Değerli okurlarım, bugün için “hızlı koşabilmek” hakkında açıklamalarda bulunacağımı söylemiştim. Koşu ve hız, özellikle genç oyuncuların fiziksel konumları elverişli olduğundan antrenmanlarda belli bir seviyeye kadar yükseltilebilir. Rakip kontratağında hızlı defans, daima başarılı olur ve rakibinin kontratağını kırar.
Hızlı koşabilmek, genelde Allah vergisidir ve gençlerde çalışmak suretiyle grafik yükselebilir ama bir de bunun kişisel hazzı vardır. Futbolculuğumda oldukça hızlı koşardım. Rakip defansı zaafa uğratmakta ya da rakip forvetten önce meşin yuvarlağa hakim olmakta yararlıdır.
Süratiyle başarılı olanların, kişisel motivasyonu da en üst düzeyde olur, diğer oyuncular arasında temayüz eder, çok şeyler kazanır. Süratiyle, rakip defansı darmadağın eden, ağları dalgalandıran, rakip forvetlere gol imkanı vermeyen oyuncuların bu olumlu yaklaşımlarını ben şöyle değerlendiriyorum. Kusursuz ve emniyetli koşabilmek (fizik gücünü unutmuyoruz..)
*Şiir yazmak gibidir, *Bir güzelin sarı saçlarını okşamaya benzer, *Sevecen ve etkileyici ses gibidir, *Akan suyun şırıltısıdır, *Tehlikeden kaçmak ve onu yaratmaktır.
Bu saydığım güzelliklerin hepsi de futbolun içindedir ve özünde bulunmaktadır. Futbolun sadece yuvarlak bir cismi tekmelemek olmadığını defalarca söylemiştim. Futbol bir sanattır ve en önemli bir sanat dalıdır!
Kontratağı kusursuz yapabilen rakipler karşısında alınacak önlemlerden biriside, “OFSAYT TAKTİĞİ” demiştim, hatırlayacaksanız. Bu sistemde yapılacak en küçük hatalar bile golle sonuçlanır. Bana göre en geçerlisi, hızlı rakipler karşısına, hem hareketli ve hem de savaşçı oyuncuları dikmek olacaktır. Günün koşullarına göre en ideali budur.
RAKİP DEVAMLI ATAK YAPIYORSA… Hiçbir futbol takımı müsabaka boyunca atak yapamaz, oyunu rölantiye alır, hazırlık paslarıyla fiziksel ve düşünsel dinlemeyi yeğler. Bu yaklaşım karşı taraf için avantaj kabul edilse bile, göründüğü gibi değildir. Hücum yapmayı seven takımların mazisine baktığınızda, bu takım nedense hep hücumu sevmiştir, dolayısıyla defans yapmayı fazlaca beceremezler.
Onların ideallerinde; *Gol yada goller, hücum sonunda kazanılır, *Rakip hücumla çökertilir, *Taraftar bu şekilde kazanılır, zihniyeti yatar. Aslına bakarsanız, defans yapan takımların (sistem gereği değilse) sanıldığı kadar taraftarı yoktur, puan cetvelinin de ortalarında yer alır ya da küme kalabilmek için uğraşır.
Bizim Süper Amatör Kümede oynayan takımlara bir göz atacak olursak aynı vasıfları görebilmemiz mümkün. Başa güreşenler bellidir, bu ligde kalıcı olmak isteyenler de vardır, Düşmemek için elinden geleni ardına koymayanlar da mevcuttur.
Bir bölgedeki profesyonel takımların çokluğu, o yörenin spora olan yatkınlığını, zekiliğini, halkın spora olan duyarlılığını gösterir.
Şehrimizde İskenderunspor’dan başka profesyonel takım var mı? “Olursa olur, olmazsa olmaz” zihniyeti hakim olduğu sürece daha fazla da olamaz, fazlasını beklemekte iyimserlik olur.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA