1’ci Bölüm
Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Valla bendenizi sorarsanız “Yorgunum, yeni doğum yapmış bir lohusa gibi” derim. “Zehra” nihayet hayata “Merhaba” dedi. 2. Hatay kitap fuarında okuyucuları ile buluştu. Giysisi (kapağı) okuyucuları çok etkiledi önce; herkes sordu özellikle çocuklar “bu çocuk kim?” neden çocuğun kimliği bu kadar öne çıktı anlayamadım. “Bu resme bakmak istemiyorum” dedi bir arkadaş “çünkü bilmem neden ağlayasım geliyor.” Daha sonra kitabın içeriği hakkında konuşurken “belki” son on gün “koymalıydım adını” dedim. Çünkü Zehra’nın babası ile geçirdiği son on gün, onunla yaşadığı 40 yıla bedeldi. -Bunu yazarken mideme yumruk yemiş gibi hissediyorum– “İşte tamda bu yüzden olmalı bu resme bakmak bana acı veriyor” dedi arkadaşım daha kitabı okumadan.
Bendeniz bile hala çözemedim o masum çocuğun gözlerinde sakladığı gizemi! Ve Zehra işte buydu. Hem kocaman gözlü, açık ve net gözler önünde, hem de o gözlerin gizeminde saklı? Aslında o yabancı değil bizden biri. Hem var hem yok. Ve belki bize acı veren bu?!
Neyse daha fazla kafa karıştırmayım. Onu elinize aldığınızda siz yorumlayacaksınız zaten. “Zehra” Kitap Otağı Yayınevinden çıktı. 2. Hatay kitap fuarına yetiştirmek için çok uğraştık ve kısıtlı bir miktar basıldı. Bu yüzden Zehra ile randevumuzu ileri ki günlere erteledik sevgili okuyucularım.

& & & & &
Ve sevgili okuyucularım 2. Hatay kitap fuarı çok renkli ve hareketliydi. Ünlü konukları vardı. Emre Kongar hoca, Ayla Kutlu, İlyas Salman, Canan Tan, İrfan Değirmenci gibi… Çeşitli söyleşiler, resim sergileri, masal ve şiir dinletileri fuarın öne çıkan etkinlikleriydi. Bendeniz ancak son iki gün fuarda bulunma olanağı buldum. Ve 3. Orhan Kemal kitap festivali ile kıyas yapacak zamanım oldu tabi. Ve bu kıyası yapınca bizim 2. Hatay kitap fuarı ancak idare eder notu aldı bendenizden. Bir defa kitap fuarından çok festival havasındaydı. Bir defa ulaşım felaket… Herkesin aracı yok şehir dışından gelenler işkence çekti. Yani en basitinden Antakya’nın fuar alanına otobüs konabilirdi. Dolmuştan iner inmez bineceğiniz yarım saat ara ile. Ve yazarlar ve konuklar için. Kahve, çay, su stantları vardı. 3. Orhan Kemal festivalinde belediye hiçbir masraftan kaçmamıştı. Söyleşiler, konserler, şiir dinletileri gerçekten çok güzeldi. Ve tek kelime ile sanata doymak gibi durum yaşamamızı sağladılar. Ancak 2. Hatay kitap fuarı kitap fuarından çok festival havasındaydı. Herkes yiyeceğini, suyunu kendi almak zorundaydı ve yemek kokuları ile insanlar yemek yemek ve geziye gelmiş gibiydi, kitaplara bakmaktan, dokunmaktan korkan. Ancak İlyas Salman’ın konuk olduğu “ATAÜRK’ÜN ASKERLERİYİZ” standında on gün boyunca hiç bitmeyen bir kuyruk vardı.

Bu konudaki izlenimlerimi ve yaşanmışlıkları yazmaya devam edeceğim önümüzdeki günlerde sevgili okuyucularım. Şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım, birlik ve beraberlikle ayrımsız gayrımsız. Yase
Günün Şiiri
İpi Değil Dengeyi Düşün!
İpi değil dengeyi düşün! Cambazhane parasıyla üç
Çocuk okuttu ahmet amca. Köpüklü orta kahve
Severdi, salyangozları ve süheyla yenge’yi. Dedi ki
Ölümünden az önce; hakkını helâl et sevgili ipim
körebe mutluluklara sarılırdı en soylu sıcaklığıyla ilkyaz
koşulsuz dost kuytuluklarıydı çocukluğumun yarısından fazlası
Kızılçullu’da (şimdi Şirinyer) üç hane öte komşumuzdu Ahmet Amca
Nazilli basması gibi renkli bir insandı, işi ip ve denge
cambazhanede lâkabı “maskot”, “akkor” diye seslenirdi Süheyla Yenge
bulutsu dünyamın baş kahramanlarındandı Maskot Akkor Amca
bir fotoğrafı bile yok elimde
tren yoluna bakardı selamsız sabahsız pencereleri evlerin
makas keserdi taşralı umutlar bohçası dürülmüş yaşamdan
petunyaların ve salyangozların da gurbeti o bizden tutunmuşlukta
kefildik yıldızların parlaklığına şarkıların sarhoşluğuna
ışık süzerdik, ekmek isterdik, tümceleri dizip sıraya anlam işlerdik
isterdik ki onurlu ve içtenlikli yaşasın tek varsıllığımız insanlığımız da
çocuktum, o kadar gerçekti ki düşler, o kadar düştü ki gerçekler
ayın üstünde bir tavşanın yaşadığına inanırdım bir çokları gibi ben de
“inanmak sahip olmanın yarısıdır” derdi Filozof Ahmet Amcam
iç çekerek söylerdi; “bizim tavşanlar beklemiyor ayın yarısını”
panayır panayır dolaşırdı Şen Kardeşler Kumpanyası’yla ve de düğünleri
üç çocuk okuttu cambazhane parasıyla, dengesini yitirmeden canını okuttu
bir o tavşanla bir de yaşlı cambazla paylaşırdım gizlerimi
o kadar düştü gerçekler, o kadar gerçekti düşler, o kadar çocuktum
kamçısı omuzlarda bir mevsim burukluğuydu kendine düşman
ip bağlamak içindi, çözmek için kullandı gündelik sıkıntılarını
ölüm yatağında, “doğanın dengesi” dedi, “ipin dengesinden yeğdir
hem ip şaşırdı dengesini, dolandı körpecik fidanların boynuna”
son sözleri “hakkını helâl et sevgili ipim” oldu
bir tek darağacında sevmedi ipi
Altay Ömer ERDOĞAN
Günün Sözü
Belki de yalancı arkadaşlarına bir teşekkür borçlusun, Sana gerçek dostlarının kıymetini hatırlattıkları için…
Victor HUGO
Beni mahveden şey; Bana yalan söylemiş olman değil, Sana bir daha inanmayacak olmamdır…
Victor HUGO




