Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Bendenizi sorarsanız çok şükür iyiyim. Tabi ortam ne kadar izin veriyorsa o kadar. İskenderun trafiği maşallah curcuna İstanbul’u aratmıyor doğrusu… Değişen yollar sürücüleri nerdeyse perişan ediyor. Oradan buradan girmeye çalışıyorlar, gidecekleri yerlere ters yoldan gelenlere küfürlere ederek! Valla küfürbaz oldu nerdeyse sürücülerin çoğu bu sayede, tabi birde araya giren motorlar ve kaykaylar ve en kötüsü kediler var.
Evet kediler! Ay ne oldu bu hayvanlara ya? Araç üzerlerine-üzerlerine geliyor onlar oralı bile olmuyor. Sanki uyuşturucu almış gariplerim, daha dün ayağı araba altında ezilmiş bir kedicik gördüm. Onu ezmemek için sürücü elinden geleni yapıyor ama ardından gelen bir başka araç onu sıkıştırıyor, ardındakiler kornalara basıyor kedi hiç istifini bozmadan adım-adım ilerlemeye çalışıyor. Valla gerçekten bir travmaları var gariplerin zahir. İçim eriyor onların bu haline.

Tabi ki kırk dökük kaldırımlara, takılıp-takılıp düşenlere hiç değinmiyorum bile. Sahil düzenleme, park açma… Valla bunların hiçbiri yıkıntıya dönüşmüş sokak aralarının durumundan daha önemli değil ben deniz için. Görüntü yerine altyapının yenilenmesi, neredeyse insanların üzerine düşecek gibi duran çeşitli internet bağlantılarının telleri, klima sularına karışan yıkıntıların oluşturduğu çamur ve yosun tutmuş kaldırım köşeleri ve kaldırım araları ve ayrık otları ki bendeniz onlara hayranım ‘o kadar ezilmelerine rağmen onlar sürekli baş kaldırıp yemyeşil duruyorlar…’
Ve bizim okul..!
Efsane çocukluğumuzun unutulmaz hazinesi, bizden öncekilerin, çok öncelerinin Rahibe Okulu olan Tarihi Mithat Paşa İlkokulu hala yıkıntı halinde! Acaba kim ne zaman el atacak bu efsane binaya? Aslına uygun inşa edilmesi için sahil düzenlenmesinin bitmesi mi bekleniyor?

Ya eski kütüphanenin yeri, şimdilerde otopark! Kir ve pas içinde yaşamaya devam edeceğine güzel ve işlevli bir taziye evi yapılamaz mı? Ki bizim buna çok ihtiyacımız var, sokak aralarına kurulan çadırlar, tıkanan trafik ve ilkel görüntüler bu sayede tarihe karışır.
Derhal bendenizce bu çalışmalara dikkatlice eğilmeli sevgili merciler. Bendeniz her zaman gösterişten çok işleve önem verdiğim için sevgili meslektaşlarımın paylaşımları çokta ilgimi çekmiyor. Doğrusu ne kadar sadelik o kadar güzellik bendenizin anlayışı; ağaçlar ve duru bir deniz.
Çocukluğumuzun ve ilk gençliğimizin sahili ne kadar güzeldi? Altın kumlar, sahilde duran balıkçı ağları… Ah işte o özlem var ya şimdiki havalı paylaşımları yok hükmüne düşürüyor.

Ve bendeniz ısrarla ara yollarla, kırık kaldırımlarla ve yollara sarkan bu garip tellerle ilgilenmezi istiyorum. Sonra okulumuzun da düzenlenmesini ve taziye evinin ivedilikle gündeme gelmesini… Lütfen bunlar sahil düzenlemesinden daha ucuza çıkar ve daha önemlidir.
Ve sevgili okuyucularım. İçimiz yine üzgün. Benim için çok özel olan sevgili Gürsel Paşa Hakk’ın rahmetin ermiş, doğrusu çok üzüldüm. İskenderun’da görev yaptığı zamanlardan tanışırdık. Basınla ilişkileri çok iyiydi, özel bir insandı, nur içinde uyusun, sevenlerine ve ailesine başsağlığı diliyorum.
Ve sevgili okuyucularım, şimdilik sağlık ve sevgiye kalalım, her zaman hep birlikte! Yase
Günün Şiiri
Bir Toprak İşçisine
Sen omuzunda yorgan, elinde torban,
Sen mevsim işçisi, büyük gezginci,
Doğduğundan beri sen, anan, baban,
Orakçı, çapacı, ırgat, ekinci.
Sen, anan, baban…Siz topraksızlar,
Sizi ben tanırım uzun yollardan.
Size en yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.
Ekip biçtiğiniz toprak sizindir,
Sizindir zorluğu, derdi, mihneti.
Sizin çektiğiniz derde dar gelir,
Tanrının ambarı olsa cenneti.
Ve cennet, dünyanın kurulduğundan
Beridir Tanrı’nın düşüncesidir.
Sen sabrını yere çaldığın zaman
Bu güzel hülyadan Tanrı ürperir.
Siz ey yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.
Ey mevsim işçisi, ey topraksızlar,
Sizin toprağınız size bu vatan.
Ahmet Kutsi TECER
Günün Sözü
Kelimeler Acıtır, ama Gerçekler Yakar.





