

Dedi ki: yıllardır aradığım bu!

Şimdi soruyorum büküp boynumu:

Ahhhh!!!

Daha önceleri neredeydiniz?

Hasretinden Prangalar Eskittim

Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…

Ahmed ARİF

Günün Fıkrası

Temel’in El Yazısı

Temelin eldivenle yazı yazdığını görenler sormuş: “Niye eldivenle yazıyorsun, zor olmuyor mu?” “Zorluğuna zor ama el yazımın tanınmasını istemeyrum.”

Günün Sözü

Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebileceğin kadar yersin. Testiyi denize daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi kalır.

MEVLANA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here