Ödemiş; “İklim Değişiminin Etkilerini Göz Ardı Ederek Yaşayamayız”

0
52

Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berkant Ödemiş, ‘Susuz Yaz’ filmini anımsatarak; “1973 yılı yapımı film, kendi dönemini olduğu kadar gelecekte yaşanacakları da özetler nitelikte” dedi.

Geçmişte olağan ve geçici iklimsel koşullara bağlı olarak gelişen bir çok hava olayının bugün küresel olarak artan karbon emisyonlarının sorumluluğu altında olduğunu, üstelik geçmişe nazaran daha yıkıcı bir sürecin söz konusu olduğunu kaydeden Ödemiş; “Çünkü artık değişimin esas sorumlusu doğa değil, İnsan ve onun bitmek bilmeyen tüketim çılgınlığı. Belirli alanlarda seyrek görülen afetler günümüzde olağan bir hal aldı. Karbon emisyonlarındaki artışa bağlı olarak atmosferde yükselen CO2 seviyesi binlerce yıldır stabil seyreden sıcaklığın artmasına neden oldu. CO2 artışının kanıtlandığı 1958 yılında atmosferdeki CO2 oranı 315 ppm (milyon litre hava karışımında 315 litre CO2) düzeyindeydi. Oysa 19 yy. ’da CO2 konsantrasyonu 280 ppm civarındaydı. İki zaman aralığında %12’nin üzerinde bir artış söz konusu. Daha sonraki araştırmalar CO2’in yılda 1.5 ppm yükseldiğini gösterdi. Sorumlu tarım teknikleri, beslenme düzeni gibi bir çok ikincil unsurun yanısıra kömür ve petrol gibi fosil enerji kaynaklarıydı. Kömür, dünyada yaklaşık 980 milyar ton civarında ve çıkarılması en kolay fosil yakıt. Yandığı anda ortaya karbondioksit gazı (CO2) çıkıyor ve bu CO2 atmosfere dağılıyor. Olağan koşullarda atmosferdeki gazlar içerisinde CO2’nin oranı yaklaşık %0.04. Ancak CO2’nin önemli bir özelliği var; yeryüzüne gelen ısının yansıyarak dünyadan uzaklaşması gereken bölümünü tutarak ısıyı hapsedebiliyor. Yani canlılar için önemli atmosfer tabakasının üzerine ikinci bir katman gibi dağılıyor ve yansıyarak uzaya gitmesi gereken ısıyı bu katman ile yer yüzeyi arasında hapsediyor. Hapsedilen ısı küresel ölçekte sıcaklığın artmasına ve iklim dinamiklerinin alt üst olmasına neden oluyor.

Buharlaşma artıyor, daha kuvvetli fırtınalar oluşuyor, sıcaklık değişimleri oluşamadığından yağış miktarları azalıyor. Bütün bu sürecin en fazla etkilediği kaynak SU!. Yağmuru oluşturan dinamikler olağan süreçlerden geçmediği için yağışlar azalıyor ve kuraklık olağan hale geliyor. İnsanlığın besin deposu olarak bilinen kurak yarı kurak alanlardaki (ki Türkiye’de bu alanda yer alıyor) bitkiler artan sıcaklık ve yeterince yağmayan yağmur nedeniyle suya daha fazla gereksinim duyuyor. Son 10 yılda küresel su talebi 6–7 kat arttı; bu oran dünya nüfusu artış oranının iki katından fazla.

İklim değişikliği sonucu oluşması kuvvetle muhtemel felaketlerin yıkıcı şekilde hissedileceği artık herkes tarafından biliniyor. Akdeniz ve Egede orman yangınları ve kuraklık ile ortaya çıkan felaketler Karadeniz’de seller ile karşımıza çıkıyor. Bu felaketlerin sayısının, şiddetinin, etkilediği alanın her geçen yıl artacağı kesin. Artık iklim değişiminin etkilerini göz ardı ederek yaşantımıza devam etmemiz mümkün değil” şeklinde açıklamalarda bulundu. (Haber: Helga TERBİYELİ)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here